Geçtiğimiz 16 Kasım, Uluslararası Hoşgörü Günü'ydü. Hoşgörüden söz etmek isterdik; amma velakin, bu kavramın içi boşaltıldığı, yerini hoşgörüsüzlüğe hatta nefret söylemine bıraktığı için köşemize "kerhen" nefreti aldık.
Nefret söylemi, nefret suçuna giden sürecin çıkış noktası, yani nefret suçunun önünü açan tahammülsüzlüğün ve hoşgörüsüzlüğün dışa vurumudur. Hedef alınan gruplara "Toplumda size yer yok" mesajı tekrar tekrar verilir. Olumsuz, alaycı, küfür, hakaret, aşağılama ifadeleriyle ötekileştirdiği grupları kamu güvenliğini tehdit edici "potansiyel risk ve tehdit saçan öcüler" gibi sunarak, toplumdaki "öteki" ne karşı önyargıları ve nefret suçlarını kışkırtır. Giderek, medyanın da köpürtmesiyle, "cinnet" ve "linç" atmosferi oluşturur. Bunun doğal sonucu olarak da bu atmosfer meşru ve doğal olarak içselleştirilir. Başka bir sorun da, hedefe konulan grup üyeleri sessizleştirilip sindirildiğinden demokratik düzenin örselenmesi; zira, insanın en temel hakkı olan "yaşama ve katılım hakkı" ihlal edilmiş olmaktadır.
Kendini her zaman kin ve öfke dolu ifadelerle ortaya koymadığı ve hatta zaman zaman gayet normal ve mantıki göründüğü için nefret söylemini belirleyebilmek kolay olmayabilir.
Nefret söylemi ve ifade özgürlüğü arasındaki sınır konusu çok tartışmalı bir konu. Nefret söylemi kapsamına girdiğini iddia ettiğiniz yerde, ifade özgürlüğü ihlali konusunda eleştiriler gündeme gelmektedir.
Halen tartışmalı bir konu olan nefret söylemi AB (Avrupa Birliği) ülkelerinde bir suç olarak tanınmaya başlamasına rağmen, ABD'de düşünce özgürlüğüne vurgu yapılarak, özgürlüğe ancak "şiddeti teşvik etme" durumlarında kısıtlama getirileceği belirtilmektedir. İfade özgürlüğü temel insan haklarından biri olsa da, bireyler kendi açıklamalarından doğabilecek potansiyel nefret söylemi konusunda dikkatli davranmalıdırlar.
1997 yılında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi nefret söylemiyle ilgili bir tavsiye kararı kabul etti. Bu kararda nefret söylemi şöyle tanımlanmıştır: "Irkçı nefret, yabancı düşmanlığı, hoşgörüsüzlük ifade eden saldırgan milliyetçilik de dahil olmak üzere, hoşgörüsüzlüğe dayalı diğer nefret biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan ya da haklı gösteren her türlü ifade biçimidir."
UNESCO'nun (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu) 1983 yılında Paris toplantısında kabul edilen Profesyonel Gazetecilik Etiği Uluslararası İlkeleri'nin 8.maddesinde "Gazeteci, barış, demokrasi, insan hakları, toplumsal ilerleme ve ulusal özgürleşim gibi evrensel insani değerleri savunur…" ifadesi yer almaktadır.
9.maddesinde ise, evrensel insani değerlere bağlı bir gazetecinin savaşı, şiddeti, nefreti, ayrımcılığı, ırkçılığı, baskıyı haklı gösterecek bir gazetecilik anlayışından uzak duracağı ve barış için çaba göstereceği vurgulanmaktadır.
Diğer yandan, TGC'nin (Türkiye Gazeteciler Cemiyeti) hazırladığı 1997 tarihli Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumlulukları Bildirgesi şöyle diyor: "Gazeteci başta barış, demokrasi, insan hakları olmak üzere insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur. Milliyet, ırk, cinsiyet, din, dil, sınıf ve felsefi inanç ayrımcılığı yapmadan tüm ulusların, tüm halkların ve tüm bireylerin haklarını ve saygınlığını tanır. İnsanlar, topluluklar ve uluslararası nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır. Bir ulusun, bir topluluğun ve bireylerin kültürel değerlerini ve inançlarını veya inançsızlığını doğrudan saldırı konusu yapamaz."
Özetle; yukarıda değindiğimiz belgeler ve "barış gazeteciliği" kavramı şunu vurgulamaktadır: Medya çarpıtılmış, eksik, dramatize edilmiş ve zaman zaman paranoyaya varan komplo teorileriyle donatılmış, geçmişte yaşanan acı, felaket, şiddeti, nefreti ve düşmanlığı kurcalayan haberleri gündemde tutmaktan ziyade, barışa ve çözüme odaklı, insan hakları ve demokrasiden yana, ayrımcılık ve kutuplaşmayı körüklemeyen bir tavır sergilemesi ve en önemlisi yurttaşın bilgi edinme hakkını ihlal etmemesi gerekmektedir.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023