Sosyal devlet niteliğini kaybetmekte olan bir devlette, yerel yönetimler yoluyla sosyal politikalar sağlanması yönündeki talepler önemlidir; fakat gerçekleştirilebilmesi için güçlü bir iradenin ortaya koyulması ve bunun için çok mücadele edilmesi gerekecektir.
Yerel yönetim geleneğimizin kökenlerine ve gelişimine baktığımızda aşağıdan gelen demokrasi taleplerinin devlet aygıtının merkezi tarafından duyulduğunu söylemek pek mümkün değildir. Merkezi yönetimin yerel seçimleri, kendi politikalarını oylattığı ve bir nevi güven oylaması niteliğinde gördüğü seçim yarışları olarak tarif etmek sanırım yanlış olmayacaktır.
Kronolojik olarak, Osmanlı Devleti döneminde, Tanzimat'a kadar bir yerel yönetim geleneğinden bahsetmek mümkün değildir. Tanzimat'la birlikte, yerel düzeyde vergi toplamaya yönelik muhassıllık meclislerinin oluşturulması, mali merkezileşmenin sağlanması yönünden ilk adım olarak kabul edilebilir. Dağılmaktan endişe eden devletin ilk adımı devlet hazinesinin taşradaki faaliyetlerini kontrol etmek olacaktır. İdari örgütlenme alanında yapılan düzenlemeler, halkı meşrutiyet yönetiminde ehil kılma anlamından çok, devletin devamlılığını sağlamaya yönelik çıkış formüllerini ifade etmektedir. Fakat yine de önce parlamento, ardından parlamenter sisteme gidişte bu kurullardaki temsil pratiklerinin önemli katkısı olduğu kabul edilir.
Merkezi yönetimin bekasını koruma hedefi, Türkiye Cumhuriyeti devlet yapısına da işlemiştir. Kurtuluş aşamasında, özellikle 1. Meclis döneminde yaşanan tartışmalardan çıkan sonuç şudur: Vilayet ve nahiye şuralarına 1921 Anayasası'yla özerklik tanınarak Osmanlı geleneğinden bir kopuş hedeflenmişse de, sonuç, yine merkezi devlet lehine gerçekleşecektir. Özellikle komün idaresi kurulmasına yönelik yasa yapma girişimleri, halkı söz sahibi kılmak konusunda Meclis'te bir iradenin varlığını ortaya koysa da hayata geçirilemeyen bir proje olarak tarih sahnesinde yerini alacaktır.
Yerel yönetimlerin kuruluş ve örgütlenme ilkelerinin bugünkü anlamda anayasal niteliğe kavuşması ise 1961 ve 1982 Anayasaları ile mümkün olmuştur. Buna göre, merkezi ve yerinden yönetim esasları üzerine kurulu bir idari örgütlenme benimsenmiş: merkezin idari vesayet denetimi altında, seçimle organları oluşturulan yerel yönetimlerin, mahalli müşterek ihtiyaçları karşılamak üzere faaliyet gösterecekleri anayasal güvenceye bağlanmıştır. Yerel yönetimlerin özerk karar alması, uygulamada hem mali kaynakların yetersizliği, hem de merkezi politikalarla eşgüdüm içinde bulunma zorunluluğu nedeniyle tam olarak hayata geçirilememiştir.
Son söz yerine; önümüzdeki yerel seçimlerde kamusal alanları koruyan, sosyal belediyecilik anlayışıyla hareket eden, katılımcı, erişilebilir, hesap sorulabilir bir yönetimi oylamalıyız.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023