Hünkâr ne güzel özetlemiş: "Ahlak-ı Muhammedî ve Edeb-i Ali!"
İslam dünyası bu anlayışa sırtını döndüğünden beri iki yakası bir araya gelmiyor. Gadir'de ilan olunan ilahi emri duyan, bilen ve o güne şahitlik eden nice göz, kulak ve dil, Hz. Resûlullah (s.a.a)'nin hukuku ağır iki emanetine sahip çıkmamıştır. Onları devre dışı bırakmak için türlü aldatmacaların ya aktörü, ya figüranı, ya dublörü ya da seyircisi olmuştur.
Neresinden bakarsak bakalım, Sırat-ı Müstakim üzre olmanın rol modeli Ehlibeyttir. İmanın, ibadetin, ihsanın, insanlığın müşekkel hali bu seçkin ailedir. Onlar yeryüzünün emniyeti, dinin direkleri, halkın sığınaklarıdır.
İmam Ali (a.s) bu durumu şöyle anlatır: "Biz Hakka çağıranlarız; halkın imamlarıyız. Gerçek dilleriyiz. Kim bize itaat ederse kurtuluşa erer, kim bize isyan ederse helâk olur gider. Biz Hıtta'nın kapısıyız. O kapı, selâmet kapısıdır. Kim girerse esen kalır, kurtulur; kim muhâlefet ederse helâk olur. Biziz Allah kullarına, O'nun eminleri, şehirleri Hakkı yüceltenler; dost bizimle kurtulur, düşmanlık eden bizim yüzümüzden helâk olur."
Öyle de olmuştur. Onlar, hayra anahtar, şerre kilittir her çağda.
Ehlibeyt, ilmin şehrine açılan kapıdır. Adalet vardır, şecaat vardır, iffet vardır, diğerkâmlık vardır bu kapıda. Takvanın, kardeşliğin, istikametin, itidalin, izzetin, vakarın, müsamahanın, hayrın, firasetin, tevekkülün, hidayetin, irfanın, sevginin, saygının, doğruluğun yolu Ehlibeyttir.
İmam Seccâd (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bizim vasıtamızla gökyüzü yeryüzüne düşmez. Bizim vasıtamızla Hakk'ın rahmet yağmuru yağmakta ve yeryüzü bereketlerini çıkarmaktadır. Eğer biz yeryüzünde olmasaydık, yeryüzü, üzerindekileri yutardı."
Bu anlayışa, bu güzel ahlaka bütün insanlık muhtaç. Günümüz insanı öyle bir dünyada yaşıyor ki, tefrika, cehalet, ölçüsüzlük, zihin ve gönül fukaralığı, dalalet, hıyanet, tahrifat, zulüm, fitne, nefret, bidat, vahşet, istismar, taassup, vurdumduymazlık, yalan, aldatma, riya, haset, kibir, gıybet, iftira oklarının hedefi durumunda. Nasıl korunacak?
Nasıl bir dünya bekliyor bizi? Hayalleri yıkılan, yorgun yatıp kâbuslarla uyanan, bunalan, yalnızlaşan gönüller nasıl rahatlar? Her şeyi layık olduğu yere kim koyacak?
Şaire kulak verelim: "Baharı yaz uğruna tükettik, aşkı naz uğruna ve papatyaları seviyor sevmiyor uğruna; derken 'ömrü' tükettik bir hiç uğruna."
Hayatı anlamını kaybettik, bilenlerden öğrenmeliydik. Zifiri karanlıklarda Ehlibeyt çeşmesinden kalp testimizi doldurarak bizleri doyuran, akıl, gönül ve fikir dünyamızı aydınlatan Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın yaşadığımız her olayda hayatımıza ne kıymetli ölçüler kattığını yaşıyoruz. O, bir ömür boyu Anadolu yaylasına Ehlibeyt nefesiyle öyle tohum attı ki, ses oldu, söz oldu, eser oldu, aşk oldu, genç oldu, ümit oldu. Hüseynî duruş O'nun sarsılmaz imanıydı, Ehlibeyt yolunda mücadelesiydi. Okuyarak öğreneceğiz, severek anlayacağız.
Yaşadığımız coğrafyada aranan, özlenen birlik-beraberliği O şu sözlerle vurgulamıştı: "Tevhidin merkezi Ehlibeyttir."
Bugün insanımız dertlerine derman, sorunlarına çözüm, ihtiyaçlarına cevap bulmak istiyorsa; bu anlayışı, bu aklı, bu vizyonu, bu yaklaşımı ancak bir isimde bulabilir. Yaptığı açıklamalarla içimizi ısıtan, ikna eden, dinleyen, dinleten, bakış açısı ile hiçbir siyasinin erişemediği bir ufku gözleyen, empati kurabilen, olayları doğru okuyan, bu ülkenin geleceğinin inşasında gençlere sorumluluk veren, var bir hayalimiz diyerek Atatürk'ün, Prof. Dr. Haydar Baş'ın hayallerini gerçeğe çevirecek BTP lideri Sayın Hüseyin Baş'a selam olsun. Yükü ağır ama O taşır.
Şu hayatta kaybetmeden, tükenmeden; mutlu, umutlu olacağımız kutlu bir kader de yaşayabiliriz. "Neyi arıyorsan osun" sözü ne anlamlıdır.
Kalın sağlıcakla…
- Bu aşka canımı adayacağım / 06.05.2020
- Hüseynî siyaset / 25.04.2020
- ‘Endişe etmeyin!’ / 20.04.2020
- Yaptırmazlar! / 28.03.2020
- Arkası gelmez dertlerimin / 25.02.2020
- Deryalar içinde susuz gezmek / 22.02.2020
- Yarım sözcük / 09.01.2020
- Bu ülke nasıl düze çıkar? / 01.05.2018
- Başım gözüm üstüne?II / 21.02.2018