(dünden devam?)
"Bu arada Atatürk, Abdülhalim Efendi'nin kişiliğinden övgüyle bahsederek, 'Abdülhalim Efendi, evde halısını satacak kadar parasız kalıyor ama kapısını kimseye kapamıyor' diyerek O'nu övdü. Sonra da kitapçıya dönerek, !Bana bak, halıyı biz alıyoruz. Fakat halıyı Abdülhalim Efendi'nin evine yollayınız, biz oradan aldırırız. Akşamüzeri de kendilerine bir kahve içmek için geleceğimizi söyleyiniz' dediler. Kitapçı bu davranışa şaşırmış bize bakarken, arabaya binip uzaklaştık.
Aynı akşam Abdülhalim Efendi'nin evine gittik. Abdülhalim Efendi, bizi avlu kapısında karşıladı. Eve girince baktım halı, kapı arkasında paketli olarak duruyordu. Mütevazı evinde minderlere oturuldu. Kahveler içildi. Abdülhalim Efendi, 'Paşam halıyı almışsınız. Fakat halı evime geri geldi. Müsaade ederseniz, arabanıza koyduralım' dedi. Atatürk de, 'Abdülhalim Efendi, halı yine bizim olsun. Biz arada sırada sana kahve içmeye geldikçe onun üzerinde kahvemizi içeriz' diyerek halıyı açtırdılar ve odaya serdirdiler. Kahveler içildi ve sohbet edildi. Giderken Abdülhalim Efendi yine bizi kapıya kadar uğurlayarak, 'Paşam, eğer müsaadeniz olursa halıyı?' derken Atatürk sözünü keserek mütebessim, 'Abdülhalim Efendi, onu sana emaneten bırakıyoruz. Her gelmemizde onu burada görmek ve üzerinde oturmak isteriz' diyerek veda edip ayrıldılar.
Böylece Atatürk, Abdülhalim Çelebi Efendi'ye, kitapçıya bile belli etmemeye çalışarak ihtiyacı olan yardımı yapmış, fakat halıyı almamışlardı."
İşte Haydar Hoca'nın anlattığı Ehl?i Beyt soyundan gelen cihat Müslümanı Atatürk.
Sorunlarımızın kaynağı biziz. Biz Hünkâr Hacı Bektaş Veli'nin Anadolu yaylasında mayasını attığı kardeşliği yaşamadıkça, Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu bu Cumhuriyetin değerlerini kuşanmadıkça şikâyetler sürecek. Sevgiler dizilere ipotek, aşklar programlara esir, samimiyet sabun köpüğü, insanlık yalan odasında. Niçin görmez, bilmez, duymaz olmuşuz? Nasıl normalleşeceğiz?
Ülkü Aker o güftesinde demişti ki: "Boşvere boşvere ne hale geldik/Her yüze güleni biz dost bildik/Geçti yıllar bir su gibi/Neredeydik nerelere geldik."
Aslında bize düşmanlık yapanlar güçlü değil, biz zayıfız. Toplumsal yapımız bozuldu. Aile düzenimiz gitti. İnsan modelimizi kaybettik. Her türlü istismara açık bir hale geldik. Biz değişmeliyiz, özümüze dönmeliyiz. Horasan erenleri, şühedamız; duyana, bilene, görene hâlâ nefes veriyor! Bir makalesinde Pof. Dr. Doğan Cüceloğlu şöyle diyordu: "Akvaryumdaki balıklar tek tek tedavi edilmez, akvaryumun suyunu değiştireceksiniz." Evet, biz değişirsek bu dünya değişir!
Cenâb?ı Hak şöyle buyuruyor: "? Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez?" (Ra'd, 11).
Bu ülkede bir değişim şart. Bizi biz olmaktan çıkartan ne varsa bırakmalıyız. Tertemiz bir ekonomik sisteme, gönülleri kardeş edecek büyük bir projeye ihtiyaç var.
Ve Allah bize içimizden bir yiğit nasip etmiş. Bize özümüzü haykırıyor!
Bir elinde Milli Ekonomi Modeli, diğer elinde Ehl?i Beyt Külliyatı ile "Durun kalabalıklar, gittiğiniz bu yol çıkmaz sokak!" diyerek yıllardır uyarıyor, çözümü gösteriyor. O, aldanmadı, aldatmadı, kandırmadı, kandırılmadı. Ferasetiyle hep ışık oldu, dinleyeni aydınlattı. Bıkmadı, usanmadı.
Ne dersiniz, hepimiz için artık "Hoş Geldin Atatürk" deme zamanı gelmedi mi?
Bak benim kardeşim; Mûsâ ol, denizler yol olsun sana, geçesin! Yunus ol, balığın karnında suda yaşa! Nuh ol, tufandan korun, denizler batıramasın seni! İbrâhim ol, Nemrut'lar yansın ama ateşler seni yakmasın, gül bahçen olsun! İsmail ol, kurban ol, bıçaklar kesmesin seni! Yusuf ol, kuyular boğamasın seni, gömleğin gözleri açsın! Yakub ol, sabrın selamet bulsun, duân makbul olsun! İsa ol, kem gözlerden korunup semalara yükselesin! Eyyüb ol, hastalıklarına şifa bulasın! Süleyman ol, rüzgâr seninle olsun! Harun ol, Musa'ya kardeş olasın! Muhammed Mustafa'ya ümmet ol, iki cihanda aziz olasın! Yiğit ol Ali gibi, ana ol Fâtımatü'z?Zehra gibi! Ehl?i Beyt'e yâran ol, fitneden emin, necât gemisinde olasın!
Haydar Hoca'ya kulak ver, hem kalbin hem cebin selamet bulsun!
"Bu arada Atatürk, Abdülhalim Efendi'nin kişiliğinden övgüyle bahsederek, 'Abdülhalim Efendi, evde halısını satacak kadar parasız kalıyor ama kapısını kimseye kapamıyor' diyerek O'nu övdü. Sonra da kitapçıya dönerek, !Bana bak, halıyı biz alıyoruz. Fakat halıyı Abdülhalim Efendi'nin evine yollayınız, biz oradan aldırırız. Akşamüzeri de kendilerine bir kahve içmek için geleceğimizi söyleyiniz' dediler. Kitapçı bu davranışa şaşırmış bize bakarken, arabaya binip uzaklaştık.
Aynı akşam Abdülhalim Efendi'nin evine gittik. Abdülhalim Efendi, bizi avlu kapısında karşıladı. Eve girince baktım halı, kapı arkasında paketli olarak duruyordu. Mütevazı evinde minderlere oturuldu. Kahveler içildi. Abdülhalim Efendi, 'Paşam halıyı almışsınız. Fakat halı evime geri geldi. Müsaade ederseniz, arabanıza koyduralım' dedi. Atatürk de, 'Abdülhalim Efendi, halı yine bizim olsun. Biz arada sırada sana kahve içmeye geldikçe onun üzerinde kahvemizi içeriz' diyerek halıyı açtırdılar ve odaya serdirdiler. Kahveler içildi ve sohbet edildi. Giderken Abdülhalim Efendi yine bizi kapıya kadar uğurlayarak, 'Paşam, eğer müsaadeniz olursa halıyı?' derken Atatürk sözünü keserek mütebessim, 'Abdülhalim Efendi, onu sana emaneten bırakıyoruz. Her gelmemizde onu burada görmek ve üzerinde oturmak isteriz' diyerek veda edip ayrıldılar.
Böylece Atatürk, Abdülhalim Çelebi Efendi'ye, kitapçıya bile belli etmemeye çalışarak ihtiyacı olan yardımı yapmış, fakat halıyı almamışlardı."
İşte Haydar Hoca'nın anlattığı Ehl?i Beyt soyundan gelen cihat Müslümanı Atatürk.
Sorunlarımızın kaynağı biziz. Biz Hünkâr Hacı Bektaş Veli'nin Anadolu yaylasında mayasını attığı kardeşliği yaşamadıkça, Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu bu Cumhuriyetin değerlerini kuşanmadıkça şikâyetler sürecek. Sevgiler dizilere ipotek, aşklar programlara esir, samimiyet sabun köpüğü, insanlık yalan odasında. Niçin görmez, bilmez, duymaz olmuşuz? Nasıl normalleşeceğiz?
Ülkü Aker o güftesinde demişti ki: "Boşvere boşvere ne hale geldik/Her yüze güleni biz dost bildik/Geçti yıllar bir su gibi/Neredeydik nerelere geldik."
Aslında bize düşmanlık yapanlar güçlü değil, biz zayıfız. Toplumsal yapımız bozuldu. Aile düzenimiz gitti. İnsan modelimizi kaybettik. Her türlü istismara açık bir hale geldik. Biz değişmeliyiz, özümüze dönmeliyiz. Horasan erenleri, şühedamız; duyana, bilene, görene hâlâ nefes veriyor! Bir makalesinde Pof. Dr. Doğan Cüceloğlu şöyle diyordu: "Akvaryumdaki balıklar tek tek tedavi edilmez, akvaryumun suyunu değiştireceksiniz." Evet, biz değişirsek bu dünya değişir!
Cenâb?ı Hak şöyle buyuruyor: "? Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez?" (Ra'd, 11).
Bu ülkede bir değişim şart. Bizi biz olmaktan çıkartan ne varsa bırakmalıyız. Tertemiz bir ekonomik sisteme, gönülleri kardeş edecek büyük bir projeye ihtiyaç var.
Ve Allah bize içimizden bir yiğit nasip etmiş. Bize özümüzü haykırıyor!
Bir elinde Milli Ekonomi Modeli, diğer elinde Ehl?i Beyt Külliyatı ile "Durun kalabalıklar, gittiğiniz bu yol çıkmaz sokak!" diyerek yıllardır uyarıyor, çözümü gösteriyor. O, aldanmadı, aldatmadı, kandırmadı, kandırılmadı. Ferasetiyle hep ışık oldu, dinleyeni aydınlattı. Bıkmadı, usanmadı.
Ne dersiniz, hepimiz için artık "Hoş Geldin Atatürk" deme zamanı gelmedi mi?
Bak benim kardeşim; Mûsâ ol, denizler yol olsun sana, geçesin! Yunus ol, balığın karnında suda yaşa! Nuh ol, tufandan korun, denizler batıramasın seni! İbrâhim ol, Nemrut'lar yansın ama ateşler seni yakmasın, gül bahçen olsun! İsmail ol, kurban ol, bıçaklar kesmesin seni! Yusuf ol, kuyular boğamasın seni, gömleğin gözleri açsın! Yakub ol, sabrın selamet bulsun, duân makbul olsun! İsa ol, kem gözlerden korunup semalara yükselesin! Eyyüb ol, hastalıklarına şifa bulasın! Süleyman ol, rüzgâr seninle olsun! Harun ol, Musa'ya kardeş olasın! Muhammed Mustafa'ya ümmet ol, iki cihanda aziz olasın! Yiğit ol Ali gibi, ana ol Fâtımatü'z?Zehra gibi! Ehl?i Beyt'e yâran ol, fitneden emin, necât gemisinde olasın!
Haydar Hoca'ya kulak ver, hem kalbin hem cebin selamet bulsun!
Yavuz Ekim / diğer yazıları
- Hayra anahtar, şerre kilit / 11.02.2021
- Bu aşka canımı adayacağım / 06.05.2020
- Hüseynî siyaset / 25.04.2020
- ‘Endişe etmeyin!’ / 20.04.2020
- Yaptırmazlar! / 28.03.2020
- Arkası gelmez dertlerimin / 25.02.2020
- Deryalar içinde susuz gezmek / 22.02.2020
- Yarım sözcük / 09.01.2020
- Bu ülke nasıl düze çıkar? / 01.05.2018
- Başım gözüm üstüne?II / 21.02.2018
- Bu aşka canımı adayacağım / 06.05.2020
- Hüseynî siyaset / 25.04.2020
- ‘Endişe etmeyin!’ / 20.04.2020
- Yaptırmazlar! / 28.03.2020
- Arkası gelmez dertlerimin / 25.02.2020
- Deryalar içinde susuz gezmek / 22.02.2020
- Yarım sözcük / 09.01.2020
- Bu ülke nasıl düze çıkar? / 01.05.2018
- Başım gözüm üstüne?II / 21.02.2018