Yeni dünya düzeni adı altında başlatılan küreselleşmeyle birlikte, milletimizin aidiyet duyguları ortadan kaldırılmaya başlandı. Vatanın kutsiyeti, dini ve milli bütünlüğümüz zedelenerek sonunda para ve güç egemen oldu.
Paranın kuvvetiyle birlikte iletişimin hızını ve büyüsünü de arkalarına alan güçler medya ağını da siyaset bağlarını oluşturdular.
Bu süreçle birlikte küresel güçler efendi, halk da köleleşme yolunda koşar adımla yol almaktadır.
Peki, vahşi ve zalim olan insanlığa asla huzur ve barış getirmeyen bu sistem böyle mi gidecek? Yüce Allah, ölümden başka her derdin çaresini de yaratmış, İnsan-ı Kamilleri de gerek ferdi gerek toplumsal sorunları çözmek üzere vazifeli kılmıştır.
Çağın Bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız, küresel güçlerin bu oyununu bozmanın yolunun vatanın kutsiyet duygusunun yeniden kalplerde hakimiyetini sağlamaktan geçtiği fikrini savunmuştur. Sayın Baş'ın Veda Hutbesinde İnsan Hakları esrinden bilgiler paylaşarak konumuza açıklık getirelim:
Mukaddesatın yeşerdiği zemin
Sevgili Peygamberimiz (sav), tarihî Vedâ Hutbesi'nde zikredilen beş mukaddes varlığın yüceliğini, zaman ve mekâna ve bunların kutsiyetine izafe ederek beyan etmiştir. Şöyle ki:
«Bu gününüz nasıl mukaddes bir gün, bu ayınız nasıl mukaddes bir ay, bu şehriniz nasıl mukaddes bir şehir ise; biliniz ki, canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da Allah'ın huzuruna çıkıncaya kadar bu mukaddes gün, bu mukaddes ay, bu mukaddes şehir gibi yekdiğerinize karşı mukaddestir..."
Dikkat edilirse burada 'gün ve ay' ile zamanın; 'şehirle' de vatanın mukaddesliği söz konusu edilmektedir.
Vatan mukaddestir
İslâm'da vatanın mukaddesliği aslında dinin yaşandığı ve korunduğu yerin 'vatan' oluşu sebebiyledir. Demek ki İslam'ın yaşandığı her yer mümin için vatan niteliğindedir.
Ve vatan mukaddestir. Nasıl ki mal, insanın hayatını devam ettirmesi, ibadetlerini yerine getirmesi, dinini koruması için bir vasıta olduğundan mukaddes ve dokunulmaz ise, vatan kavramını da bu şekilde anlamak gerekir.
Peygamberimizin, "Bu şehriniz nasıl mukaddes bir şehir ise..." sözüyle kastettiği Mekke şehri; hem İslam'ın doğduğu ve yayıldığı mekân oluşu sebebiyle, hem de Allah'ın yeryüzündeki tecelligâhı olan Beytullah'ı bağrında taşıdığı için mukaddestir.
Medine-i Münevvere de aynı şekilde mukaddestir. Çünkü İslam'ın yaşanması, yayılması ve korunmasında vatan vazifesi görmüştür.
Kudüs'teki Mescid-i Aksa da hem Süleyman (as)'ın Allah'a ibadet maksadıyla inşa ettiği bir mesciddir, hem de Resulullah'ın Mirac yolculuğundaki uğrak yeridir.
Bütün bu misaller gösteriyor ki; bir mekân, üzerinde cereyan eden bir mânâ ile mübarek ve mukaddes oluyor. Bunun gibi bir şehir, bir köy veya herhangi bir mekân, Allah'a inancın yaşandığı bir yer ise, mal, can ve namus orada emniyet ve selamette kalıyorsa; iste o mekân vatandır ve bu vatan da mukaddestir. Bu anlamdaki vatanı korumak; dini, canı, malı, namusu ve bütün mukaddes değerleri korumak anlamına geleceğinden bu koruma ve kollama görevi bir ibadet oluyor ve adına 'cihad' deniyor. Vatanını savunma uğrunda cihat ederken ölen insan ise 'şehit' oluyor ve bu çeşit şehit, şehitler içerisinde en yüksek mertebeye ulaşıyor.
Sevgili Peygamberimiz (sav), "Vatan sevgisi imandandır" buyurarak, vatanın iman ile olan münasebetini vurgulamıştır.
Bu özellikleri taşımayan bir mekân, vatan değil, toprak parçasıdır. Mukaddeslik ifade etmeyen böyle bir toprak parçasının uğrunda mücadele etmek bir mukaddeslik ifade etmez.
Kâmil insan veya mükellef mümin için vatan, bütün mukaddes değerleri bağrında taşır, onu korumak uğrunda ölmek en büyük şeref kabul edilir. Demek ki, Vedâ Hutbesi bize bu anlamdaki vatana sahip çıkmamızı öğretiyor. Vatan olmadan, diğer mukaddes varlıklar da korunamaz. (Prof. Dr. Haydar Baş / Veda Hutbesinde İnsan Hakları / Dördüncü Baskı / Sayfa 138-139)
- Laiklik kavramını istismar edenler -4- / 29.11.2024
- Laiklik kavramını istismar edenler -3- / 28.11.2024
- Laiklik kavramını istismar edenler -2- / 27.11.2024
- Laiklik kavramını istismar edenler -1- / 26.11.2024
- Milli Eğitim Bakanı ne yapmak istiyor? / 25.11.2024
- Tebliğ ve sâlih amel ilişkisi / 23.11.2024
- Ehl-i Beyt’in tebliğ anlayışı / 22.11.2024
- Güzel ahlak ve tebliğ ilişkisi / 21.11.2024
- Tebliğin en etkili yolu lisanıhâldir / 20.11.2024