İnsanları aç bırakıp, zalimlere muhtaç hâle getirdiğinizde, terörün altyapısını güçlendirmiş olursunuz. Bu nedenle, iş, aş ve eş temin etmek; insanca yaşam koşulları sunmak bir devletin asli görevidir. Sosyal devlet anlayışıyla hareket etmek, iç cephede birliği sağlayacak ve toplumu güçlendirecektir. Güçlü bir iç cephe, yalnızca birleştirici politikalarla mümkün olabilir. Eleştiriye tahammül etmek, farklı fikirlere saygı göstermek ve toplumu bir arada tutan değerleri ön plana çıkarmak, Türkiye'nin bu zorlu süreçten güçlenerek çıkmasının anahtarıdır. Basının, üniversitelerin ve düşünen insanların baskı altına alındığı bir sistem, ne yazık ki toplumu güçlendirmek yerine zayıflatır. İnsanlar bir tweet attığı için cezaevine girdiğinde, düşünce korkuyla susturulduğunda, toplumda ayrışma ve güvensizlik artar.
Bu gelişmeler ışığında, uluslararası toplumun ve Türkiye'nin izleyeceği politikaların büyük önemi bulunmaktadır. Tarihten alınan derslerle hareket etmek, özellikle Atatürk'ün barış ve bağımsızlık anlayışını rehber edinmek, böyle kritik bir dönemde yol gösterici olacaktır. Ülkemizin en acil ihtiyacı, iç meselelerimizi toparlayarak birlik ve beraberliği sağlamaktır. Kendimize yetecek tarımsal üretimi, sanayi üretimini ve mali gücü elde etmek, bağımsız bir geleceğin anahtarıdır. Bu hedeflere ulaşmanın yolu ise belli ve nettir: Prof. Dr. Haydar Baş'ın ortaya koyduğu Milli Ekonomi Modeli ile Sosyal Devlet - Milli Devlet anlayışını hayata geçirmektir. Bu modeli uygulayabilecek siyasi irade, Bağımsız Türkiye Partisi'nin (BTP) programında mevcuttur. Bugün bu görev, BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş ve Prof. Dr. Haydar Baş'ın yetiştirdiği kadroların omuzlarındadır. Bu kadro, ülkemiz için büyük bir şanstır ve bu şansı değerlendirmek milletimizin elindedir.
Dünya genelinde ciddi sorunların yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Yeni haritalar çiziliyor, algılar yönetiliyor, ülkeler bölünerek küçük devletçikler kurulmaya çalışılıyor. Türkiye'nin topraklarında ise Batı'nın gözü öteden beri var. Bu hedeflerini gerçekleştirmek için, partner devletler ya da partner örgütler oluşturmaya çalışıyorlar. Bugün Ermenistan, yarın Kürdistan… Ancak bu çabaların temelinde hiçbir milletin iyiliği ya da refahı yoktur. Tek amaç, Batı'nın kendi çıkarlarına hizmet edecek yapılar kurmaktır. Tarih bize bu oyunları defalarca göstermiştir. Bu sebeple, ülkemizin geleceğini tehlikeye atacak hiçbir tavize izin vermemeliyiz. İktidarda birkaç gün daha kalmak uğruna ülke menfaatlerinden vazgeçmek, geleceğimizi ipotek altına almak demektir.
Çıkış yolu bellidir: Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet anlayışını ülkemizde hâkim kılmak. Bu model, sadece ekonomik bağımsızlık değil, toplumsal huzur ve refahı da sağlayacaktır. Artık oyuna gelmeyelim. Ülkemizi bu zor dönemden kurtarmak ve bağımsız bir geleceği inşa etmek için bu adımları atmak zorundayız. Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu birlik ve dirlik, ancak bu politikaların hayata geçirilmesiyle mümkün olacaktır. Geç kalmadan, taviz vermeden bu modeli uygulayalım ve güçlü bir Türkiye'nin temellerini atalım.
- NATO’nun oltasındaki yemler / 29.11.2024
- Birinci, İkinci derken şimdi de Üçüncü Dünya Savaşı / 28.11.2024
- Algı yönetimi ve Atatürk devrimlerine yönelik tartışmalar / 22.11.2024
- Bakan Tekin’in maksadı üzüm yemek mi bağcı dövmek mi? / 20.11.2024
- 2025'te asgari ücrette artış ne kadar olacak? / 14.11.2024
- Atatürk millete harç oldu / 13.11.2024
- Ülkemizdeki siyasi manipülasyonlar / 06.11.2024
- Egemenlik de, sorumluluk da milletindir / 31.10.2024
- Cumhuriyet mi esaret mi? / 30.10.2024