1924 Anayasası'nın, yasama organı olan TBMM'nin millet egemenliğinin tek ve yegâne temsilcisi olduğunu düzenleyen 4 . maddesi, çok partili siyasal hayata geçişle birlikte yasama organında en fazla sandalyeye sahip partinin kendini "milli irade" olarak görmesine ve yasama organında temsil edilen partilerin varlıklarını önce etkisizleştirmeye, sonra da ortadan kaldırmaya giden bir tutum sergilemesine sebep olmuştur.
Benzer tavırlar, sonrasında kabul edilen hem 1961 hem de 1982 anayasaları dönemlerinde de görülmüştür ve görülmektedir.
Şu durumda öncelikle sorulması gereken sorular "milli egemenlik nedir" ve "yasama organındaki çoğunluk partisi kimi temsil etmektedir" olmaktadır.
Bu sorulara verilecek cevaplar, muhalefetin anayasal statüsünü anlamaya ve nasıl düzenlenmesi gerektiğine ışık tutacaktır.
Milli egemenlik, belirli bir toprak parçası üzerinde yaşayan insanların kurdukları devletin iktidarının kaynağını ifade eder. O toprak parçası üzerinde yaşayan insanlardan en temel kaynaklanan ve onları kapsayan bir anlama sahiptir. Milli egemenlik kuramı 1789 İhtilali sonrasında kabul edilen Fransız anayasalarının temel dayanağı olmuştur. İhtilalle yıkılan kralın tanrısal egemenliği yine aynı derecede soyut ama kaynağı bakımından demokratik bu teori ile değiştirilmiştir. Bu egemenlik devlete kaynaklık eden sürekli bir iktidardır. Bu iktidar tek olup farklı devlet organlarıyla hayat bulur. Bunlar yasama, yürütme ve yargı organlarıdır.
Seçimler demokratik rejimlerin en temel ama tek olmayan koşuludur. Egemenliğin, o devleti oluşturan insan topluluğundan kaynaklanmayan yönetimlerde gerçek seçimlerden bahsetmek mümkün değildir. Zira böyle yönetimlerde bir kişinin iktidarı söz konusudur ve yapılan her seçimde oylama bu kişinin iktidarının tekrar kabul edilmesi/ettirilmesi anlamına gelmektedir.
Dolayısıyla böyle yönetimlerde demokrasiden bahsetmek mümkün olmadığı gibi egemenliğin farklı organlar eliyle kullanılmasından da söz edilemez.
Oysa milli egemenliğin temel alındığı yönetimlerde, bu egemenliğin asıl sahibi olan milleti oluşturan vatandaşların eşit şekilde ve serbestçe yönetim yarışına (seçimlere) katılması ve belli bir dönem içinde yönetme hakkına sahip olması esastır.
Karar alacak (yasama organı) ve bunları uygulayacak (yürütme organını) olanları belirleyen millettir. Yargılama ise yasama ve yürütmeden bağımsız olarak millet egemenliğini mahkemeler eliyle kullanan bir diğer organdır.
Bu itibarla, belli aralık için yönetme hakkını kazanan çoğunluk, tek başına milli egemenliği temsil etmez. Daha farklı şekilde söylemek gerekirse, yasama organında daha fazla sandalye kazanmış olan parti tek başına milli irade değildir. Milli irade, seçimde o çoğunlukla birlikte yasama organında sandalye kazanmış diğer partileri de kapsayan bir bütündür.
Yasama organındaki çoğunluğa yönetme hakkını verirken diğerlerine de gerektiğinde bu yönetime katılma ve denetleme hakkı vermektedir.
Bu şekilde, çoğunluğun yönetme hakkı kadar azınlığın yönetime katılma ve çoğunluğu denetleme hakkı milli egemenliğin uygulanma hallerinden biridir.
Sonuç olarak da muhalefet, dar anlamda çoğunluk iktidarı kadar milli egemenliği kullanan bir bileşen olarak yasamanın vazgeçilmez bir unsurudur.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023