Bir dönem dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden birisi olan Türkiye, AKP iktidarı döneminde uygulanan yanlış tarım ve hayvan politikaları neticesinde en temel tarım ürünlerinde de, canlı hayvan ve et konusunda da ithalata bağımlı hale geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önceki gün söylediği şu sözler bu noktaya nasıl geldiğimizi net olarak gösteriyor:
"Vatandaş kırmızı ete uygun fiyatlarla ulaşabilsin diye, 'Gerekirse süratle Uruguay'dan, Brezilya'dan büyükbaş hayvan ithali yapalım' talimatı verdim."
Problemleri üretimi destekleyerek değil de, ithalatla çözme mantığı.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, Cumhurbaşkanı'nın bu sözlerine tarihi bir cevap verdi:
"Devlet adamı vatandaş kırmızı ete uygun ulaşsın diye kendi çiftçisini destekler, milletin parasıyla yabancıyı zengin etmez. Bugün ucuza ithal ettiğin et, bugününü kurtarır ama yarını yok eder."
Evet, yıllardır süregelen hayvan ve et ithalatı, ucuz ithal edilmesine rağmen etiketlere asla yansımadı, ayrıca hayvancılık üretimine de ciddi darbe indirdi.
Bu yılın başlarında da Tarım ve Orman Bakanlığı, 2024 yılında 600 bin baş besilik sığır ithalatının planlandığını duyurmuştu. Yani ithalat tam gaz devam ediyor.
1952 yılında hayvancılığı geliştirmek ve üreticiyi korumak için kurulan Et ve Balık Kurumu (2013'te adı ve Et ve Süt Kurumu oldu) AKP iktidarı döneminde, 2010 yılından bu yana bırakın yerli üretimi desteklemeyi, bir ithalat ofisi gibi çalıştırılıyor.
İthal edilen sadece canlı hayvan değil şüphesiz; karkas et, löp et ve sakatat ithalatı da yapıldı ve yapılıyor.
Yerli üretim hayvancılık da ithalata mahkum edilmiş durumda. Hayvanların yediği yemin hammaddesinin yüzde 50-60'ı ithalatla karşılanıyor. Bazen kaba yem ve saman ithalatı bile yapılıyor. Hayvanlar için aşı ve diğer veterinerlik malzemeleri ithal ediliyor. Önemli oranda sperma ithalatı var. Hayvanlara bakacak çoban dahi ithal.
2008 yılında, bitkisel üretimde uygulanan ve başarısız olan doğrudan gelir desteğinin bir benzeri "hayvan başına destek" ödemesi ile hayvancılıkta başlatıldı. Bu değişikle beraber zaten yetersiz olan hayvancılık destekleri daha da azaltıldı.
Aralık 2009'da dönemin Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, yapılan hayvan sayımında 1 milyon 700 bin baş besilik hayvan olduğunu ve ithalata gerek olmadığını açıkladı. Damızlık birlikleri, hayvancılık örgütleri ithalat yapılmayacağını açıkladığı için Bakan Eker'e teşekkür etti.
Fakat Nisan 2010'da yapılan sayımda hayvan sayısı 2 milyon 200 bin baş olarak açıklanmasına rağmen Başbakan Erdoğan Avrupa'dan hayvan ithal edileceğini açıkladı. "İthalata gerek yok" diyen Eker, bu sefer 'ithalat yaparak et fiyatını düşüreceklerini' söyledi.
Nisan 2010'da Et ve Balık Kurumu'na et ve canlı hayvan ithal etme yetkisi verildi. Yapılan ihalelerle et fiyatı düşürülemeyince Temmuz 2010'da Et ve Balık Kurumu'na sıfır gümrükle 100 bin tonluk canlı hayvan ithalatı için yetki verildi. Bu yetki kapsamında 15 Temmuz 2010'da 50 bin tonluk ihale yapıldı.
Sonrasında özel sektöre de ithalat kapıları açıldı.
Başlangıçta fiyat düşmüş görünse de Ağustos 2010 itibariyle fiyatlar yeniden artmaya başladı. Çünkü üretim büyük darbe yedi.
2011 yılında ilk kez Kurban Bayramında kesilecek kurbanlıklar ithal edildi.
2012 yılında ilk kez saman ithal edildi.
Mehdi Eker'in bakanlığı döneminde bu kadar yoğun ithalattan sonra, Hayvancılık Genel Müdürlüğü yayınladığı "Kırmızı Et Stratejisi" raporunda ithalatın çözüm olmadığı ifade edildi.
Binali Yıldırım'ın Başbakanlığı, Faruk Çelik'in Tarım Bakanlığı yaptığı 2016'da "Milli Tarım Projesi" açıklandı. Projenin en önemli ayaklarından birisi hayvancılıkta ithalatı önleyecek üretimi artıracak yerli ve milli bir projenin yaşama geçirilmesiydi.
Aslında yerli üretim için bir planlama yapılmıştı. Fakat bu projeye rağmen ithalat bu dönemde de devam etti.
Faruk Çelik'ten sonra göreve gelen Ahmet Eşref Fakıbaba, Milli Tarım Projesi'ni rafa kaldırarak, ithalatla karşılanmak üzere "250 bin damızlık düve projesi"," 5 bin baş koyun projesi" gibi yeni projeler başlattı. Projelerin özü ithalata dayanıyordu.
Hayvan dağıtılacak, yatırım yapılacak onun için ithalat yapılması gerekiyordu. İthalatı ithalatla önleme çabası her seferinde sonuçsuz kaldı. İthalatın ithalatla önlenmesi mantıksızlığı bir kez ispatlanmış oldu.
Partili cumhurbaşkanlığı sistemine 2018'de geçilince bakanlığın adı Tarım ve Orman Bakanlığı oldu. Bakan Bekir Pakdemirli et konusundaki ilk açıklamasında "Et yemeyin ot yiyin" dedi.
Et ve Süt Kurumu'nun 2018 Sektör Değerlendirme Raporu'na göre, Türkiye 2018 yılında, toplamda 1 milyon 460 bin 563 büyükbaş ve 426 bin 507 küçükbaş olmak üzere 1 milyon 886 bin 70 baş canlı hayvan ithal etti. Bu ithalat için ödenen toplam döviz 1 milyar 754 milyon 531 bin 892 dolar oldu. Bu, 2010 yılından bugüne ithalatta hem miktar hem de döviz bakımından rekordu. Bu dönemde yine 1 milyondan fazla süt ineği kesildi.
Bekir Pakdemirli, 2022 yılı sonu itibariyle Türkiye'nin bir daha canlı hayvan ve kırmızı et ithal etmeyeceğini açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da "İthalat bitecek" açıklamaları yaptı. Fakat ithalat devam etti. Bekir Pakdemirli'den sonra göreve gelen Prof. Dr. Vahit Kirişçi de ithalatı sürdürdü.
Başta da ifade ettiğimiz gibi 2024'te de ithalat tam gaz devam ediyor.
İthalatın başladığı 2010'dan bu yılın başına kadar canlı hayvan ve kırmızı et ithalatına 11 milyar dolar harcandığı belirtiliyor. Ve bu milyarlarca dolarlık ithalat, et fiyatlarını düşürmedi, daha da artırdı. (Bu bilgiler, tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım'ın yazısından alınmıştır.)
Sizce de BTP lideri Hüseyin Baş tespitinde haklı değil mi?
"Bugün ucuza ithal ettiğin et, bugününü kurtarır ama yarını yok eder."
- ABD’nin ‘balistik füze’ kararı ne anlama geliyor? / 20.11.2024
- Sıkıştıkça laikliğe saldırıyorlar! / 19.11.2024
- Daron Acemoğlu’nun zamanlaması manidar! / 16.11.2024
- Kötü ekonomi, ölümcül sonuçlar doğuruyor / 15.11.2024
- İşsiz, çalışan ve emekli, hepsi mağdur / 13.11.2024
- Beklenen enflasyona göre belirlemek büyük adaletsizlik! / 12.11.2024
- Atatürk, son anlarında çokça 'Allah' demiştir / 09.11.2024
- Trump’ın dönüşü, dünyayı ve Türkiye’yi nasıl etkiler? / 08.11.2024
- Barış süreci dediler yine kavga getirdiler / 06.11.2024