Yılsonuna doğru hızla yaklaşırken, milyonlarca vatandaşımızın aylık geliri durumunda olan asgari ücret merakla bekleniyor.
Malum, 2025 yılının yeni asgari ücretini belirleyecek olan Asgari Ücret Tespit Komisyonu aralık ayı başında toplantılarına başlayacak.
2024 yılında uygulanan asgari ücret 17 bin 2 lira idi. Komisyonda işçileri temsil eden Türk-İş'in ekim ayı verilerine göre açlık sınırı 20 bin 431 lira ve yoksulluk sınırı ise 66 bin 553 lira oldu.
Yani ekim ayında asgari ücret, açlık sınırının 3 bin 429 lira altında kalmış oldu. Öte yandan 4 asgari ücret anca yoksulluk sınırına ulaşabiliyor. Halbuki kanunlarımız asgari ücreti yoksulluk sınırı olarak tanımlıyor.
Her sene yılsonu yaklaştığında asgari ücret tartışmaları TÜİK'in verileriyle, akademisyenlerin oluşturduğu ENAG'ın verileri üzerinden yürütülüyordu. Her ne kadar Asgari Ücret Komisyonu'na TÜİK'in verisi konulsa da, ENAG'ın verisi ciddi bir kamuoyu baskısı oluşturuyordu.
Bu yıl, hükümet yetkilileri "beklenen enflasyon" diye bir tartışma başlattı ve ölümü göstererek sıtmaya razı etme politikasını hayata geçirdi.
Şöyle ki; hükümetin Orta Vadeli Programına göre (OVP) 2024 yılsonu enflasyon tahmini yüzde 41,5, 2025 yılsonu tahmini ise yüzde 17,5. Merkez Bankası'nın tahminleri ise biraz daha düşüktü; 2024 yılsonu tahmini yüzde 38, 2025 yılsonu tahmini ise yüzde 14.
IMF ve Standart&Poors da hükümetin bu beklenen enflasyona göre zam projesine destekte bulunarak yüzde 25 ya da yüzde 30 gibi bir zammın enflasyonla mücadeleye uyumlu olacağını belirttiler.
Fakat Merkez Bankası, enflasyon tahminlerini 'kendi ifadeleriyle' güncelledi ve yukarı yönlü revize etti. Yüzde 38 olan 2024 yılsonu tahminini yüzde 44'e, yüzde 14 olan 2025 yılsonu tahmini ise yüzde 21'e çıkardı.
Dikkat ederseniz MB'nin tahminlerinde geçtiğimiz ayki tahminlere göre mukayese ettiğimizde 2024 için 6 puanlık, 2025 için 7 puanlık bir sapma var.
Bu devasa bir sapış!
Hesaplarda bu kadar devasa bir sapma varken, beklenen enflasyona göre bir asgari ücret artırımı son derece adaletsiz olmayacak mı? Elbette ki öyle…
Hatta başta da belirttiğimiz gibi, TÜİK'in mevcut enflasyonuna göre bile bir asgari ücret zammı çok adil değil. Çünkü çalışanların çarşıda, markette, pazarda karşılaştığı fiyat artışları ENAG'ın ifade ettiği yüzde 90 düzeyinde olan enflasyon verisiyle daha uyumlu.
Zaten asgari ücret rakamını AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından bugüne mukayese ettiğimizde, alım gücündeki büyük düşüş bu gerçeği gözler önüne seriyor.
Peki, konuşulan oranlar miktar olarak neye karşılık geliyor?
Yüzde 25 oranındaki bir zam 21 bin 252,50 liraya, yüzde 30'luk bir zam 22 bin 102,60 liraya, yüzde 44'lük bir zam ise 24 bin 482,88 liraya karşılık geliyor.
Türk-İş'in ekim ayı için 20 bin 431 lira olarak hesapladığı açlık sınırı muhtemelen yılsonu itibarıyla 22 bin lira civarında olacak. Yani gündemde olan asgari ücret rakamları yine açlık sınırı seviyesinde. Ve 2025 yılı boyunca da asgari ücrete başka bir zam yapılmayacak.
Hükümet yetkilileri diyorlar ki, enflasyon düşme eğiliminde. Tamam da, enflasyonun düşme eğiliminde olmasının, fiyatların ucuzlayacağı anlamına gelmediğini kendileri de söylüyor.
Enflasyonun düşme eğiliminde olması demek, mevcut fiyatlara öncekine göre daha az zam yapılması demek, fiyatları indirmek değil.
Yani, açlık sınırı ya da yoksulluk sınırı asla gerilemeyecek hatta artacak.
Bu durumda asgari ücretli yine açlığa mahkum edilecek.
Olması gereken; asgari ücretin kanunda da ifade edildiği gibi yoksulluk sınırı seviyesine çıkartılması ve bundan sonra da gerçekçi bir enflasyon oranında artırılmasıdır.
Bunu yaparken, üretimin de, maliyetsiz milli para, yerli hammadde ve yerli enerji ile desteklenmesi, üretim maliyetlerinin aşağıya çekilmesi zaruridir.
Uygulanan ekonomik programla, hem tüketici korunmalı, hem de üretici korunmalıdır. Tek boyutlu uygulamalar kaş yapayım derken, göz çıkartır.
Bu ekonomik dengeyi sağlayan dünyadaki tek ekonomik model de Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'dir. Bu eşsiz modelin ülkemizde de uygulanması için Bağımsız Türkiye Partisi'ni (BTP) iktidara taşımalıyız.
Bu gerçekleşmediği müddetçe bilelim ki, asgari ücretli, memur, emekli ve de üreticiler hep mağdur olmaya devam edecekler.
- Sıkıştıkça laikliğe saldırıyorlar! / 19.11.2024
- Daron Acemoğlu’nun zamanlaması manidar! / 16.11.2024
- Kötü ekonomi, ölümcül sonuçlar doğuruyor / 15.11.2024
- İşsiz, çalışan ve emekli, hepsi mağdur / 13.11.2024
- Beklenen enflasyona göre belirlemek büyük adaletsizlik! / 12.11.2024
- Atatürk, son anlarında çokça 'Allah' demiştir / 09.11.2024
- Trump’ın dönüşü, dünyayı ve Türkiye’yi nasıl etkiler? / 08.11.2024
- Barış süreci dediler yine kavga getirdiler / 06.11.2024
- ‘Alırken kepçeyle verirken kaşıkla’ / 05.11.2024