Yarın 10 Kasım…
Türk milletini Haçlı esaretinden kurtaran, kula kulluktan kurtarıp "efendi" yapan, tam bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bizlere kazandıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatının 86'ncı yıldönümü…
Ata'mızı ve silah arkadaşlarını saygıyla, rahmetle anıyoruz, ruhları şâd olsun.
"Dinsiz" iftirasıyla yıllarca milletinden koparılmak istenen Atatürk'ün gerçekte dindar, hafız, hatta Ehl-i Beyt soyundan Hz. Peygamberin torunu büyük bir şahsiyet olduğunu belgelerle önümüze koyan Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) ebedi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, birçok kez, 10 Kasımlarda Atatürk ve silah arkadaşları için Mevlid-i Şerif okutmuştur.
Atatürk de Çanakkale şehitleri için her yıl bizzat Çanakkale şehitliğinde Kur'an ve Mevlit okuturdu. Mevlithanları bizzat kendisi belirler, masraflarını karşılar ve tören sonunda da program hakkında detaylı rapor alırdı.
Atatürk ile ilgili gerçekleri, Hoş Geldin Atatürk eseriyle önümüze koyan Prof. Dr. Baş, Türk milleti olarak başımıza hangi felaketler geldiyse, bunların Mustafa Kemal Atatürk'e hakkıyla sahip çıkmayışımız sebebiyle olduğunu vurgulamıştır.
Vefalı olana vefasızlık, nimetlerden mahrumiyeti de beraberinde getirir.
10 Kasım'da Atatürk'ü saygıyla andığımız zaman;
Bugün nefes aldığımız, karnımızı doyurduğumuz, güvenle yaşadığımız, namusumuzu koruyabildiğimiz, ibadetlerimizi özgürce yapabildiğimiz bir vatanı, bir devleti bizlere kazandıran vefalı bir insana sevgimizi ifade etmiş oluyoruz.
Başbakanlık Osmanlı Arşiv Belgelerinde, resmi kayıtlarda hem anne hem de baba tarafından seyit olduğu, Hz. Peygamber'in, İmam Ali'nin, Hz. Fatıma'nın, İmam Rıza'nın torunu olduğu belgeli olan bir Mustafa Kemal'e saygımızı ifade etmiş oluyoruz. (Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş Geldin Atatürk, s.123)
1911 yılında Abdülkerim Paşa'ya gönderdiği bir mektubunda kendisini "Selanik Meydan Dedesi" olarak tanıtan (Hoş Geldin Atatürk, s.125); kaleme aldığı Nutuk'ta da kendisinden "Kutbu'l-Aktab" olarak bahseden büyük bir maneviyat eri Mustafa Kemal'i yâd etmiş oluyoruz. (Hoş Geldin Atatürk, s.127)
Son dönemlerin en tanınmış Allah dostlarından olan Ahmet Kayhan Hoca'nın "O bir evliyadır" dediği büyük bir Allah dostunu hatırlamış oluyoruz.
Ahmet Kayhan hoca, eski bakanlarımızdan olan Namık Kemal Zeybek'e bu konuda şunları söylemektedir: "Atatürk evliyadır ama Atatürk'ü iyi tanı, Nutuk'u bir daha oku ve evliyalığın ne olduğunu iyi anla."
Zeybek bu sözün üzerine şu tespitte bulunuyor:
"Evliyaları sadece sünnet sandıkları kocaman sakal ve sarıkta arayanlar elbette Atatürk'ün evliyalığını anlayamazlar." (Hoş Geldin Atatürk, s.131-132; Namık Kemal Zeybek, "Atatürk Evliya mı?", Anayurt Gazetesi, 29 Kasım 2014)
Atatürk'ün vefatından önceki son sözü "Aleykümesselam" olmuştur. (Hoş Geldin Atatürk, s.137-140; Ali Güler, Atatürk'ün Son sözü: Aleykümesselam, s.44-46)
Atatürk; en büyük mücadelenin cehaletle yapılacağını bilmektedir, bu sebeple, milletimizin İslam'ı "kaba softa ham yobazlardan" değil, doğru kaynaklardan öğrenebilmesi için Elmalılı Hamdi Yazır'a tefsir yazdırmıştır. (Hoş Geldin Atatürk, s.615-617)
İlk Diyanet Reisi olan Rıfat Börekçi'ye de 51 adet Türkçe hutbe hazırlatmıştır. (Hoş Geldin Atatürk, s.677-752)
Atatürk, düşman işgali sebebiyle harabeye dönmüş olan pek çok camiyi tamir ettirmiştir. (Hoş Geldin Atatürk, s.753-758)
Son nefese yakın ve son nefes anında "Allah" demek, her Müslüman'ın en büyük hedefidir. Büyükler son nefes anının bütün hayatın özeti olduğunu vurgularlar.
Şair ne güzel söylemiş: "Son nefeste söylemezse bu diller, bülbül gibi dilin olsa ne fayda. Bir gün olur götürürler evinden, kurtuluş yok Azrail'in elinden. Allah adını bırakma dilinden, bin yıl kadar ömrün olsa ne fayda?"
Atatürk'ün son günlerinde, hastalığı süresince yanında bulunanlar; yaverleri, yakın arkadaşları, doktorları, onun bu dönemde "Allah" adını ağzından düşürmediğini söylemekteler.
Bilindiği gibi, Atatürk son günlerini Savarona yatında geçirmiştir. Savarona'da, kütüphanecisi Nuri Ulusu'ya, "Nuri oğlum galiba yolun sonu geldi. Bana çok iyi hizmet ettin. Allah hepinizden razı olsun" demiştir. Atatürk bunun gibi, yakın çevresinde hizmetinde bulunanlara hep "Allah razı olsun" demiştir.
Doktoru Mim Kemal, Atatürk'ün hasta yatağında en çok tekrarladığı sözcüklerin "Ya Rabbi", "Allah'ım", "Aman ya Rabbi" sözcükleri olduğunu ifade etmiştir.
Son anlarında yanında bulunan Nuri Ulusu da, Atatürk'ün ağzından sıkça çıkan "Allah" ve "Ya Rabbi" sözcüklerini duymuştur: "Komaları esnasında zaman zaman 'Aman ya Rabbim, aman ya Rabbim' diye mütemadiyen Halik'inden, Allah'ından yardım dilediğini gözlerimle gördüm, kulaklarımla işittim."
Dinsiz olan, Allah'a karşı olan bir insanın son nefesine yakın bu kadar "Allah" demesi mümkün değildir. Bir İngiliz projesinin taşeronu olarak din üzerinden Atatürk'e iftira atanlar Atatürk kadar dine, Allah'a ve Peygamberine iman ettiler mi acaba, Atatürk gibi son nefeslerine yakın "Allah" diyebilecekler mi? Böyle bir garantileri var mı?
Gelelim, son nefes anına… Atatürk'ün vefatına tanık olan Hasan Rıza Soyak anlatıyor: "Aleykümesselam dedi. Son sözü bu oldu."
Bu sözü, söyleneni artık anlamadığı bir anda söylüyor. Orada insan olarak kendisine selam veren de yok. Kimin selamını alıyor, siz düşünün.
Allah adına can almaya gelen, sizce Müslüman olmayana selam verir mi?
Ata'mızın ruhu şad olsun.
- Sıkıştıkça laikliğe saldırıyorlar! / 19.11.2024
- Daron Acemoğlu’nun zamanlaması manidar! / 16.11.2024
- Kötü ekonomi, ölümcül sonuçlar doğuruyor / 15.11.2024
- İşsiz, çalışan ve emekli, hepsi mağdur / 13.11.2024
- Beklenen enflasyona göre belirlemek büyük adaletsizlik! / 12.11.2024
- Atatürk, son anlarında çokça 'Allah' demiştir / 09.11.2024
- Trump’ın dönüşü, dünyayı ve Türkiye’yi nasıl etkiler? / 08.11.2024
- Barış süreci dediler yine kavga getirdiler / 06.11.2024
- ‘Alırken kepçeyle verirken kaşıkla’ / 05.11.2024