Mustafa Kemal Atatürk'ün Hz. Peygamber sevgisi rüyalarını süsleyecek kadar bir muhabbete dönüşmüştür. Gazi Paşa tüm hayatı boyunca her zaman ve her yerde Hz. Peygamberin büyüklüğünü ve ona hayranlığını dile getirmiştir.
Bir gün akşam yemeği sırasında, Atatürk'ün misafiri olan bir Fransız hanım gazeteci, Mustafa Kemal'e, dünyada en büyük insanın kim olduğunu sorar. Atatürk 'Bilmiyor musun?' edasıyla gazeteciyi şöyle bir süzer ve cevap vermez. Gazeteci hanım biraz sonra sualini tekrarlar. Mustafa Kemal'in 'Benim' demesini beklerken O: "Kâinata günde beş defa adını duyuran insan, Hz. Muhammed (s.a.a)" der ve şöyle devam eder:
"Hz. Muhammed, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. O'nun izinden bugün milyonlarca insan yürüyor, benim, senin, adın silinir. Fakat sonsuza kadar o ölümsüzdür…"
Anadolu'dan başlattığı kurtuluş mücadelesinin zafer müjdesi; âlemi manada hem kendisine, hem Mareşal Fevzi Çakmak'a, hem de Şeyh Senusi'ye, mücadelenin yeni başladığı günlerde, Allah'ın Resulü Muhammed Mustafa (s.a.a) tarafından verilmiştir.
Rahmetli Gazi'ye ait iki hatırayı Yusuf Koç ve Ali Koç kardeşlerin son çalışmaları 'Başbuğ Atatürk' adlı eserlerinden sizlerle paylaşacağız.
'Memleketin her tarafında çetin bir mücadele ve mukavemet başlamıştı. Ankara bir kurtuluş burcu ve Mustafa Kemal'in adı bir bayrak olmuştu. Antep, mücadele günlerinin acı bir devresindeydi. Memlekette topyekûn bir uyanma vücut bulmuştu.
O zaman ilkokulun ihtiyari sınıfındaydım. Bir sabah okula geldiğim zaman çocukların bahçede toplanmış olduğunu gördüm. Din dersleri muallimi Hafız Halil Efendi'nin konuşacağını söylediler. Halk da okulun bahçesinde toplanmıştı. Az sonra Hafız Halil Efendi kürsüye çıktı. Titrek fakat heyecanlı bir sesle: 'Din kardeşlerim, sizi Şeyh Senusi Hazretlerinin bir tebşiri için buraya topladım' dedi ve şu vakayı anlattı:
"Şeyh Senusi Hazretleri bir gece Peygamberimizi rüyasında görmüş ve koşup elini öpmek istemiş. Peygamberimiz kendisine sol elini uzatmış, buna şaşıran ve mahzun olan Şeyh, peygamberimize hitaben: 'Ya Resulullah niçin sağ elinizi vermediniz?' diye sual edince şu cevabı almış: 'Sağ elimi Ankara'da Mustafa Kemal'e uzattım."
Bu rüyayı anlatan Hafız Halil Efendi'nin elleri, çenesi ve dili titriyordu. Gözleri dolu doluydu; hitabesi kalabalığı etkilemişti. Birden gür ve imanlı bir sesle:
"Ey ahali, Mustafa Kemal muzaffer olacak, Peygamber Efendimizin sağ eli onun elindedir. Buna iman edin!.." diye haykırdı ve kürsüden indi.
Sonradan öğrendiğime göre, Merhum Hafız Halil Efendi bu rüyayı camide vaazda anlatmış ve samimi bir inançla o rüyayı yorumlayarak vaazını tamamlamıştır."
İstiklal Harbi günlerinde, Sakarya Meydan Muharebelerinin en kritik dönemlerinde, top seslerinin Ankara'dan duyulmaya başladığı ve Büyük Millet Meclisi'nin Kayseri'ye nakledilmesinin bile düşünüldüğü günlerde Atatürk, günlük çalışmalarının büyük bir kısmını yürüttüğü ve bugün müze olarak kullanılan Ankara Tren İstasyonu'ndaki evde, bir sabah erken kalktığı bir sırada Çavuş Ali Metin'e: "Acele olarak Fevzi Paşa'yı telefonla ara, bul ve hemen buraya gelmesini söyle" diyor.
Ali Metin, Fevzi Paşa'yı telefonla arayıp bulduğunda, Fevzi Paşa da Atatürk'ün yanına gelmek üzere, hemen evden çıkmakta olduğunu söylüyor. Fevzi Paşa, Atatürk'ün yanına girince, Atatürk ona bir kâğıt kalem uzatıp: 'Bugün gördüğün rüyayı yaz ve bana ver' diyor. Kendisi de bir kâğıt kalem alıp aynı şekilde o gün gördüğü rüyayı, Fevzi Paşa'ya vermek üzere yazmaya başlıyor. Yazma işi bittikten sonra, her iki paşa da karşılıklı olarak yazdıklarını alıp okuyorlar ve okuma işi bittikten sonra birbirlerine bakıp sevinçle gülümsüyorlar.
Her ikisinin de yazdıklarını kendi kâğıtlarından okuyan çavuş Ali Metin, her iki kâğıtta da şu rüyanın yazılmış olduğunu görüyor:
Hz. Muhammed (s.a.a) Hacı Bayram-ı Veli'ye diyor ki: "Mustafa'lara söyle korkmasın sonunda zafer onların olacak."
Bilindiği gibi, aynı gece rüyalarında Hz. Peygamber (s.a.a) Efendimizi, Hacı Bayram-ı Veli'ye bu sözleri söylerken gören o iki muzaffer kumandanın o günkü isimleri, "Mustafa Kemal" ve "Mustafa Fevzi'dir.
Mustafa Kemal, sevgili peygamberinin verdiği müjdenin doğruluğuna yürekten inanan bir mümindir. Çanakkale Savaşı, istiklal mücadelesi boyunca bu imanında en ufak bir zaaf söz konusu olmamıştır.
Evet, sevgili okurlar Gazi Paşa'nın hayatında böyle hadiseler, müjdeler ve dahi kerametleri pek çoktur. Atatürk bu manevi yanını daima gizlemiş ve ön plana hiçbir zaman çıkartmak istememiştir. O kendi deyişleriyle bir ibadet Müslümanı olamamıştı ama O bir cihat Müslümanıydı…
Allah şefaatlerinden mahrum eylemesin…
- Hz. Fatıma Ana sırrı / 18.11.2024
- Atatürk ahlak-ı Muhammedi ve edebi Ali idi / 08.11.2024
- İmam Ali’nin eli yükselmedikçe… / 21.10.2024
- ‘Sofra yay’ / 24.08.2024
- Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli / 23.08.2024
- Ankara'nın taşına bak / 20.06.2024
- İzmir'in işgalindeki vatan hainleri / 20.05.2024
- İzmir'in işgalindeki vatan hainleri / 20.05.2024
- Ali'nin Hendek’teki darbesi / 28.11.2023