Hz. Peygamber Muhammed Mustafa (s.a.a) efendimiz "Beni hakkıyla bir Allah, bir de Ali tanımıştır" buyurmuşlardır. Allah Resulü'nün yüce şahsiyetini tanımak için en lâyık, en yetkili merci, onun ilim ve irfanının varisleri olan Ehl-i Beyti'nden başka kim olabilir ki?
Emirü'l Müminin İmam Ali'nin mübarek dilinden Hz. Resulullah:
"Allah-u Tealâ, Hz. Muhammed'den (s.a.a) daha üstün ve daha hayırlı bir varlık yaratmamıştır."
"Allah'ın salâtı ona ve soyuna olsun, Resulullah'a ne kadar yakın olduğumu, onun katında nasıl bir mertebeye ulaştığımı bilirsiniz. Çocuktum henüz, o beni bağrına basardı, yatağına alırdı; vücudunu bana sürer, beni koklardı. Lokmayı çiğner, ağzıma verir, yedirirdi. Ne bir yalan söylediğimi duymuştur, ne bir kötülük ettiğimi görmüştür.
O, sütten kesildiği andan itibaren Allah, meleklerinden pek büyük bir meleği ona eş etmişti; o melek, gece-gündüz ona yücelikler yolunu gösterirdi; âlem ehlinin en güzel huylarını belletirdi. Ben de her an, devenin yavrusu nasıl anasının ardından giderse, onun ardından giderdim. O, her gün bana huylarından birini belletir, ona uymamı buyururdu.
Her yıl Hira Dağına çekilir, kulluğa koyulurdu. Onu ben görürdüm, başkası görmezdi. O gün İslâm, Allah'ın salâtı ona ve soyuna olsun, Resulullah'la Hatice'den başkasının evinde yoktu; ben de onların üçüncüsüydüm. Vahiy ve peygamberlik nurunu görürdüm, peygamberlik kokusunu duyardım. Ona vahiy gelirken Şeytan'ın feryadını duydum da; 'Ya Resulullah! dedim, bu feryat nedir?' Buyurdu ki: 'Bu feryat eden Şeytan'dır; kendisine halkın kulluk etmesinden ümidini kesti artık.
Kureyş'in ileri gelenleri ona geldiğinde onunla beraberdim. 'Ya Muhammed! Sen atalarından ve ailenden hiç kimsenin yapmadığı büyük bir iddiada bulunuyorsun. Biz senden nebi ve resul olduğunu bilmemizi sağlayacak bir şey göstermeni istiyoruz. Eğer yapmazsan, seni sihirbaz ve yalancı biliriz.' dediler. Resulullah; 'Ne istiyorsunuz?' dedi. 'Bizim için şu ağacı köküyle beraber söküp elinde tutmanı istiyoruz.' dediler. O; 'Allah şüphesiz her şeye kadirdir; eğer Allah sizin için bunu yaparsa, Hakk'a iman ederek şehadet eder misiniz?' dedi. 'Evet' dediler. 'İstediğinizi size göstereceğim, hayra dönmeyeceğinizi de biliyorum. İçinizde Bedir'de kuyuya atılacak, Hendek'te hiziplere ayrılacak kimseler var.' dedi. Sonra; 'Ey ağaç! Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyor ve benim Allah'ın Resulü olduğumu biliyorsan, Allah'ın izniyle kökünle beraber sökül ve önümde dur' dedi.
O, onu hak ile göndermişti, ağaç köküyle birlikte sökülecekti. Şiddetli bir gök gürültüsüyle kuşun kanatlarını çırpması gibi kısa bir anda sökülüp geldi ve titreyerek Resulullah'ın önünde durdu. En yüksek dalı Resulullah'ın üzerine, bazı dalları da benim omuzlarıma geldi. Ben Resulullah'ın sağındaydım. Kavim bunu gördüğü zaman kibirlenip böbürlenerek; 'Ona emret tekrar gelsin, fakat yarısı orada kalsın' dediler. O da bunu emretti. O da daha şaşırtıcı bir şekilde daha şiddetli bir sesle yarım olarak geldi; nerdeyse Resulullah'a sarılacaktı. İnkâr ve kibir dolu olarak; 'Tekrar bu yarısına emret de geldiği gibi öbür yarısına dönsün' dediler.
Resulullah, o yarıya emretti ve o da döndü. 'Allah'tan başka ilâh yoktur, ben sana iman edenlerin ilkiyim ya Resulullah' dedim. 'Sözünü yüceltmek, nübüvvetini tasdik etmek için Allah'ın emriyle bu ağaca yapacağını yaptığını ikrar edenlerin de ilkiyim' dedim. Kavmin hepsi birden; 'Hayır, sihirbaz ve yalancıdır. Sihrinin şaşırtıcılığı bu işi kolaylaştırdı. Bu işinde ancak bunun gibiler sana inanabilir (beni kastediyorlardı)' dediler.
"Allah'ın Resulü, insanların en cömerdi, göğsü en geniş olanı, en doğru konuşanı, verdiği söze en çok sadık kalanı, en yumuşak davrananı ve en haysiyetli ve şerefli olanıydı. Onu ilk defa gören, heybetine kapılırdı. Sonra onunla kaynaşıp yakından tanıdığında, onu severdi. Ben, ne ondan önce, ne de ondan sonra, onun gibi birisini görmedim."
"Resulullah (s.a.a), yerde yemek yerdi, kul gibi otururdu, ayakkabısını kendisi tamir ederdi, elbisesini kendisi yamardı, eğersiz binerdi bineğine; biri daha varsa ardına bindirirdi.
Evinin kapısına, üstünde resimler bulunan bir perde asılmıştı; zevcelerinden birine; 'Şunu kaldır; zira ona baktıkça dünya ziynetlerini hatırlıyorum' buyurmuştu. Dünyayı gönlünden çıkarmıştı; onu anmayı hatırından geçirmezdi. Dünyayı o kadar gözden çıkarmıştı ki, ne gönül bağlayacağı güzel bir elbisesi vardı, ne de üstüne oturacağı bir sergisi."
Emirü'l Müminin İmam Ali'nin mübarek dilinden Hz. Resulullah:
"Allah-u Tealâ, Hz. Muhammed'den (s.a.a) daha üstün ve daha hayırlı bir varlık yaratmamıştır."
"Allah'ın salâtı ona ve soyuna olsun, Resulullah'a ne kadar yakın olduğumu, onun katında nasıl bir mertebeye ulaştığımı bilirsiniz. Çocuktum henüz, o beni bağrına basardı, yatağına alırdı; vücudunu bana sürer, beni koklardı. Lokmayı çiğner, ağzıma verir, yedirirdi. Ne bir yalan söylediğimi duymuştur, ne bir kötülük ettiğimi görmüştür.
O, sütten kesildiği andan itibaren Allah, meleklerinden pek büyük bir meleği ona eş etmişti; o melek, gece-gündüz ona yücelikler yolunu gösterirdi; âlem ehlinin en güzel huylarını belletirdi. Ben de her an, devenin yavrusu nasıl anasının ardından giderse, onun ardından giderdim. O, her gün bana huylarından birini belletir, ona uymamı buyururdu.
Her yıl Hira Dağına çekilir, kulluğa koyulurdu. Onu ben görürdüm, başkası görmezdi. O gün İslâm, Allah'ın salâtı ona ve soyuna olsun, Resulullah'la Hatice'den başkasının evinde yoktu; ben de onların üçüncüsüydüm. Vahiy ve peygamberlik nurunu görürdüm, peygamberlik kokusunu duyardım. Ona vahiy gelirken Şeytan'ın feryadını duydum da; 'Ya Resulullah! dedim, bu feryat nedir?' Buyurdu ki: 'Bu feryat eden Şeytan'dır; kendisine halkın kulluk etmesinden ümidini kesti artık.
Kureyş'in ileri gelenleri ona geldiğinde onunla beraberdim. 'Ya Muhammed! Sen atalarından ve ailenden hiç kimsenin yapmadığı büyük bir iddiada bulunuyorsun. Biz senden nebi ve resul olduğunu bilmemizi sağlayacak bir şey göstermeni istiyoruz. Eğer yapmazsan, seni sihirbaz ve yalancı biliriz.' dediler. Resulullah; 'Ne istiyorsunuz?' dedi. 'Bizim için şu ağacı köküyle beraber söküp elinde tutmanı istiyoruz.' dediler. O; 'Allah şüphesiz her şeye kadirdir; eğer Allah sizin için bunu yaparsa, Hakk'a iman ederek şehadet eder misiniz?' dedi. 'Evet' dediler. 'İstediğinizi size göstereceğim, hayra dönmeyeceğinizi de biliyorum. İçinizde Bedir'de kuyuya atılacak, Hendek'te hiziplere ayrılacak kimseler var.' dedi. Sonra; 'Ey ağaç! Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyor ve benim Allah'ın Resulü olduğumu biliyorsan, Allah'ın izniyle kökünle beraber sökül ve önümde dur' dedi.
O, onu hak ile göndermişti, ağaç köküyle birlikte sökülecekti. Şiddetli bir gök gürültüsüyle kuşun kanatlarını çırpması gibi kısa bir anda sökülüp geldi ve titreyerek Resulullah'ın önünde durdu. En yüksek dalı Resulullah'ın üzerine, bazı dalları da benim omuzlarıma geldi. Ben Resulullah'ın sağındaydım. Kavim bunu gördüğü zaman kibirlenip böbürlenerek; 'Ona emret tekrar gelsin, fakat yarısı orada kalsın' dediler. O da bunu emretti. O da daha şaşırtıcı bir şekilde daha şiddetli bir sesle yarım olarak geldi; nerdeyse Resulullah'a sarılacaktı. İnkâr ve kibir dolu olarak; 'Tekrar bu yarısına emret de geldiği gibi öbür yarısına dönsün' dediler.
Resulullah, o yarıya emretti ve o da döndü. 'Allah'tan başka ilâh yoktur, ben sana iman edenlerin ilkiyim ya Resulullah' dedim. 'Sözünü yüceltmek, nübüvvetini tasdik etmek için Allah'ın emriyle bu ağaca yapacağını yaptığını ikrar edenlerin de ilkiyim' dedim. Kavmin hepsi birden; 'Hayır, sihirbaz ve yalancıdır. Sihrinin şaşırtıcılığı bu işi kolaylaştırdı. Bu işinde ancak bunun gibiler sana inanabilir (beni kastediyorlardı)' dediler.
"Allah'ın Resulü, insanların en cömerdi, göğsü en geniş olanı, en doğru konuşanı, verdiği söze en çok sadık kalanı, en yumuşak davrananı ve en haysiyetli ve şerefli olanıydı. Onu ilk defa gören, heybetine kapılırdı. Sonra onunla kaynaşıp yakından tanıdığında, onu severdi. Ben, ne ondan önce, ne de ondan sonra, onun gibi birisini görmedim."
"Resulullah (s.a.a), yerde yemek yerdi, kul gibi otururdu, ayakkabısını kendisi tamir ederdi, elbisesini kendisi yamardı, eğersiz binerdi bineğine; biri daha varsa ardına bindirirdi.
Evinin kapısına, üstünde resimler bulunan bir perde asılmıştı; zevcelerinden birine; 'Şunu kaldır; zira ona baktıkça dünya ziynetlerini hatırlıyorum' buyurmuştu. Dünyayı gönlünden çıkarmıştı; onu anmayı hatırından geçirmezdi. Dünyayı o kadar gözden çıkarmıştı ki, ne gönül bağlayacağı güzel bir elbisesi vardı, ne de üstüne oturacağı bir sergisi."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Adem Birinci / diğer yazıları
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025
- Allah’ın selam yolladığı Hz. Hatice / 26.02.2025
- Ümmü Eymen anamız / 24.02.2025
- Peygamberlik nuru ve nübüvvet kokusu / 21.02.2025
- Bilal Habeşi / 13.02.2025
- Ağaç mucizesi ve Mescid-i Şecere / 12.02.2025
- Bir yıl boyunca yıkanmayan kadın: Hint / 11.02.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025
- Allah’ın selam yolladığı Hz. Hatice / 26.02.2025
- Ümmü Eymen anamız / 24.02.2025
- Peygamberlik nuru ve nübüvvet kokusu / 21.02.2025
- Bilal Habeşi / 13.02.2025
- Ağaç mucizesi ve Mescid-i Şecere / 12.02.2025
- Bir yıl boyunca yıkanmayan kadın: Hint / 11.02.2025