Müstahkem mevki kumandanlığına gönderdiği rapor
Bu ayın on dokuzuncu günü vuku bulan Seddülbahir Muharebesi’nin cereyan şekli aşağıdaki gibidir
29.04.2025 00:30:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Müstahkem Mevki Kumandanlığına
Bu ayın on dokuzuncu günü vuku bulan Seddülbahir Muharebesi'nin cereyan şekli aşağıdaki gibidir:
1. Söz konusu gün öğleden evvel saat dokuzda düşmanın üç dridnot ve beş torpidosu tarafından Seddülbahir ve civarı bombardıman edilmeye başlandı.
Bu sırada bir nakliye gemisi ile üç mavnası Seddülbahir iskelesine yanaşarak asker çıkarmaya başlamış ve bombardıman himayesi altında bir subay kumandasında yetmiş kişilik tahmin edilen bir kuvvet ve bir makineli tüfek iskeleye çıkmıştır.
27'nci Alay'ın 10'uncu Bölüğünden Mustafa oğlu Mehmet Çavuş kumandasındaki yarım takım tarafından, çıkan düşman üzerine Seddülbahir Tabyası'ndan ateş açılmış ve düşman da karşı ateşe başlamıştır.
Muharebe üç saat kadar devam etmiş, mesafenin azlığı ve askerimizin şiddetli ateşi altında ve en nihayet süngü hücumuna kalkması sayesinde düşman askeri sebat edemeyerek birçoğu vurulmuş oldukları hâlde sandallarına binerek kaçmışlardır.
2. Bombardıman sırasında 27'inci Alay 10'uncu Bölük'ten altı şehit ile on üç yaralımız vardır. Bunlardan üç şehit Seddülbahir'de diğer üçü Harab Tabya'da bekleme mevziinde bulunan kıtadandır, Seddülbahir'de şehit olan üç neferden Nuh oğlu Nuh'un cesedi bulunamamış ise de şehit olduğu kuvvetle muhtemeldir.
3. İşbu muharebede 4.670 piyade mermisi sarf edilmiştir. Beş silah ile sekiz kasaturanın henüz bulunamadığı ve iki silahın kundaklarının harap olduğu ve bu konudaki zayiat listesinin ilişikte takdim edildiği arz olunur. 19'uncu Tümen Kumandanı Yarbay Mustafa Kemal 4 Mart 1915 günü.
Sofya Büyükelçiliği Askerî Ataşeliği
1. Bulgaristan-Türkiye münasebetleri
2. Bulgaristan-Romanya münasebetleri
3. Bulgaristan-Sırbistan münasebetleri
4. Yunanistan-Sırbistan münasebetleri
Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyasetine
Hükûmete muhalif bulunan partilerin başkanları ve ileri gelenler tarafından İstanbul Antlaşması hükümlerinin onaylanmasının kendileri tarafından uygun görülmeyeceği ve Meriç havzasına tamamen hâkimiyet kurulmadıkça Türkiye ile anlaşma imzalanmasının mümkün olamayacağı yolunda açıklamalarda bulunulduğu (Şube-2'den 200 numara ve 15 Mart 1330 (28 Mart 1914) tarihli yazı) söylentileri sıhhatli değildir.
Bulgarlar tarafından, Meriç havzasını tamamen kendi idarelerine geçirmek ve Edirne'yi tekrar zapt etmek gibi emeller beslenmesi ihtimalleri uzak değilse de, Bulgaristan'ın şimdiki durumu devam ettikçe Osmanlı Devleti'ne karşı dostane bir politika takibini yalnız şimdiki hükûmete değil, ileride iktidara gelmesi muhtemel olan diğer partilere de lüzumlu saydırmaktadır.
Malinof'un ve muhalif partilerin diğer bazı başkanlarının son seçimler sırasında yaptıkları siyasi açıklamalarda bu arz ettiğim zeminde konuştukları, sözüne güvenilir kişiler tarafından ihbar edilmiştir.
Bununla beraber, bu gibi sözlere lüzumundan fazla önem verilmeyerek, dış politikası dış cereyanlarla değişen Bulgaristan'ın siyasi çizgisinin daima gözlem altında bulundurulması, durumun gereğidir.
Acizâne fikrimce, Edirne'nin layığı gibi tahkim edilmesi ve müsamaha gösterilmeyecek derecede önemli bir kuvvetin Edirne havalisinde (Trakya'da) mevcut bulundurulması ve diğer askerî tedbirlerin alınması, Bulgaristan'ın gelecekte izleyeceği dış politikanın lehimizde kalmasını sağlayacak en önemli vasıtadır.
II
Bulgaristan ile Romanya münasebetlerine bakıldığında, henüz bu münasebetlerin Bulgarlarca memnuniyet verici bir şekil almadığı görülüyor. Çünkü Bükreş Sözleşmesi hükümlerinin tam olarak uygulanmasında, Romanyalılar henüz çeşitli değişiklik ve düzeltmelere müsait görünmemektedirler.
Romanya ve Bulgaristan elçileri ara sıra şu son günlerde memleketlerine gidip gelmekte ve bu seyahatlerine paskalya yortularını vesile göstermekteyseler de, yer değişikliklerinin diğer bir mahiyeti olduğundan şüphe yoktur.
III
Bulgaristan ile Sırbistan arasındaki münasebetlerde henüz bir değişiklik ortaya çıkmamıştır. Rusların bu iki devlet arasında eski durumun geri getirilmesi için var güçleriyle çalıştıkları ve iki devlet arasında tekrar bir ittifakın imzalanması hâlinde iki tarafa Yunanistan'da bazı tavizler bile gösterdikleri ve fakat Bulgarların bu gibi vaatlere önem vermeyerek, kendilerine Sırplar tarafından Sırbistan'da arazi ve iktisadi menfaat sağlandığı takdirde Rus nasihatlerini dikkate alabilecekleri yolunda açıklamalarda bulundukları söylentileri de devam etmektedir.
IV
Romanya ile Sırbistan arasında bir ittifakın imzalanmasıyla ilgili hiçbir belirti yoktur. Yalnız Tuna üzerinde bir köprü inşası (Bulgarlarla olandan başka) için imzalanan antlaşmanın İskopçina tarafından birlikte onaylanması ve bu vesile ile Romanya lehinde ateşli gösterilerde bulunulması iki devlet arasındaki münasebetlerin pek samimi olduğunu gösterse de Slav emellerinin başlıca etmenlerinden olan Sırbistan'ın Romanya ile olacak dostluğunun ne noktaya kadar gidebileceği düşünülecek bir husustur.
Son harp sırasında seçkin bir yer tutmuş olan ve bugün Avrupa gruplarından mümkün mertebe uzaklaşarak Balkanlarda bir hakem rolünü oynama kabiliyetini kendinde görmekte bulunan Romanyalıların Slav cereyanını izlemeye kolayca uyum gösterecekleri teslim edilemez.
Romanya, karşısında kuvvetli bir Türkiye görmediği takdirde daha çok ona yaklaşacağı hatırıma gelmektedir.
V
Yunanistan ile Sırbistan arasında 2'nci Balkan Harbi'nden evvel mevcut ittifak bugün samimiyet dairesinde devam etmektedir. Çünkü Bulgarlar, Sırbistan ve Yunanistan'a karşı bazı emeller beslediklerini saklamadıkları gibi, yeni Arnavutluk hükûmetine yaklaşmaya çalışmakta ve Sırbistan ve Yunanistan'da birçok karışıklığa meydan hazırlayacak -el altından- çeteler tertip etmektedirler. Böyle bir durum karşısında Sırplar ile Yunanistan'ın gerekli korunma tedbirlerinden olmak üzere müttefik kalmaları pek tabii görülür.
Son olarak Selanik hakkında Sırbistan ve Yunanistan arasında imza edilen iktisadi antlaşma, aralarındaki samimiyetin pek açık bir işaretidir.
Sırbistan'ın bu antlaşma dolayısıyla Selanik'te sağladığı menfaatler Avusturya'yı telaşa düşürmüş ve söz konusu menfaatlerden fazla birtakım imtiyazlar istemeye kadar ileri götürmüştür.
Sırbistan'ın Gevgili civarında önemli kuvvetler topladığına dair belgeli hiçbir bilgi mevcut değildir (Şube 2'nin açıklanmasını istediği bir noktadır) ve şimdiki Sırbistan-Yunanistan münasebetleri de böyle bir tedbiri gerektirecek mahiyette değildir.
Gevgili havalisinde alışılmışın üstünde fazla bir kuvvet bulundurulduğu ortaya çıkarsa, bunun o havalideki Bulgar ahali ve bilhassa Bulgar çetelerinin muhtemel faaliyetleri karşısında mahallî düzeni korumak maksadıyla olacağı görüşündeyim." Sofya Askerî Ataşesi Kurmay Yarbay Mustafa Kemal (Atatürk'ün söylev ve demeçleri 1. ciltten)
Bu ayın on dokuzuncu günü vuku bulan Seddülbahir Muharebesi'nin cereyan şekli aşağıdaki gibidir:
1. Söz konusu gün öğleden evvel saat dokuzda düşmanın üç dridnot ve beş torpidosu tarafından Seddülbahir ve civarı bombardıman edilmeye başlandı.
Bu sırada bir nakliye gemisi ile üç mavnası Seddülbahir iskelesine yanaşarak asker çıkarmaya başlamış ve bombardıman himayesi altında bir subay kumandasında yetmiş kişilik tahmin edilen bir kuvvet ve bir makineli tüfek iskeleye çıkmıştır.
27'nci Alay'ın 10'uncu Bölüğünden Mustafa oğlu Mehmet Çavuş kumandasındaki yarım takım tarafından, çıkan düşman üzerine Seddülbahir Tabyası'ndan ateş açılmış ve düşman da karşı ateşe başlamıştır.
Muharebe üç saat kadar devam etmiş, mesafenin azlığı ve askerimizin şiddetli ateşi altında ve en nihayet süngü hücumuna kalkması sayesinde düşman askeri sebat edemeyerek birçoğu vurulmuş oldukları hâlde sandallarına binerek kaçmışlardır.
2. Bombardıman sırasında 27'inci Alay 10'uncu Bölük'ten altı şehit ile on üç yaralımız vardır. Bunlardan üç şehit Seddülbahir'de diğer üçü Harab Tabya'da bekleme mevziinde bulunan kıtadandır, Seddülbahir'de şehit olan üç neferden Nuh oğlu Nuh'un cesedi bulunamamış ise de şehit olduğu kuvvetle muhtemeldir.
3. İşbu muharebede 4.670 piyade mermisi sarf edilmiştir. Beş silah ile sekiz kasaturanın henüz bulunamadığı ve iki silahın kundaklarının harap olduğu ve bu konudaki zayiat listesinin ilişikte takdim edildiği arz olunur. 19'uncu Tümen Kumandanı Yarbay Mustafa Kemal 4 Mart 1915 günü.
Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti'ne Balkanlar'daki durum hakkında gönderdiği rapor
1 Nisan 1330 (14 Nisan 1914)Sofya Büyükelçiliği Askerî Ataşeliği
1. Bulgaristan-Türkiye münasebetleri
2. Bulgaristan-Romanya münasebetleri
3. Bulgaristan-Sırbistan münasebetleri
4. Yunanistan-Sırbistan münasebetleri
Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyasetine
Hükûmete muhalif bulunan partilerin başkanları ve ileri gelenler tarafından İstanbul Antlaşması hükümlerinin onaylanmasının kendileri tarafından uygun görülmeyeceği ve Meriç havzasına tamamen hâkimiyet kurulmadıkça Türkiye ile anlaşma imzalanmasının mümkün olamayacağı yolunda açıklamalarda bulunulduğu (Şube-2'den 200 numara ve 15 Mart 1330 (28 Mart 1914) tarihli yazı) söylentileri sıhhatli değildir.
Bulgarlar tarafından, Meriç havzasını tamamen kendi idarelerine geçirmek ve Edirne'yi tekrar zapt etmek gibi emeller beslenmesi ihtimalleri uzak değilse de, Bulgaristan'ın şimdiki durumu devam ettikçe Osmanlı Devleti'ne karşı dostane bir politika takibini yalnız şimdiki hükûmete değil, ileride iktidara gelmesi muhtemel olan diğer partilere de lüzumlu saydırmaktadır.
Malinof'un ve muhalif partilerin diğer bazı başkanlarının son seçimler sırasında yaptıkları siyasi açıklamalarda bu arz ettiğim zeminde konuştukları, sözüne güvenilir kişiler tarafından ihbar edilmiştir.
Bununla beraber, bu gibi sözlere lüzumundan fazla önem verilmeyerek, dış politikası dış cereyanlarla değişen Bulgaristan'ın siyasi çizgisinin daima gözlem altında bulundurulması, durumun gereğidir.
Acizâne fikrimce, Edirne'nin layığı gibi tahkim edilmesi ve müsamaha gösterilmeyecek derecede önemli bir kuvvetin Edirne havalisinde (Trakya'da) mevcut bulundurulması ve diğer askerî tedbirlerin alınması, Bulgaristan'ın gelecekte izleyeceği dış politikanın lehimizde kalmasını sağlayacak en önemli vasıtadır.
II
Bulgaristan ile Romanya münasebetlerine bakıldığında, henüz bu münasebetlerin Bulgarlarca memnuniyet verici bir şekil almadığı görülüyor. Çünkü Bükreş Sözleşmesi hükümlerinin tam olarak uygulanmasında, Romanyalılar henüz çeşitli değişiklik ve düzeltmelere müsait görünmemektedirler.
Romanya ve Bulgaristan elçileri ara sıra şu son günlerde memleketlerine gidip gelmekte ve bu seyahatlerine paskalya yortularını vesile göstermekteyseler de, yer değişikliklerinin diğer bir mahiyeti olduğundan şüphe yoktur.
III
Bulgaristan ile Sırbistan arasındaki münasebetlerde henüz bir değişiklik ortaya çıkmamıştır. Rusların bu iki devlet arasında eski durumun geri getirilmesi için var güçleriyle çalıştıkları ve iki devlet arasında tekrar bir ittifakın imzalanması hâlinde iki tarafa Yunanistan'da bazı tavizler bile gösterdikleri ve fakat Bulgarların bu gibi vaatlere önem vermeyerek, kendilerine Sırplar tarafından Sırbistan'da arazi ve iktisadi menfaat sağlandığı takdirde Rus nasihatlerini dikkate alabilecekleri yolunda açıklamalarda bulundukları söylentileri de devam etmektedir.
IV
Romanya ile Sırbistan arasında bir ittifakın imzalanmasıyla ilgili hiçbir belirti yoktur. Yalnız Tuna üzerinde bir köprü inşası (Bulgarlarla olandan başka) için imzalanan antlaşmanın İskopçina tarafından birlikte onaylanması ve bu vesile ile Romanya lehinde ateşli gösterilerde bulunulması iki devlet arasındaki münasebetlerin pek samimi olduğunu gösterse de Slav emellerinin başlıca etmenlerinden olan Sırbistan'ın Romanya ile olacak dostluğunun ne noktaya kadar gidebileceği düşünülecek bir husustur.
Son harp sırasında seçkin bir yer tutmuş olan ve bugün Avrupa gruplarından mümkün mertebe uzaklaşarak Balkanlarda bir hakem rolünü oynama kabiliyetini kendinde görmekte bulunan Romanyalıların Slav cereyanını izlemeye kolayca uyum gösterecekleri teslim edilemez.
Romanya, karşısında kuvvetli bir Türkiye görmediği takdirde daha çok ona yaklaşacağı hatırıma gelmektedir.
V
Yunanistan ile Sırbistan arasında 2'nci Balkan Harbi'nden evvel mevcut ittifak bugün samimiyet dairesinde devam etmektedir. Çünkü Bulgarlar, Sırbistan ve Yunanistan'a karşı bazı emeller beslediklerini saklamadıkları gibi, yeni Arnavutluk hükûmetine yaklaşmaya çalışmakta ve Sırbistan ve Yunanistan'da birçok karışıklığa meydan hazırlayacak -el altından- çeteler tertip etmektedirler. Böyle bir durum karşısında Sırplar ile Yunanistan'ın gerekli korunma tedbirlerinden olmak üzere müttefik kalmaları pek tabii görülür.
Son olarak Selanik hakkında Sırbistan ve Yunanistan arasında imza edilen iktisadi antlaşma, aralarındaki samimiyetin pek açık bir işaretidir.
Sırbistan'ın bu antlaşma dolayısıyla Selanik'te sağladığı menfaatler Avusturya'yı telaşa düşürmüş ve söz konusu menfaatlerden fazla birtakım imtiyazlar istemeye kadar ileri götürmüştür.
Sırbistan'ın Gevgili civarında önemli kuvvetler topladığına dair belgeli hiçbir bilgi mevcut değildir (Şube 2'nin açıklanmasını istediği bir noktadır) ve şimdiki Sırbistan-Yunanistan münasebetleri de böyle bir tedbiri gerektirecek mahiyette değildir.
Gevgili havalisinde alışılmışın üstünde fazla bir kuvvet bulundurulduğu ortaya çıkarsa, bunun o havalideki Bulgar ahali ve bilhassa Bulgar çetelerinin muhtemel faaliyetleri karşısında mahallî düzeni korumak maksadıyla olacağı görüşündeyim." Sofya Askerî Ataşesi Kurmay Yarbay Mustafa Kemal (Atatürk'ün söylev ve demeçleri 1. ciltten)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.