Bir Yahudi, Peygamberimize sordu
Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam şöyle buyurdular: "Ey insanoğlu! Kalbini bir kuş yiyecek olsa, onu doyurmaz; gözünün üzerine bir iğnenin açtığı delik büyüklüğünde bir şey konacak olsa, onu örter. Şimdi sen bu ikisiyle göklerin ve yerin melekutunu (içyüzünü, hakikatini) tanımak mı istiyorsun?
29.04.2025 17:04:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Muhammed bin Ebu Abdullah merfu olarak dedi ki: Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam şöyle buyurdular: "Ey insanoğlu! Kalbini bir kuş yiyecek olsa, onu doyurmaz; gözünün üzerine bir iğnenin açtığı delik büyüklüğünde bir şey konacak olsa, onu örter.
Şimdi sen bu ikisiyle göklerin ve yerin melekutunu (içyüzünü, hakikatini) tanımak mı istiyorsun?!
Eğer bu isteğinde samimi isen, işte sana Allah'ın yaratıklarından biri olan Güneş! Eğer gözlerini onunla doldurabildiysen (gözlerini açıp kırpmadan ona bakabildiysen), gerçek söylediğin gibidir!"
Sam hanedanının azatlısı Abdula'lâ'dan, dedi ki: Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam şöyle buyurdular: "Sibaht' adında bir Yahudi Resulullah sallallahu aleyhi ve âlih'e gelerek; "Ya Resulullah! Sana Rabbinden sormaya geldim. Sorularımın cevabını verirsen, ne a'lâ! Vermez isen, geri dönüp giderim." dedi.
Peygamber: "Dilediğini sorabilirsin!" buyurdular.
Yahudi; "Rabbin nerededir?" dedi.
Peygamber: "O, her yerdedir, ancak hiçbir sınırlı mekânda değildir."
Yahudi: "O, nasıldır?" dedi.
Peygamber: "Rabbimi nasıl 'nasıllıkla' niteleyebilirim ki? Oysa 'Nasıllık' mahlûktur, yaratılmıştır. Allah ise yaratığıyla nitelendirilemez."
Yahudi: "Senin Peygamber olduğun nereden bilinebilir?" dedi.
İmam (Cafer Sadık) aleyhisselam buyurdular ki: Bu arada Peygamber'in çevresinde bulunan taşlar ve diğer nesneler dile gelip apaçık bir Arapçayla: "Ey Sibaht! O, Allah'ın resulüdür." diye konuştular.
Bunun üzerine Sibaht; "Bugün gördüğüm bu olay gibi açık bir şey (kanıt) görmemiştim." dedi; sonra da: "Şahadet ederim ki, Allah'tan başka bir ilâh yoktur ve sen Allah'ın resulüsün." diye ekledi."
Abdurrahman bin Uteyk el-Kasîr'den, dedi ki: Hz. Ebu Cafer (İmam Muhammed Bâkır) aleyhisselam'a, (Allah'ın) sıfatlarından sordum. İmam, elini göğe kaldırarak; "Yücedir, Cebbar (Allah)! Yücedir, Cebbar (Allah)! Orada olana derinlemesine dalan helâk olur." buyurdular.
Yakup bin İshak'tan, dedi ki: Hz. Ebu Muhammed (İmam Hasan Askerî) aleyhisselam'a bir mektup yazarak şu soruyu sordum: "Kul, Rabbini görmeden ona nasıl ibadet eder?"
İmam aleyhisselam şu cevabı yazdılar: "Ey Ebu Yusuf, efendim, mevlâm, bana ve babalarıma nimet veren (yüce Rabbim) görülmekten çok daha yücedir."
Râvi diyor; yine ona sordum: "Acaba Resulullah sallallahu aleyhi ve âlih Rabbini gördü mü?"
İmam aleyhisselam şu cevabı yazdılar: "Allah Tebareke ve Tealâ, Resulü'nün kalbine azametinin nurundan sevdiğini göstermiştir."
Muhammed bin Hakîm'den, dedi ki: Hz. Ebu'l-Hasan Musa bin Cafer (İmam Musa Kâzım) aleyhisselam babama şöyle yazdılar: "Allah, sıfatının künhüne ulaşılmaktan çok daha yüce, çok daha ulu, çok daha büyüktür. O hâlde O'nu, kendi nitelediği gibi niteleyin ve bunun ötesine geçmekten sakının."
Mufazzal'dan, dedi ki: Ebu'l-Hasan (İmam Rıza) aleyhisselam'a (Allah'ın) sıfatı hakkında sordum.
Buyurdular ki: "Kur'an'da olanın ötesine geçme."
Muhammed bin Ali el-Kasanî'den, dedi ki: Ona -aleyhisselam-, "Çevremizdekiler tevhid konusunda ihtilafa düşmüşler." diye yazdım.
Dedi ki: (İmam) aleyhisselam şöyle yazdılar: "Münezzehtir O (yüce Allah) ki, ne sınırlandırılabilir, ne de nitelenebilir. "O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir."
Bişr bin Beşsar en-Nişaburî'den, dedi ki: O zata -aleyhisselam-; "Çevremizdekiler tevhid konusunda ihtilâfa düşmüşler. Kimisi, "(O) cisimdir." derken kimisi, "(O) şekildir." diyor." diye yazdım.
(Cevap olarak) bana şöyle yazdılar: "Münezzehtir O (yüce Allah) ki, ne sınırlandırılabilir, ne de nitelenebilir. "…O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir."
Sehl'den, dedi ki: İki yüz elli beş yılında Hz. Ebu Muhammed (İmam Hasan Askerî) aleyhisselam'a: "Efendim, ashabımız tevhid konusunda ihtilâfa düşmüşler. Bir kısmı; 'O, cisimdir.' derken, bir kısmı; 'O, şekildir.' diyor. Eğer uygun görürseniz efendim, bu konuda üzerinde durup öteye geçmeyeceğim bir bilgi bana öğretirseniz, kulunuza lütufta bulunmuş olursunuz." diye yazdım.
(Cevaben) kendi el yazılarıyla şöyle yazdılar: "Tevhid konusunu sormuşsun, oysa bu sizden uzak tutulmuştur. Allah birdir, tektir, doğurmamış, doğmamıştır; hiçbir kimse O'nun dengi değildir; yaratandır, yaratılmış değildir.
O, Tebareke ve Teala, cisimlerden ve diğer şeylerden dilediğini yaratır, ama cisim değildir; (yarattığı şeylere) dilediği şekli verir, ama şekil değildir. O'nun benzeri olmaktan övgüsü yüce, isimleri uludur. O'dur var olan, başkası değil! "…O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir."
Şimdi sen bu ikisiyle göklerin ve yerin melekutunu (içyüzünü, hakikatini) tanımak mı istiyorsun?!
Eğer bu isteğinde samimi isen, işte sana Allah'ın yaratıklarından biri olan Güneş! Eğer gözlerini onunla doldurabildiysen (gözlerini açıp kırpmadan ona bakabildiysen), gerçek söylediğin gibidir!"
Sam hanedanının azatlısı Abdula'lâ'dan, dedi ki: Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam şöyle buyurdular: "Sibaht' adında bir Yahudi Resulullah sallallahu aleyhi ve âlih'e gelerek; "Ya Resulullah! Sana Rabbinden sormaya geldim. Sorularımın cevabını verirsen, ne a'lâ! Vermez isen, geri dönüp giderim." dedi.
Peygamber: "Dilediğini sorabilirsin!" buyurdular.
Yahudi; "Rabbin nerededir?" dedi.
Peygamber: "O, her yerdedir, ancak hiçbir sınırlı mekânda değildir."
Yahudi: "O, nasıldır?" dedi.
Peygamber: "Rabbimi nasıl 'nasıllıkla' niteleyebilirim ki? Oysa 'Nasıllık' mahlûktur, yaratılmıştır. Allah ise yaratığıyla nitelendirilemez."
Yahudi: "Senin Peygamber olduğun nereden bilinebilir?" dedi.
İmam (Cafer Sadık) aleyhisselam buyurdular ki: Bu arada Peygamber'in çevresinde bulunan taşlar ve diğer nesneler dile gelip apaçık bir Arapçayla: "Ey Sibaht! O, Allah'ın resulüdür." diye konuştular.
Bunun üzerine Sibaht; "Bugün gördüğüm bu olay gibi açık bir şey (kanıt) görmemiştim." dedi; sonra da: "Şahadet ederim ki, Allah'tan başka bir ilâh yoktur ve sen Allah'ın resulüsün." diye ekledi."
Abdurrahman bin Uteyk el-Kasîr'den, dedi ki: Hz. Ebu Cafer (İmam Muhammed Bâkır) aleyhisselam'a, (Allah'ın) sıfatlarından sordum. İmam, elini göğe kaldırarak; "Yücedir, Cebbar (Allah)! Yücedir, Cebbar (Allah)! Orada olana derinlemesine dalan helâk olur." buyurdular.
Yakup bin İshak'tan, dedi ki: Hz. Ebu Muhammed (İmam Hasan Askerî) aleyhisselam'a bir mektup yazarak şu soruyu sordum: "Kul, Rabbini görmeden ona nasıl ibadet eder?"
İmam aleyhisselam şu cevabı yazdılar: "Ey Ebu Yusuf, efendim, mevlâm, bana ve babalarıma nimet veren (yüce Rabbim) görülmekten çok daha yücedir."
Râvi diyor; yine ona sordum: "Acaba Resulullah sallallahu aleyhi ve âlih Rabbini gördü mü?"
İmam aleyhisselam şu cevabı yazdılar: "Allah Tebareke ve Tealâ, Resulü'nün kalbine azametinin nurundan sevdiğini göstermiştir."
Muhammed bin Hakîm'den, dedi ki: Hz. Ebu'l-Hasan Musa bin Cafer (İmam Musa Kâzım) aleyhisselam babama şöyle yazdılar: "Allah, sıfatının künhüne ulaşılmaktan çok daha yüce, çok daha ulu, çok daha büyüktür. O hâlde O'nu, kendi nitelediği gibi niteleyin ve bunun ötesine geçmekten sakının."
Mufazzal'dan, dedi ki: Ebu'l-Hasan (İmam Rıza) aleyhisselam'a (Allah'ın) sıfatı hakkında sordum.
Buyurdular ki: "Kur'an'da olanın ötesine geçme."
Muhammed bin Ali el-Kasanî'den, dedi ki: Ona -aleyhisselam-, "Çevremizdekiler tevhid konusunda ihtilafa düşmüşler." diye yazdım.
Dedi ki: (İmam) aleyhisselam şöyle yazdılar: "Münezzehtir O (yüce Allah) ki, ne sınırlandırılabilir, ne de nitelenebilir. "O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir."
Bişr bin Beşsar en-Nişaburî'den, dedi ki: O zata -aleyhisselam-; "Çevremizdekiler tevhid konusunda ihtilâfa düşmüşler. Kimisi, "(O) cisimdir." derken kimisi, "(O) şekildir." diyor." diye yazdım.
(Cevap olarak) bana şöyle yazdılar: "Münezzehtir O (yüce Allah) ki, ne sınırlandırılabilir, ne de nitelenebilir. "…O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir."
Sehl'den, dedi ki: İki yüz elli beş yılında Hz. Ebu Muhammed (İmam Hasan Askerî) aleyhisselam'a: "Efendim, ashabımız tevhid konusunda ihtilâfa düşmüşler. Bir kısmı; 'O, cisimdir.' derken, bir kısmı; 'O, şekildir.' diyor. Eğer uygun görürseniz efendim, bu konuda üzerinde durup öteye geçmeyeceğim bir bilgi bana öğretirseniz, kulunuza lütufta bulunmuş olursunuz." diye yazdım.
(Cevaben) kendi el yazılarıyla şöyle yazdılar: "Tevhid konusunu sormuşsun, oysa bu sizden uzak tutulmuştur. Allah birdir, tektir, doğurmamış, doğmamıştır; hiçbir kimse O'nun dengi değildir; yaratandır, yaratılmış değildir.
O, Tebareke ve Teala, cisimlerden ve diğer şeylerden dilediğini yaratır, ama cisim değildir; (yarattığı şeylere) dilediği şekli verir, ama şekil değildir. O'nun benzeri olmaktan övgüsü yüce, isimleri uludur. O'dur var olan, başkası değil! "…O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.