Abdullah bin Abbâs Hz. Peygamber Efendimiz'in cömertliğini şöyle anlatır: "Allâh'ın Resûlü insanların en cömerdi idi. Ramazan ayında ise cömertliği daha da artardı. Allah Resûlü bu günlerde, esen rüzgârlardan daha cömert olurdu."
Resûlullah'tan bir şey istendiği zaman asla "yok" demezdi. Peygamber şairi Hassân bin Sâbit bir şiirinde: "Teşehhüdü hâriç asla "Hayır" dememiştir. Şayet teşehhüd olmasaydı ondan hiç "Hayır" kelimesi işitilmezdi
Hz. Peygamber Efendimiz'den bir şey istendiğinde, şayet yanında yoksa, borçlanır ve ihtiyaç sâhibini memnun ederek gönderirdi. Bir gün böyle biri Peygamberimiz'e gelerek bir şeyler istedi. Allah Resûlü; "Yanımda sana vereceğim bir şey yok, git benim namıma satın al, mal geldiğinde öderim" dedi. Efendimiz'in sıkıntıya girmesine gönlü râzı olmayan sahabeler; " Yâ Resûlallâh! Yanında varsa verirsin, yoksa Allah seni gücünün yetmeyeceği şeyle mükellef kılmamıştır, dediklerinde bu sözden hoşnut olmayan Hz. Peygamber Efendimiz: "Ben vermekle emrolundum" buyuracaklardır.
Hz. Peygamber, istemekten çekinen, ancak fakirliği hâlinden belli olan kimseleri gördüğünde, borçlanma pahasına, elinden gelen yardımı yapardı. Hz. Bilal Habeşi şöyle anlatır:
"Huzuruna gelen bir Müslüman fakir ve ihtiyaç sâhibi ise bana emir verir, ben de gider borç alır ve o kimseye yiyecek giyecek bir şeyler alırdım. Hz. Peygamberin cömertliğini bilen zengin bir putperest bir gün bana:
"Eğer borç para ihtiyacınız olursa, sağa sola gitme hepsini ben karşılayayım." dedi. Biz de onun sözüne ve iyi niyetine güvenerek öyle yapmaya başladık. Borcumuz bir hayli kabarmıştı. Ve zengin putperest gerçek niyetini ortaya koydu. Çarşıda rastladığı bir sırada bana:
"Ey zenci!" diye bağırdı. "Ne var?" dedim. "Aybaşına kaç gün kaldı biliyor musun?" dedi. "Biliyorum, az kaldı." cevabını verince; "Hele bir aybaşı olsun görürsün. O gün alacaklarıma karşılık seni rehin edip, yeniden köle yapacağım." dedi.
Bu tehdit çok ağırıma gitmişti. Hemen Allah'ın Elçisi'nin yanına varıp durumu anlattım. O da üzüldü. Fakat Allah'a tevekkül etti ve derhal bir çare aramaya koyuldu. Ben çıkıp eve gittim. Fakat o gece üzüntümden gözümü kırpmam mümkün olmadı. Sabah namazı vakti, Allah'ın Elçisi'nin beni çağırdığını söylediler. Hemen kalkıp gittim. Yüzü gülüyordu. Bana kapıda duran üzeri mal yüklü dört deveyi göstererek:
"Müjde ey Bilal!.. Bunlar az önce Fedek hükümdarından hediye geldi. Hemen satıp borçlarımızı ödeyelim." dedi. Derhal emrini yerine getirdim. Başta o putperest olmak üzere hiç kimseye hiçbir borcumuz kalmadıktan sonra, gelip durumu kendisine de haber verdim. Bana: "Bir şey arttı mı?" diye sordu.
"Evet, ey Allah'ın Elçisi! İki altın kaldı!" dedim.
"Beni o iki altından da kurtar. Sen onları da ihtiyaç sahiplerine vermedikçe ben eve gitmem" dedi.
O sırada mescitte oturuyordu. Bütün Medine'yi araştırmama rağmen ertesi gün akşama kadar o iki altını da verebileceğim gerçek ihtiyaç sahiplerini bulamadım. En sonunda Medine'ye henüz gelmiş iki yoksul yolcu için alışveriş yaparak onları da elimden çıkardım. Ve mescide gelip durumu Allah'ın Elçisine bildirdim. O da Allah'a hamd ederek, iki günlük bekleyişten sonra, nihayet kalkıp evine gitti.
Şair Allah Resûlü'nün cömertliğini ne güzel ifade etmektedir: "Bir gün biri, seni cömertlikte bulutlara benzetirse methinde hata etmiş olur. Çünkü bulutlar verir ağlar fakat sen, verir gülersin…"
Bütün insanlık için yüreğinde bir merhamet ummanı taşıyan Hz. Muhammed Mustafa Efendimiz, çevresindekileri daima gözetler, zor durumda olanlara kendilerini rencide etmeden büyük bir nezâketle yardım ederdi.
Zâtürrikâ Gazvesi'nden dönerken Efendimiz Hz. Câbir'le sohbet ediyordu. Yeni evlendiğini, bu sebeple pek çok borcu olduğunu öğrenince, elinde mal olarak ne bulunduğunu sordu. O da yalnız bir devesinin olduğunu söyledi. Bunun üzerine Efendimiz, onu borçtan kurtarmak için devesini kendisine satmasını istedi. Hz. Câbir Medine'ye varıncaya kadar binmek şartıyla sattı. Medine'ye ulaşınca deveyi teslim etmek için Resûlullah'ın yanına vardı. O sırada kendisini çok sevindiren ve diğer insanları da şaşırtan bir davranışla karşılaştı. Efendimiz devenin ücretini ödediği gibi deveyi de ona hediye etti
Allah Resûlü'nün cömertliğindeki nihayetsizliği en güzel şekilde ortaya koyan bir hâdise daha vardır ki o da oldukça ibretlidir.
Kureyş müşriklerinin ileri gelenlerinden Safvân bin Ümeyye, Mekke'nin fethinden sonra Müslüman olmadığı halde, Huneyn ve Tâif savaşlarında Efendimiz'in yanından ayrılmamıştı. Allah Resûlü Cîrâne'de toplanan ganimet malları arasında dolaştığı ve onlara göz gezdirdiği sırada Safvan da Allah Resûlü'nün yanında bulunuyor, develer, davarlar ve çobanlarla dolu vâdiye hayran hayran bakıyordu. Sevgili Peygamberimiz ona hitaben:
"Ey savfan develer pek mi hoşuna gitti?" diye sordu.
Safvân evet, dedi.
Resûl-i Ekrem Efendimiz: O vadide içindeki tüm develer senin olsun!" buyurdu. Bunun üzerine Safvân kendini tutamadı:
"Peygamberden başka hiçbir kimsenin kalbi bu derece cömert olamaz" dedi ve şehadet getirerek Müslüman oldu. Daha sonra Kureyş'in yanına dönerek onlara: Ey kavmim! Müslüman olunuz. Vallâhi Muhammed öyle ihsanda bulunuyor ki yokluktan ve yoksulluktan hiç korkmuyor, dedi."
Hz. Peygamber Efendimizin hayatından böyle cömertlik dolu anıları anlatmaya devam edeceğiz. Allah şefaatlerinden mahrum eylemesin…
Resûlullah'tan bir şey istendiği zaman asla "yok" demezdi. Peygamber şairi Hassân bin Sâbit bir şiirinde: "Teşehhüdü hâriç asla "Hayır" dememiştir. Şayet teşehhüd olmasaydı ondan hiç "Hayır" kelimesi işitilmezdi
Hz. Peygamber Efendimiz'den bir şey istendiğinde, şayet yanında yoksa, borçlanır ve ihtiyaç sâhibini memnun ederek gönderirdi. Bir gün böyle biri Peygamberimiz'e gelerek bir şeyler istedi. Allah Resûlü; "Yanımda sana vereceğim bir şey yok, git benim namıma satın al, mal geldiğinde öderim" dedi. Efendimiz'in sıkıntıya girmesine gönlü râzı olmayan sahabeler; " Yâ Resûlallâh! Yanında varsa verirsin, yoksa Allah seni gücünün yetmeyeceği şeyle mükellef kılmamıştır, dediklerinde bu sözden hoşnut olmayan Hz. Peygamber Efendimiz: "Ben vermekle emrolundum" buyuracaklardır.
Hz. Peygamber, istemekten çekinen, ancak fakirliği hâlinden belli olan kimseleri gördüğünde, borçlanma pahasına, elinden gelen yardımı yapardı. Hz. Bilal Habeşi şöyle anlatır:
"Huzuruna gelen bir Müslüman fakir ve ihtiyaç sâhibi ise bana emir verir, ben de gider borç alır ve o kimseye yiyecek giyecek bir şeyler alırdım. Hz. Peygamberin cömertliğini bilen zengin bir putperest bir gün bana:
"Eğer borç para ihtiyacınız olursa, sağa sola gitme hepsini ben karşılayayım." dedi. Biz de onun sözüne ve iyi niyetine güvenerek öyle yapmaya başladık. Borcumuz bir hayli kabarmıştı. Ve zengin putperest gerçek niyetini ortaya koydu. Çarşıda rastladığı bir sırada bana:
"Ey zenci!" diye bağırdı. "Ne var?" dedim. "Aybaşına kaç gün kaldı biliyor musun?" dedi. "Biliyorum, az kaldı." cevabını verince; "Hele bir aybaşı olsun görürsün. O gün alacaklarıma karşılık seni rehin edip, yeniden köle yapacağım." dedi.
Bu tehdit çok ağırıma gitmişti. Hemen Allah'ın Elçisi'nin yanına varıp durumu anlattım. O da üzüldü. Fakat Allah'a tevekkül etti ve derhal bir çare aramaya koyuldu. Ben çıkıp eve gittim. Fakat o gece üzüntümden gözümü kırpmam mümkün olmadı. Sabah namazı vakti, Allah'ın Elçisi'nin beni çağırdığını söylediler. Hemen kalkıp gittim. Yüzü gülüyordu. Bana kapıda duran üzeri mal yüklü dört deveyi göstererek:
"Müjde ey Bilal!.. Bunlar az önce Fedek hükümdarından hediye geldi. Hemen satıp borçlarımızı ödeyelim." dedi. Derhal emrini yerine getirdim. Başta o putperest olmak üzere hiç kimseye hiçbir borcumuz kalmadıktan sonra, gelip durumu kendisine de haber verdim. Bana: "Bir şey arttı mı?" diye sordu.
"Evet, ey Allah'ın Elçisi! İki altın kaldı!" dedim.
"Beni o iki altından da kurtar. Sen onları da ihtiyaç sahiplerine vermedikçe ben eve gitmem" dedi.
O sırada mescitte oturuyordu. Bütün Medine'yi araştırmama rağmen ertesi gün akşama kadar o iki altını da verebileceğim gerçek ihtiyaç sahiplerini bulamadım. En sonunda Medine'ye henüz gelmiş iki yoksul yolcu için alışveriş yaparak onları da elimden çıkardım. Ve mescide gelip durumu Allah'ın Elçisine bildirdim. O da Allah'a hamd ederek, iki günlük bekleyişten sonra, nihayet kalkıp evine gitti.
Şair Allah Resûlü'nün cömertliğini ne güzel ifade etmektedir: "Bir gün biri, seni cömertlikte bulutlara benzetirse methinde hata etmiş olur. Çünkü bulutlar verir ağlar fakat sen, verir gülersin…"
Bütün insanlık için yüreğinde bir merhamet ummanı taşıyan Hz. Muhammed Mustafa Efendimiz, çevresindekileri daima gözetler, zor durumda olanlara kendilerini rencide etmeden büyük bir nezâketle yardım ederdi.
Zâtürrikâ Gazvesi'nden dönerken Efendimiz Hz. Câbir'le sohbet ediyordu. Yeni evlendiğini, bu sebeple pek çok borcu olduğunu öğrenince, elinde mal olarak ne bulunduğunu sordu. O da yalnız bir devesinin olduğunu söyledi. Bunun üzerine Efendimiz, onu borçtan kurtarmak için devesini kendisine satmasını istedi. Hz. Câbir Medine'ye varıncaya kadar binmek şartıyla sattı. Medine'ye ulaşınca deveyi teslim etmek için Resûlullah'ın yanına vardı. O sırada kendisini çok sevindiren ve diğer insanları da şaşırtan bir davranışla karşılaştı. Efendimiz devenin ücretini ödediği gibi deveyi de ona hediye etti
Allah Resûlü'nün cömertliğindeki nihayetsizliği en güzel şekilde ortaya koyan bir hâdise daha vardır ki o da oldukça ibretlidir.
Kureyş müşriklerinin ileri gelenlerinden Safvân bin Ümeyye, Mekke'nin fethinden sonra Müslüman olmadığı halde, Huneyn ve Tâif savaşlarında Efendimiz'in yanından ayrılmamıştı. Allah Resûlü Cîrâne'de toplanan ganimet malları arasında dolaştığı ve onlara göz gezdirdiği sırada Safvan da Allah Resûlü'nün yanında bulunuyor, develer, davarlar ve çobanlarla dolu vâdiye hayran hayran bakıyordu. Sevgili Peygamberimiz ona hitaben:
"Ey savfan develer pek mi hoşuna gitti?" diye sordu.
Safvân evet, dedi.
Resûl-i Ekrem Efendimiz: O vadide içindeki tüm develer senin olsun!" buyurdu. Bunun üzerine Safvân kendini tutamadı:
"Peygamberden başka hiçbir kimsenin kalbi bu derece cömert olamaz" dedi ve şehadet getirerek Müslüman oldu. Daha sonra Kureyş'in yanına dönerek onlara: Ey kavmim! Müslüman olunuz. Vallâhi Muhammed öyle ihsanda bulunuyor ki yokluktan ve yoksulluktan hiç korkmuyor, dedi."
Hz. Peygamber Efendimizin hayatından böyle cömertlik dolu anıları anlatmaya devam edeceğiz. Allah şefaatlerinden mahrum eylemesin…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Adem Birinci / diğer yazıları
- Hz Peygamber’in cömertliği / 17.04.2025
- ‘Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık’ / 09.04.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025
- ‘Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık’ / 09.04.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025