AK Parti iktidarının özellikle de dış politikada 23 yıl boyunca uyguladığı gayri milli tezler dolayısıyla, Akdeniz'de kırmızıçizgimiz olan KKTC'yi kaybetme noktasına geldik!
Geçmişe dönüp bakıldığında Türk'ün tapulu malı olan Kıbrıs adası ve KKTC, 5 Türk Cumhuriyeti devletinin almış olduğu 'haince' bir karar yüzünden, adeta adada işgalci konuma düşürüldü.
Bu kararları alan 5 Türk Cumhuriyeti devleti değil, 23 yıldır bu ülkede iktidar olan ve tarihinde hep Türk cumhuriyetlerine ağabeylik yapan Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetenler utanmalı ve muhakkak hesap vermelidir!
Elbette ki bu kararların altına imza atarak Kıbrıs Rum kesimini tanıyan ve adadaki Türk devletini işgalci gören bu 5 Türk cumhuriyetinin yöneticileri, mutlaka istenmeyen adam ilan edilmelidir.
Ancak bu devletlerin yöneticilerine kızmadan önce, kendi yöneticilerimize dönüp neler oluyor diye bir soru yöneltmemiz lazımdır.
Nereden çıktı bu Türk devletlerinin AB sevdası?
AB ile Türkistan devletleri ve Tacikistan'ın katılımıyla Semerkant'ta yapılan 1. AB-Orta Asya Zirvesi'nin sonuç bildirgesinin 4. maddesinde şöyle deniyor:
"Biz, Kazakistan, Kırgız, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Avrupa Birliği liderleri şu sonuçlara vardık:
4. (1., 2. ve 3. maddelerdeki) prensiplere saygı duyacağımızı taahhüt ederiz. Özellikle uluslararası ve bölgesel çerçevedeki tüm devletlerin egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı duyacağımızı ve bunlara karşı adım atmaktan kaçınacağımızı taahhüt ederiz.
Bu ruhla, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 541 (1983) ve 550 (1984) sayılı kararlarına güçlü taahhüdümüzü yineleriz.
Vurgularız ki, bölgesel işbirliği çerçeveleri bu uluslararası prensiplere saygı duymalıdır. AB – Orta Asya ilişkilerinin geliştirilmesi için bu büyük öneme sahiptir."
Kardeş ülkelerin imzaladığı yukarıdaki paragrafta atıfta bulunulan 541 sayılı karar, 15 Kasım 1983'de KKTC ilan edildikten sonra Rum yönetiminin şikâyeti üzerine toplanan BM Güvenlik Konseyi tarafından, 13 oyla alınmıştı.
Karara, kardeş Pakistan ret oyu verirken, ABD güdümündeki Ürdün ise çekimser kalmıştı.
Kararda KKTC ilanı kınanıyor, hukuken geçersiz sayılıyor, diğer devletlere KKTC'yi tanımama ve sadece Rum yönetimini tanıma çağrısı yapılıyor.
Kararda ayrıca 1974 yılında alınan 365 ve 1975 yılında alınan 367 sayılı kararlar da yeniden teyit ediliyor.
Bilindiği gibi bu kararlarda Türk Barış Harekâtı kınanıyor ve Türk askerlerinin derhal geri çekilmesi isteniyor.
Görüldüğü gibi Kazakistan ve Tacikistan da bu kararı onaylamakla Rum yönetimini resmen tanıyıp Büyükelçi atayan Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan gibi, KKTC'yi tanımayacakları ve tüm adanın tek meşru hükümeti olarak sadece Rum yönetimini tanıyacakları taahhüdünde bulunmuşlardır.
Devamla bu maddeyi kabul etmekle, Barış Harekâtı'nı kınamış ve Türk askerlerinin derhal adadan çekilmesini talep etmiş olmaktadırlar.
Sonuç bildirgesinde, atıfta bulunulan BMGK'nin 550 sayılı kararında ise; TC-KKTC arasında karşılıklı Büyükelçi atanması "ayrılıkçı ve yasadışı bir eylem" olarak nitelenerek kınanıyor ve geri alınması talep ediliyor.
Tüm ülkelere bu "ayrılıkçı" adımı, yani KKTC'yi tanımamaları, desteklememeleri ve yardım etmemeleri" çağrısı yapılıyor.
Bu ülkelere "Kıbrıs Cumhuriyeti" dedikleri Rum yönetiminin bağımsızlığına, egemenliğine, toprak bütünlüğüne saygı gösterme" çağrısı yapılıyor.
Görüldüğü gibi bu hususları içeren rezil bir kararı onaylamakla, sadece Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan değil, Kırgızistan ve Tacikistan da, KKTC'yi tanıdığı ve Büyükelçi atadığı için Türkiye'yi kınıyorlar.
Ulu önderimiz Atatürk, vasiyet nitelikli vurgulamasında, Kıbrıs'ın Anadolu'nun güvenliği, esenliği ve ekonomisi açısından taşıdığı yaşamsal öneme dikkatleri şöyle çekmiştir:
"Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece ikmal yollarımız tıkanır. Kıbrıs'a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir."
Kurulduğunda hepimizin heyecan ve mutluluk duyduğu Türk Devletler Teşkilatı'nın amaçları arasında bakın neler varmıştı ve ne oldu:
"Teşkilat kapsamındaki işbirliği, üye ülkeler arasındaki ortak tarih, kültür, kimlik ve Türk dili konuşan halkların dil birliğinden kaynaklanan özel dayanışma temelinde inşa edilmektedir."
Bu birliğin Aksakallısı da Binali Yıldırım'dı.
Sahi Binali Bey şu aralar nerelerde?
Aziz Türk milleti!
Mesele artık söz ile anlatılamayacak ve anlaşılamayacak bir noktaya evrilmiştir.
Türk'ün ve Türk milletinin kaderini değiştirecek olan, Atatürk ilkelerini amasız fakatsız ve şeksiz şüphesiz içselleştiren partilerin acilen bir araya gelip bir erken seçim manifestosu oluşturmasıdır.
Bu oluşumun kırmızıçizgisi, ATATÜRK ve CUMHURİYET ilkeleri olmalıdır.
Sadece bir parti görünümünde ve tek bir adayın etrafında kümelenmenin manasızlığı, zaman geçirilmeden kavranmalıdır.
Küresel ölçekteki tüm oyun ve tuzakları öngörebilecek, katıksız bir milli ittifaka ihtiyaç duyulmaktadır.
Hak, hukuk adalet için meydanlara akın edenlere sadece CHP adına Özgür Özel konuşmamalıdır. Diğer bütün partilerin liderleri aynı otobüsün üstünde yer almalı ve onlara da konuşma hakkı verilmelidir. Özgür Özel'e bu manada çok büyük görev düşmekte ve gereğini yapmakla da mükellef olduğu bilincinde olmalıdır.
Bu arada unutmadan bir taziye, Türk Dünyası ve Turancılık konusunda vaktiyle mangalda kül bırakmayanların ruhları şad olsun!
Geçmişe dönüp bakıldığında Türk'ün tapulu malı olan Kıbrıs adası ve KKTC, 5 Türk Cumhuriyeti devletinin almış olduğu 'haince' bir karar yüzünden, adeta adada işgalci konuma düşürüldü.
Bu kararları alan 5 Türk Cumhuriyeti devleti değil, 23 yıldır bu ülkede iktidar olan ve tarihinde hep Türk cumhuriyetlerine ağabeylik yapan Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetenler utanmalı ve muhakkak hesap vermelidir!
Elbette ki bu kararların altına imza atarak Kıbrıs Rum kesimini tanıyan ve adadaki Türk devletini işgalci gören bu 5 Türk cumhuriyetinin yöneticileri, mutlaka istenmeyen adam ilan edilmelidir.
Ancak bu devletlerin yöneticilerine kızmadan önce, kendi yöneticilerimize dönüp neler oluyor diye bir soru yöneltmemiz lazımdır.
Nereden çıktı bu Türk devletlerinin AB sevdası?
AB ile Türkistan devletleri ve Tacikistan'ın katılımıyla Semerkant'ta yapılan 1. AB-Orta Asya Zirvesi'nin sonuç bildirgesinin 4. maddesinde şöyle deniyor:
"Biz, Kazakistan, Kırgız, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Avrupa Birliği liderleri şu sonuçlara vardık:
4. (1., 2. ve 3. maddelerdeki) prensiplere saygı duyacağımızı taahhüt ederiz. Özellikle uluslararası ve bölgesel çerçevedeki tüm devletlerin egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı duyacağımızı ve bunlara karşı adım atmaktan kaçınacağımızı taahhüt ederiz.
Bu ruhla, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 541 (1983) ve 550 (1984) sayılı kararlarına güçlü taahhüdümüzü yineleriz.
Vurgularız ki, bölgesel işbirliği çerçeveleri bu uluslararası prensiplere saygı duymalıdır. AB – Orta Asya ilişkilerinin geliştirilmesi için bu büyük öneme sahiptir."
Kardeş ülkelerin imzaladığı yukarıdaki paragrafta atıfta bulunulan 541 sayılı karar, 15 Kasım 1983'de KKTC ilan edildikten sonra Rum yönetiminin şikâyeti üzerine toplanan BM Güvenlik Konseyi tarafından, 13 oyla alınmıştı.
Karara, kardeş Pakistan ret oyu verirken, ABD güdümündeki Ürdün ise çekimser kalmıştı.
Kararda KKTC ilanı kınanıyor, hukuken geçersiz sayılıyor, diğer devletlere KKTC'yi tanımama ve sadece Rum yönetimini tanıma çağrısı yapılıyor.
Kararda ayrıca 1974 yılında alınan 365 ve 1975 yılında alınan 367 sayılı kararlar da yeniden teyit ediliyor.
Bilindiği gibi bu kararlarda Türk Barış Harekâtı kınanıyor ve Türk askerlerinin derhal geri çekilmesi isteniyor.
Görüldüğü gibi Kazakistan ve Tacikistan da bu kararı onaylamakla Rum yönetimini resmen tanıyıp Büyükelçi atayan Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan gibi, KKTC'yi tanımayacakları ve tüm adanın tek meşru hükümeti olarak sadece Rum yönetimini tanıyacakları taahhüdünde bulunmuşlardır.
Devamla bu maddeyi kabul etmekle, Barış Harekâtı'nı kınamış ve Türk askerlerinin derhal adadan çekilmesini talep etmiş olmaktadırlar.
Sonuç bildirgesinde, atıfta bulunulan BMGK'nin 550 sayılı kararında ise; TC-KKTC arasında karşılıklı Büyükelçi atanması "ayrılıkçı ve yasadışı bir eylem" olarak nitelenerek kınanıyor ve geri alınması talep ediliyor.
Tüm ülkelere bu "ayrılıkçı" adımı, yani KKTC'yi tanımamaları, desteklememeleri ve yardım etmemeleri" çağrısı yapılıyor.
Bu ülkelere "Kıbrıs Cumhuriyeti" dedikleri Rum yönetiminin bağımsızlığına, egemenliğine, toprak bütünlüğüne saygı gösterme" çağrısı yapılıyor.
Görüldüğü gibi bu hususları içeren rezil bir kararı onaylamakla, sadece Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan değil, Kırgızistan ve Tacikistan da, KKTC'yi tanıdığı ve Büyükelçi atadığı için Türkiye'yi kınıyorlar.
Ulu önderimiz Atatürk, vasiyet nitelikli vurgulamasında, Kıbrıs'ın Anadolu'nun güvenliği, esenliği ve ekonomisi açısından taşıdığı yaşamsal öneme dikkatleri şöyle çekmiştir:
"Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece ikmal yollarımız tıkanır. Kıbrıs'a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir."
Kurulduğunda hepimizin heyecan ve mutluluk duyduğu Türk Devletler Teşkilatı'nın amaçları arasında bakın neler varmıştı ve ne oldu:
"Teşkilat kapsamındaki işbirliği, üye ülkeler arasındaki ortak tarih, kültür, kimlik ve Türk dili konuşan halkların dil birliğinden kaynaklanan özel dayanışma temelinde inşa edilmektedir."
Bu birliğin Aksakallısı da Binali Yıldırım'dı.
Sahi Binali Bey şu aralar nerelerde?
Aziz Türk milleti!
Mesele artık söz ile anlatılamayacak ve anlaşılamayacak bir noktaya evrilmiştir.
Türk'ün ve Türk milletinin kaderini değiştirecek olan, Atatürk ilkelerini amasız fakatsız ve şeksiz şüphesiz içselleştiren partilerin acilen bir araya gelip bir erken seçim manifestosu oluşturmasıdır.
Bu oluşumun kırmızıçizgisi, ATATÜRK ve CUMHURİYET ilkeleri olmalıdır.
Sadece bir parti görünümünde ve tek bir adayın etrafında kümelenmenin manasızlığı, zaman geçirilmeden kavranmalıdır.
Küresel ölçekteki tüm oyun ve tuzakları öngörebilecek, katıksız bir milli ittifaka ihtiyaç duyulmaktadır.
Hak, hukuk adalet için meydanlara akın edenlere sadece CHP adına Özgür Özel konuşmamalıdır. Diğer bütün partilerin liderleri aynı otobüsün üstünde yer almalı ve onlara da konuşma hakkı verilmelidir. Özgür Özel'e bu manada çok büyük görev düşmekte ve gereğini yapmakla da mükellef olduğu bilincinde olmalıdır.
Bu arada unutmadan bir taziye, Türk Dünyası ve Turancılık konusunda vaktiyle mangalda kül bırakmayanların ruhları şad olsun!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- Türkiye ittifakı kurulsun / 05.05.2025
- Kıbrıs Türkiye’ye katılmalıdır / 04.05.2025
- Şehitlere sor süreci / 30.04.2025
- Kapitalist sistem seni de yutar Mehmet Şimşek / 28.04.2025
- İstanbul’un nüfusu beka sorunu olmuştur! / 27.04.2025
- Türk olduğumuzu hatırlayalım! / 24.04.2025
- Mevzu Türk milletidir / 23.04.2025
- Çok pis kokular geliyor! / 21.04.2025
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açık çağrı / 20.04.2025
- “Kürt sorunu vardır” diyen ajandır! / 17.04.2025
- Kıbrıs Türkiye’ye katılmalıdır / 04.05.2025
- Şehitlere sor süreci / 30.04.2025
- Kapitalist sistem seni de yutar Mehmet Şimşek / 28.04.2025
- İstanbul’un nüfusu beka sorunu olmuştur! / 27.04.2025
- Türk olduğumuzu hatırlayalım! / 24.04.2025
- Mevzu Türk milletidir / 23.04.2025
- Çok pis kokular geliyor! / 21.04.2025
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açık çağrı / 20.04.2025
- “Kürt sorunu vardır” diyen ajandır! / 17.04.2025