İstanbul'un nüfusu, amasız fakatsız 10 milyonun altına düşürülmelidir.
İstanbul'a bugüne kadar iş bulma ve daha rahat bir hayat sürme umuduyla gelen farklı bölge insanlarının başta gönüllü olanlarına, ardından daha rahat yaşam koşullarına kavuşturulacağı garanti edilen geniş kesimlere, İstanbul'dan göç etmeleri karşılığında, devlet olarak her türlü imkan ve iş olanakları sağlanmalıdır.
İstanbul'a yığınak yapılan ve bir büyük deprem halinde beka sorununa dönüşmesine kesin gözüyle bakılan sanayi alanlarının, mutlak anlamda ve bir devlet planlamasıyla Anadolu illerine taşınması gerçekleşmelidir.
Doğu Anadolu bölgesi bir hayvancılık üssü haline dönüştürülmelidir.
Bu konuya ilişkin çok çeşitli sanayi dalları oluşturulup, geniş kitlelerin buralarda çalışmasına imkan sunulmalıdır.
Aynı şekilde Güneydoğu Anadolu Bölgesi.
Aynı şekilde Karadeniz Bölgesi.
Mesela Türkiye'nin deprem kuşağı üzerinde olan stratejik ve askeri teçhizatların üretildiği çok kritik sanayi kuruluşlarının, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun, Gümüşhane ve Rize gibi illere dağıtılması en sağlıklı yol olacaktır.
İstanbul'da bir büyük deprem yaşanması halinde Türkiye'nin diz çökeceği gerçeği, kaçınılmaz bir sonuç olacaktır.
Ancak bir devlet aklı ve büyük bir devlet olma bilincinin gereği olarak yukarıda sıralanan şartların yerine getirilmesi halinde, İstanbul'da bir deprem olmasa bile aşırı nüfusun birikmesinden hareketle yaşanması kaçınılmaz bir bir beka sorunu olma durumundan uzak kalınmış olacaktır.
İstanbul'dan gedikleri şehirlere dönecek vatandaşların tamamına, gittikleri yerlerde ikamet edecekleri konut ve iş sahalarının garanti edilmesi, siyasetin ve dolayısıyla devletin asli vazifesidir.
Bu iş öyle sanıldığı kadar zor falan değildir.
Siz bu insanlara geldikleri memlekette iş olanağı yaratacak sanayi kuruluşlarını taşıdığınızda, zaten onların kendileri gönüllü olarak geri döneceklerdir.
Türkiye'de bölgesel kalkınma çalışmaları aslında, Cumhuriyetin kuruluşundan beri süregelmektedir.
Bölgesel Kalkınma Ajanslarının kurulması fikri de, daha 1930'lu yıllara rastlamaktadır.
Burada amaçlanan nedir?
Kamu kesimi, özel kesim ve STK arasındaki iş birliğini geliştirmek, kaynakların yerinde ve etkin kullanımını sağlamaktır.
Aynı zamanda yerel potansiyeli harekete geçirmek suretiyle, ulusal kalkınma plan ve programlarında öngörülen ilke ve politikalara da hizmet edilmiş olacaktır.
Ayrıca bu kadar çeşitli ve stratejik sanayi kuruluşlarının, Ege ve Yunanistan'dan atılacak bir füze menzilinde bulunması, çok büyük bir intihardır.
Oysa bu türden stratejik kuruluşların örneğin Karadeniz illerine taşınması halinde, çok uzun vadede bile böyle bir risk olmayacaktır.
Büyük İstanbul depremini beklemek yerine yarından itibaren bu çok kritik ve aynı zamanda toplumsal barış ve kalkınmayı temin edecek olan planlamanın yapılması, varlık ve yokluk meselesine dönüşmeden çözüme kavuşturulmalıdır.
Buna başaramayan siyasilerin tarihin sayfalarına nasıl geçeceğini varın siz düşünün.
Elbette ki mevcut iktisadi politikalar ve paradigmalarla bunun gerçekleşmesi asla mümkün değildir.
Böylesine büyük çaplı bir devinimi hayata geçirebilmek için aynı büyüklükte bir modelin varlığı tartışmasız söz konusu olmalıdır.
Şüphesiz Türkiye bu konuda da çaresiz ve çözümsüz değildir.
10 uluslararası kongre ile dünyanın gündemine gelen ve son tahlilde Rusya gibi bazı dev ülkeler tarafından uygulama alanı bulan, Haydar Baş'a ait muhteşem "Milli Ekonomi Modeli" tezi, siyasetin başucu kitabı olmalıdır.
Mevzu Türkiye'dir ve hepimiz bu ülkede yaşamaktayız.
Son 10 yıldır yaşanan tüm olumsuz gelişmeler ve bu gelişmelerden dersler çıkarılarak, kadim Türk devlet aklı gereğince siyaset edenlerin bu konuları ele alabileceği partiler üstü bir masa kurulabilir ve bu masa etrafında çok rahatlıkla oturulup tüm meseleler konuşulabilir.
Bu milletin delisi de akıllısı da birlik ve beraberlikten yanadır.
Pırlanta gibi geleceğimiz olan genç kuşaklara böyle bir mirası bırakmak, Türk milleti ve devletini sonsuza dek bu topraklarda güç sahibi yapacak ve tartışmasız dünya lideri konumuna taşıyacaktır.
Lütfen bu millete ve devlete yazık etmeyin!
İstanbul'a bugüne kadar iş bulma ve daha rahat bir hayat sürme umuduyla gelen farklı bölge insanlarının başta gönüllü olanlarına, ardından daha rahat yaşam koşullarına kavuşturulacağı garanti edilen geniş kesimlere, İstanbul'dan göç etmeleri karşılığında, devlet olarak her türlü imkan ve iş olanakları sağlanmalıdır.
İstanbul'a yığınak yapılan ve bir büyük deprem halinde beka sorununa dönüşmesine kesin gözüyle bakılan sanayi alanlarının, mutlak anlamda ve bir devlet planlamasıyla Anadolu illerine taşınması gerçekleşmelidir.
Doğu Anadolu bölgesi bir hayvancılık üssü haline dönüştürülmelidir.
Bu konuya ilişkin çok çeşitli sanayi dalları oluşturulup, geniş kitlelerin buralarda çalışmasına imkan sunulmalıdır.
Aynı şekilde Güneydoğu Anadolu Bölgesi.
Aynı şekilde Karadeniz Bölgesi.
Mesela Türkiye'nin deprem kuşağı üzerinde olan stratejik ve askeri teçhizatların üretildiği çok kritik sanayi kuruluşlarının, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun, Gümüşhane ve Rize gibi illere dağıtılması en sağlıklı yol olacaktır.
İstanbul'da bir büyük deprem yaşanması halinde Türkiye'nin diz çökeceği gerçeği, kaçınılmaz bir sonuç olacaktır.
Ancak bir devlet aklı ve büyük bir devlet olma bilincinin gereği olarak yukarıda sıralanan şartların yerine getirilmesi halinde, İstanbul'da bir deprem olmasa bile aşırı nüfusun birikmesinden hareketle yaşanması kaçınılmaz bir bir beka sorunu olma durumundan uzak kalınmış olacaktır.
İstanbul'dan gedikleri şehirlere dönecek vatandaşların tamamına, gittikleri yerlerde ikamet edecekleri konut ve iş sahalarının garanti edilmesi, siyasetin ve dolayısıyla devletin asli vazifesidir.
Bu iş öyle sanıldığı kadar zor falan değildir.
Siz bu insanlara geldikleri memlekette iş olanağı yaratacak sanayi kuruluşlarını taşıdığınızda, zaten onların kendileri gönüllü olarak geri döneceklerdir.
Türkiye'de bölgesel kalkınma çalışmaları aslında, Cumhuriyetin kuruluşundan beri süregelmektedir.
Bölgesel Kalkınma Ajanslarının kurulması fikri de, daha 1930'lu yıllara rastlamaktadır.
Burada amaçlanan nedir?
Kamu kesimi, özel kesim ve STK arasındaki iş birliğini geliştirmek, kaynakların yerinde ve etkin kullanımını sağlamaktır.
Aynı zamanda yerel potansiyeli harekete geçirmek suretiyle, ulusal kalkınma plan ve programlarında öngörülen ilke ve politikalara da hizmet edilmiş olacaktır.
Ayrıca bu kadar çeşitli ve stratejik sanayi kuruluşlarının, Ege ve Yunanistan'dan atılacak bir füze menzilinde bulunması, çok büyük bir intihardır.
Oysa bu türden stratejik kuruluşların örneğin Karadeniz illerine taşınması halinde, çok uzun vadede bile böyle bir risk olmayacaktır.
Büyük İstanbul depremini beklemek yerine yarından itibaren bu çok kritik ve aynı zamanda toplumsal barış ve kalkınmayı temin edecek olan planlamanın yapılması, varlık ve yokluk meselesine dönüşmeden çözüme kavuşturulmalıdır.
Buna başaramayan siyasilerin tarihin sayfalarına nasıl geçeceğini varın siz düşünün.
Elbette ki mevcut iktisadi politikalar ve paradigmalarla bunun gerçekleşmesi asla mümkün değildir.
Böylesine büyük çaplı bir devinimi hayata geçirebilmek için aynı büyüklükte bir modelin varlığı tartışmasız söz konusu olmalıdır.
Şüphesiz Türkiye bu konuda da çaresiz ve çözümsüz değildir.
10 uluslararası kongre ile dünyanın gündemine gelen ve son tahlilde Rusya gibi bazı dev ülkeler tarafından uygulama alanı bulan, Haydar Baş'a ait muhteşem "Milli Ekonomi Modeli" tezi, siyasetin başucu kitabı olmalıdır.
Mevzu Türkiye'dir ve hepimiz bu ülkede yaşamaktayız.
Son 10 yıldır yaşanan tüm olumsuz gelişmeler ve bu gelişmelerden dersler çıkarılarak, kadim Türk devlet aklı gereğince siyaset edenlerin bu konuları ele alabileceği partiler üstü bir masa kurulabilir ve bu masa etrafında çok rahatlıkla oturulup tüm meseleler konuşulabilir.
Bu milletin delisi de akıllısı da birlik ve beraberlikten yanadır.
Pırlanta gibi geleceğimiz olan genç kuşaklara böyle bir mirası bırakmak, Türk milleti ve devletini sonsuza dek bu topraklarda güç sahibi yapacak ve tartışmasız dünya lideri konumuna taşıyacaktır.
Lütfen bu millete ve devlete yazık etmeyin!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- Kapitalist sistem seni de yutar Mehmet Şimşek / 28.04.2025
- İstanbul’un nüfusu beka sorunu olmuştur! / 27.04.2025
- Türk olduğumuzu hatırlayalım! / 24.04.2025
- Mevzu Türk milletidir / 23.04.2025
- Çok pis kokular geliyor! / 21.04.2025
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açık çağrı / 20.04.2025
- “Kürt sorunu vardır” diyen ajandır! / 17.04.2025
- Türkiye devleti değil, TÜRK devleti! / 16.04.2025
- İslam düşmanı Muaviye, ABD’ye ilham oldu! / 15.04.2025
- Haydar Baş’ı anmak ve anlamak / 14.04.2025
- İstanbul’un nüfusu beka sorunu olmuştur! / 27.04.2025
- Türk olduğumuzu hatırlayalım! / 24.04.2025
- Mevzu Türk milletidir / 23.04.2025
- Çok pis kokular geliyor! / 21.04.2025
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açık çağrı / 20.04.2025
- “Kürt sorunu vardır” diyen ajandır! / 17.04.2025
- Türkiye devleti değil, TÜRK devleti! / 16.04.2025
- İslam düşmanı Muaviye, ABD’ye ilham oldu! / 15.04.2025
- Haydar Baş’ı anmak ve anlamak / 14.04.2025