Özellikle iç cephe diye tanımlanan ve kendi sınırlarımız içini ilgilendiren bu denli yoğun tartışmalar varken, neden 'Türk' ve "Türk devleti" vurgusu yapma gereği hissettiğimizi sorgulayabilirsiniz.
Çünkü asıl büyük oyun, Türk milleti ve devletine karşı oynanmaktadır.
Küresel ölçekli olduğu bilinen bu tuzaklamaya düşülürse, devlet binasını ayakta tutan kolonların bir anda tuzla buz olması gibi acı bir gerçekle yüzleşir ve vatansız bir millet olma tehlikesi ile karşı karşıya kalırız!
Türkiye'de üst kimliğin Türk yerine Türkiyeli olarak değiştirilmesini, Türklüğün diğer etnik kimlikler gibi bir alt kimlik olarak tanımlanmasını öngören talepler, Türkiye'yi bölmeyi hedefleyen iç ve dış odakların ülke gündemine maksatlı olarak getirdikleri bir tartışma konusudur.
Türkiye'de üst kimliğin Türk yerine Türkiyeli olarak tanımlanması, her şeyden önce bu ülkede yaşayanların tamamına çok büyük bir haksızlıktır.
Planlı olarak milletimize dikte edilen bu husus ancak ve ancak; maksatlı mozaik dayatmasını pekiştirir, ulusal kimlik bilincini zedeler, birlik ve beraberliğimizi sağlayan direnci zaafa uğratır.
Ancak bundan çok daha önemli olarak, ileri sürülen böylesine zorlama bir tanım, zaman içinde adım adım, aşama aşama ülkenin bölünmesi sürecine katkı sunmaktan başka bir işe yaramaz.
"Türk" kelimesinin "etnik ayrımcılık" ifade ettiği gerekçesinden hareketle ortaya atılan "Türkiyeli" tanımı, aynı gerekçeye dayalı olarak; Anayasa'daki Türk devleti tanımının da 'Türkiye devleti" olarak değiştirilmesini kaçınılmaz kılar.
Anayasada ve ilgili yasalarda, "ulus tanımının" etnik unsurlar temelinde yeniden tanımlanmasını gündeme getirir.
Son tahlilde bugünlerde sinsi bir şekilde provası yapılan ve fakat alttan alta yürütülen süreçlerin sonunda bölücü taleplere gerekçe oluşturulur.
Kaldı ki, anayasamızda 'Türklük", çok açık bir biçimde hiçbir etnik anlam ifade etmeyen, bütünüyle "vatandaşlığı" esas alan temelde tanımlanmıştır.
Anayasa'nın 66. maddesi bu konuda çok açıktır: "Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı herkes Türk'tür."
Bu tanımda devletin Türk olarak tanımlanmasının nedeni ise, Avrupa'da ve bütün dünyada pek çok örneği görüldüğü gibi, devletin kurucu unsurlarının tamamının Türklerden olması ve oluşmasıdır.
"Türkiyeli" tanımını ortaya atanların hiçbir "meşru" ve "tarihi" dayanağı yoktur.
Türkiyelilik kavramının gündeme getirilmesi, Türkiye'yi aşama aşama bölmeyi amaçlayanların maksatlı olarak ortaya koydukları bir stratejidir.
Bu stratejinin arkasında ise, ulus devletleri etniklik temelinde bölerek dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda sömürge haline getirmek isteyen Batılı çokuluslu sermayelerin ortak çabası mevcuttur.
Bu minvalden hareketle sürekli olarak dikkat çektiğim bir husus da "Kürt sorunu" tanımlamasıdır.
Bir adama 40 gün deli derseniz, o kişi sonunda deli olduğuna kendisi inanır hale gelir.
Doğu Anadolu ve Güneydoğu bölgemizde yaşayan Türk vatandaşlarının, "Kürt" etnisiteye ait olduklarına ilişkin tüm savlar, ilmen temelsiz ve belgesizdir.
Burada konuyu uzatmak yerine, gerçek anlaşılsın ve maksat hasıl olsun diye çok sayıda kaleme aldığım "Türk kimdir" başlıklı makalelerimin okunmasını rica ediyorum.
Türkiye'de öyle sanıldığı gibi 36 etnik gurup yoktur.
Zira Türkiye'de, "Kürt" diye ayrı bir halk da yoktur.
Türk coğrafyasının ilk yerlileri, Türklerdi. Ta ki, 13 bin yıl öncesine kadar gidiyor.
Türkler 18 bin yıl önce, ilk kez yazıyı icat eden milletti. Yazıyı ve kağıdı bulan Türkler olduğuna göre, uygarlığın da sahibi Türkler olmaktadır.
Bu tarihi gerçekler ışığında, dünyadaki tüm uygarlıkların temelinde ve dip kültürlerinde, Türkler vardır.
Kurulan ilk Türk devleti olan "BİR-OYBİL" devleti, Çin sahillerinden Maveraunnehir'e kadar uzanıyor ve 60 beyliği kapsıyordu. Bu kadar geniş alanı kapsayan ve 60 beyliği kapsayan Türk devletinde konuşulan dil ise, Türkçe idi.
Binlerce yıl dağılmadan yaşamayı başaran ve devlet geleneğinin sürdürülmesine katkı sunan en önemli amil faktör, konuşulan ve yazılan tek dilin Türkçe olmasıydı.
Başka, bu devlet içerisinde yaşayanların tamamının adına, "ÖKÜK-TÜRÜK" denirdi.
Ne demek "ÖKÜK-TÜRÜK"
Rabbani Türk, İmanlı Türk, Allah'ını bilen ve tanıyan Türk demekti.
Dolayısıyla inanç ve kültürde bir, konuşulan ve yazılan dilde bir olanların tamamına Türk denmiştir.
Eşsiz önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün, "Ne mutlu Türküm diyene" sözünün, aslında ne anlam ve manaya geldiğini şimdi anladınız mı?
Çünkü asıl büyük oyun, Türk milleti ve devletine karşı oynanmaktadır.
Küresel ölçekli olduğu bilinen bu tuzaklamaya düşülürse, devlet binasını ayakta tutan kolonların bir anda tuzla buz olması gibi acı bir gerçekle yüzleşir ve vatansız bir millet olma tehlikesi ile karşı karşıya kalırız!
Türkiye'de üst kimliğin Türk yerine Türkiyeli olarak değiştirilmesini, Türklüğün diğer etnik kimlikler gibi bir alt kimlik olarak tanımlanmasını öngören talepler, Türkiye'yi bölmeyi hedefleyen iç ve dış odakların ülke gündemine maksatlı olarak getirdikleri bir tartışma konusudur.
Türkiye'de üst kimliğin Türk yerine Türkiyeli olarak tanımlanması, her şeyden önce bu ülkede yaşayanların tamamına çok büyük bir haksızlıktır.
Planlı olarak milletimize dikte edilen bu husus ancak ve ancak; maksatlı mozaik dayatmasını pekiştirir, ulusal kimlik bilincini zedeler, birlik ve beraberliğimizi sağlayan direnci zaafa uğratır.
Ancak bundan çok daha önemli olarak, ileri sürülen böylesine zorlama bir tanım, zaman içinde adım adım, aşama aşama ülkenin bölünmesi sürecine katkı sunmaktan başka bir işe yaramaz.
"Türk" kelimesinin "etnik ayrımcılık" ifade ettiği gerekçesinden hareketle ortaya atılan "Türkiyeli" tanımı, aynı gerekçeye dayalı olarak; Anayasa'daki Türk devleti tanımının da 'Türkiye devleti" olarak değiştirilmesini kaçınılmaz kılar.
Anayasada ve ilgili yasalarda, "ulus tanımının" etnik unsurlar temelinde yeniden tanımlanmasını gündeme getirir.
Son tahlilde bugünlerde sinsi bir şekilde provası yapılan ve fakat alttan alta yürütülen süreçlerin sonunda bölücü taleplere gerekçe oluşturulur.
Kaldı ki, anayasamızda 'Türklük", çok açık bir biçimde hiçbir etnik anlam ifade etmeyen, bütünüyle "vatandaşlığı" esas alan temelde tanımlanmıştır.
Anayasa'nın 66. maddesi bu konuda çok açıktır: "Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı herkes Türk'tür."
Bu tanımda devletin Türk olarak tanımlanmasının nedeni ise, Avrupa'da ve bütün dünyada pek çok örneği görüldüğü gibi, devletin kurucu unsurlarının tamamının Türklerden olması ve oluşmasıdır.
"Türkiyeli" tanımını ortaya atanların hiçbir "meşru" ve "tarihi" dayanağı yoktur.
Türkiyelilik kavramının gündeme getirilmesi, Türkiye'yi aşama aşama bölmeyi amaçlayanların maksatlı olarak ortaya koydukları bir stratejidir.
Bu stratejinin arkasında ise, ulus devletleri etniklik temelinde bölerek dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda sömürge haline getirmek isteyen Batılı çokuluslu sermayelerin ortak çabası mevcuttur.
Bu minvalden hareketle sürekli olarak dikkat çektiğim bir husus da "Kürt sorunu" tanımlamasıdır.
Bir adama 40 gün deli derseniz, o kişi sonunda deli olduğuna kendisi inanır hale gelir.
Doğu Anadolu ve Güneydoğu bölgemizde yaşayan Türk vatandaşlarının, "Kürt" etnisiteye ait olduklarına ilişkin tüm savlar, ilmen temelsiz ve belgesizdir.
Burada konuyu uzatmak yerine, gerçek anlaşılsın ve maksat hasıl olsun diye çok sayıda kaleme aldığım "Türk kimdir" başlıklı makalelerimin okunmasını rica ediyorum.
Türkiye'de öyle sanıldığı gibi 36 etnik gurup yoktur.
Zira Türkiye'de, "Kürt" diye ayrı bir halk da yoktur.
Türk coğrafyasının ilk yerlileri, Türklerdi. Ta ki, 13 bin yıl öncesine kadar gidiyor.
Türkler 18 bin yıl önce, ilk kez yazıyı icat eden milletti. Yazıyı ve kağıdı bulan Türkler olduğuna göre, uygarlığın da sahibi Türkler olmaktadır.
Bu tarihi gerçekler ışığında, dünyadaki tüm uygarlıkların temelinde ve dip kültürlerinde, Türkler vardır.
Kurulan ilk Türk devleti olan "BİR-OYBİL" devleti, Çin sahillerinden Maveraunnehir'e kadar uzanıyor ve 60 beyliği kapsıyordu. Bu kadar geniş alanı kapsayan ve 60 beyliği kapsayan Türk devletinde konuşulan dil ise, Türkçe idi.
Binlerce yıl dağılmadan yaşamayı başaran ve devlet geleneğinin sürdürülmesine katkı sunan en önemli amil faktör, konuşulan ve yazılan tek dilin Türkçe olmasıydı.
Başka, bu devlet içerisinde yaşayanların tamamının adına, "ÖKÜK-TÜRÜK" denirdi.
Ne demek "ÖKÜK-TÜRÜK"
Rabbani Türk, İmanlı Türk, Allah'ını bilen ve tanıyan Türk demekti.
Dolayısıyla inanç ve kültürde bir, konuşulan ve yazılan dilde bir olanların tamamına Türk denmiştir.
Eşsiz önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün, "Ne mutlu Türküm diyene" sözünün, aslında ne anlam ve manaya geldiğini şimdi anladınız mı?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- “Kürt sorunu vardır” diyen ajandır! / 17.04.2025
- Türkiye devleti değil, TÜRK devleti! / 16.04.2025
- İslam düşmanı Muaviye, ABD’ye ilham oldu! / 15.04.2025
- Haydar Baş’ı anmak ve anlamak / 14.04.2025
- Kıbrıs Türk’ün tapulu malıdır / 13.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 10.04.2025
- Boykotu bırak satılanlara bak! / 08.04.2025
- ‘Selçuklu ve Osmanlı’yı tarikatlar batırdı’ / 07.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 06.04.2025
- “Kürt sorunu” ifadesi ‘SEVR’ in ürünüdür! / 02.04.2025
- Türkiye devleti değil, TÜRK devleti! / 16.04.2025
- İslam düşmanı Muaviye, ABD’ye ilham oldu! / 15.04.2025
- Haydar Baş’ı anmak ve anlamak / 14.04.2025
- Kıbrıs Türk’ün tapulu malıdır / 13.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 10.04.2025
- Boykotu bırak satılanlara bak! / 08.04.2025
- ‘Selçuklu ve Osmanlı’yı tarikatlar batırdı’ / 07.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 06.04.2025
- “Kürt sorunu” ifadesi ‘SEVR’ in ürünüdür! / 02.04.2025