CHP tarafından başlatılan boykot meselesini gelin bir de farklı bir perspektiften ele alalım.
Herkesin anlayacağı bir dil kullanalım ki, maksat üzüm yemek olsun.
Bugün Türkiye'de milyonlarca insanın meydanlara inerek "Hak hukuk adalet" diye feryat etmesinin temel nedeni, sadece Ekrem İmamoğlu veya CHP'ye yapılanlar değildir.
Aslında mevzu Ekrem İmamoğlu da değildir ancak, haksız yere mağdur edildiği için özne haline getirilmiştir.
Türkiye'de var olan sorun, tamamen sistemseldir ve tek adamlığa indirgenmiş bir yönetim biçimidir.
Ulu önderimiz Atatürk hariç bu ülkede tüm iktidarlar tarafından uygulanan liberal kapitalist sistemin kendisi, yapısal arızaları dolayısıyla en büyük sorundur.
Bu yüzden mevcut sistem ve düzen, bugün boykota gerek kalmayacak şekilde toplumsal ve ekonomik hayatı, her yönüyle negatif olarak domine etmiştir.
Dolayısıyla değiştirilmesi elzem olan konu, gayri milli uygulamalardır.
İktidar ve hatta kimi muhalefetin sıklıkla kullandığı bir cümle var:
"Rejim değişikli şart."
Değişmesi gerekenin rejim olduğu şeklindeki çıkışları, son derece mahsurlu ve mantık dışı olarak gördüğümü hatırlatmak isterim.
Türk milletinin 18 bin yıllık tarihine en uygun ve asla değiştirilmesine müsaade edilmemesi gereken rejim, Cumhuriyet ve demokrasi rejimidir.
Bu rejim, Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk milletine kutsal emaneti ve mirasıdır.
Mutlaka bir değişim gerekiyorsa elbette ki o da rejimin kendisi değil, iş bilmez iktidarların kendisidir.
Günümüze ve gündeme dönecek olursak.
Özgür Özel ne demiş, bazı ürünleri tüketmeyin demiş.
Muhalefeti ekranlarında göstermeyen medya kuruluşlarına ve yayınladıkları reklamlara yönelik bir boykot çağrısıydı.
Kaldı ki, Özgür Özel'in boykot çağrısı aslında dar kapsamlı bir boykot olup, öyle pazarlandığı gibi milli ekonomiyi harap edecek büyüklükte bir kampanyaya dönüşmemişti.
Asıl cevap verilmesi gereken sorular şunlar olmalıdır:
Sn. Mehmet Şimşek tarafından şekillendirilen ve hükümetin de onay verdiği Orta Vadeli Program'ın (OVP) hayata geçmesinden sonra piyasalarda tüketim yapacak insan kaldı mı?
Siz piyasalarda paranın dolaşımına karşı değil miydiniz?
Merkez Bankası'nın senyoraj geliri üretmesine, şiddetle muhalif değil misiniz?
Sizler sırf enflasyonu düşürme bahaneleriyle, asgari ücretli ve emekliye sadaka bile sayılmayacak komiklikte bir maaşı takdir etmediniz mi?
"Piyasalarda fazla tüketim olursa enflasyon olur" diyerek, faizi yüzde 50'ye çıkaran siz değil miydiniz?
Ekonomide belli bir ölçüde dolaşımda olması gereken parayı, sanki enflasyonu artıracakmış bahanesiyle, adeta süpürerek toplamadınız mı?
Bütün bunların yanı sıra, "Para basarsan enflasyon olur" diye uydurduğunuz kuyruklu yalanlarınızı ekranlarda boy gösteren yarım akıllı adamlarınıza söyletmediniz mi?
Çok biliyormuşsunuz gibi, çözümün sadece 'sıkılaştırılmış para politikaları' ile mümkün olacağını bu millete anlatmadınız mı?
Sıkılaştırılmış para politikası ile en büyük boykotu siz yapmış olmadınız mı?
Enflasyonu düşürme gerekçesi ile keşfettiğiniz yüksek faiz uygulaması sonucu, piyasalarda olması gereken tüketim, baltalanmış ve bitirilmiş olmadı mı?
Peki, kardeşim şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve buna da cevap verin lütfen!
Devlet olarak şimdi neden ekonomiye müdahale ediyorsunuz?
Hani devletin ekonomiye müdahalesine karşıydınız.
Savunduğunuz ve sahip çıktığınız kapitalist sisteminiz, size devletçi ekonomiyi öcü gibi tanıtmadı mı?
'Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler' diyordu ya sizin cici kapitalist sisteminiz!
Şimdi bırakınız isteyen boykot etsin, isteyen satın almama hakkını kullansın. Neden devlet olarak müdahale etme gereği hissediyorsunuz hayırdır?
Demek ki devletin ekonomiye müdahalesi, mutlak bir zorunluluk ve olmazsa olmaz bir kuraldır öyle değil mi?
Demek ki bırakınız yapsınlar dediğinizde, durum tamamen kontrolden çıkabiliyormuş.
O zaman neden devlete ait bütün kurumları sattınız?
Devletin ekonomiye müdahalesini adeta suç kapsamına aldınız?
Yahu bir de "Milli Ekonomi" zarar gördü diyorlar ya!
Sizin "Milli Ekonomi" diye bir teziniz mi var ki, olan bitenden zarar görsün?
"Milli Ekonomi Modeli" diyemeyenler, "Milli Ekonomi" diye olmayan bir reçeteden bahsediyor.
Bir kere "Milli Ekonomi" diye başlayan bir cümle kurduğunuzda, mutlaka onun sonuna iki ismi eklemeniz gerekir.
İzmir İktisat Kongresi ile çığır açmış olan Mustafa Kemal Atatürk ve "Milli Ekonomi Modeli" tezinin sahibi, Prof. Dr. Haydar Baş.
Her şeyi ve bir tarafa bırakacak olursak, AK Parti'nin de, CHP'nin de bugün bu teze ihtiyacı olduğu muhakkaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurtuluşu da, bu tezin uygulanmasına bağlıdır.
Gerçekten CHP ve Özgür Özel Türkiye'nin kurtuluşu noktasında samimi ise, bu sistemin uygulanması için Hüseyin Baş ile oturup konuşmasının önünde hiçbir engel bulunmamaktadır.
Alışıla geldiği gibi, iktidara gelme yöntemi olarak asla sınırların ötesinden gelecek mesajlara göre pozisyon alınmamalıdır!
Bakınız Türkiye 1929 yılında meydana gelen dünya ekonomik buhranından hangi yöntemler sayesinde, sıfır enflasyonla ve yüksek kalkınmayla çıkmıştır.
Elbette ki "Milli Ekonomi" sayesinde çıkmıştır.
Aziz Türk milleti!
Bu vatan bizim, bu millet bizim.
İktidarı ile muhalefeti ile birbirimize düşman değil, dost olmayı başarmalıyız.
Bunu başardığımız gün, kurtuluşumuz mutlak ve mukadder olacaktır.
Elbette ki bu ülkede iktidarı da bizim, muhalefeti de.
Gelin dünü dünde bırakalım ve biz yarınlara ve geleceğe, gençlerle yelken açalım.
İktidarın seçimi kaybetmesi, her şeyini ve ahiretini kaybetmesi anlamına gelmez.
Muhalefetin de iktidar olması, onu padişah yapmaz.
Siyaset yapmaktan maksat, ülkemizi dünya lideri yapmak ve milletimizi bir ve beraber kılmaktır.
Lütfen ülkemizi daha fazla germeyelim ve kendimize gelelim.
Elbette ki herkes bir gün fani olacaktır ancak; Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilelebet payidar kalacaktır.
Bizim en başta yaptığımız eleştiriler sert veya ağır kaçmış olsa bile, gayemiz daima milletimizin birliği ve kardeşliğini pekiştirmek üzeredir.
Türk'ün Türk'ten başka dostu olmadığını hatırlatmaktır gayemiz!
Herkesin anlayacağı bir dil kullanalım ki, maksat üzüm yemek olsun.
Bugün Türkiye'de milyonlarca insanın meydanlara inerek "Hak hukuk adalet" diye feryat etmesinin temel nedeni, sadece Ekrem İmamoğlu veya CHP'ye yapılanlar değildir.
Aslında mevzu Ekrem İmamoğlu da değildir ancak, haksız yere mağdur edildiği için özne haline getirilmiştir.
Türkiye'de var olan sorun, tamamen sistemseldir ve tek adamlığa indirgenmiş bir yönetim biçimidir.
Ulu önderimiz Atatürk hariç bu ülkede tüm iktidarlar tarafından uygulanan liberal kapitalist sistemin kendisi, yapısal arızaları dolayısıyla en büyük sorundur.
Bu yüzden mevcut sistem ve düzen, bugün boykota gerek kalmayacak şekilde toplumsal ve ekonomik hayatı, her yönüyle negatif olarak domine etmiştir.
Dolayısıyla değiştirilmesi elzem olan konu, gayri milli uygulamalardır.
İktidar ve hatta kimi muhalefetin sıklıkla kullandığı bir cümle var:
"Rejim değişikli şart."
Değişmesi gerekenin rejim olduğu şeklindeki çıkışları, son derece mahsurlu ve mantık dışı olarak gördüğümü hatırlatmak isterim.
Türk milletinin 18 bin yıllık tarihine en uygun ve asla değiştirilmesine müsaade edilmemesi gereken rejim, Cumhuriyet ve demokrasi rejimidir.
Bu rejim, Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk milletine kutsal emaneti ve mirasıdır.
Mutlaka bir değişim gerekiyorsa elbette ki o da rejimin kendisi değil, iş bilmez iktidarların kendisidir.
Günümüze ve gündeme dönecek olursak.
Özgür Özel ne demiş, bazı ürünleri tüketmeyin demiş.
Muhalefeti ekranlarında göstermeyen medya kuruluşlarına ve yayınladıkları reklamlara yönelik bir boykot çağrısıydı.
Kaldı ki, Özgür Özel'in boykot çağrısı aslında dar kapsamlı bir boykot olup, öyle pazarlandığı gibi milli ekonomiyi harap edecek büyüklükte bir kampanyaya dönüşmemişti.
Asıl cevap verilmesi gereken sorular şunlar olmalıdır:
Sn. Mehmet Şimşek tarafından şekillendirilen ve hükümetin de onay verdiği Orta Vadeli Program'ın (OVP) hayata geçmesinden sonra piyasalarda tüketim yapacak insan kaldı mı?
Siz piyasalarda paranın dolaşımına karşı değil miydiniz?
Merkez Bankası'nın senyoraj geliri üretmesine, şiddetle muhalif değil misiniz?
Sizler sırf enflasyonu düşürme bahaneleriyle, asgari ücretli ve emekliye sadaka bile sayılmayacak komiklikte bir maaşı takdir etmediniz mi?
"Piyasalarda fazla tüketim olursa enflasyon olur" diyerek, faizi yüzde 50'ye çıkaran siz değil miydiniz?
Ekonomide belli bir ölçüde dolaşımda olması gereken parayı, sanki enflasyonu artıracakmış bahanesiyle, adeta süpürerek toplamadınız mı?
Bütün bunların yanı sıra, "Para basarsan enflasyon olur" diye uydurduğunuz kuyruklu yalanlarınızı ekranlarda boy gösteren yarım akıllı adamlarınıza söyletmediniz mi?
Çok biliyormuşsunuz gibi, çözümün sadece 'sıkılaştırılmış para politikaları' ile mümkün olacağını bu millete anlatmadınız mı?
Sıkılaştırılmış para politikası ile en büyük boykotu siz yapmış olmadınız mı?
Enflasyonu düşürme gerekçesi ile keşfettiğiniz yüksek faiz uygulaması sonucu, piyasalarda olması gereken tüketim, baltalanmış ve bitirilmiş olmadı mı?
Peki, kardeşim şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve buna da cevap verin lütfen!
Devlet olarak şimdi neden ekonomiye müdahale ediyorsunuz?
Hani devletin ekonomiye müdahalesine karşıydınız.
Savunduğunuz ve sahip çıktığınız kapitalist sisteminiz, size devletçi ekonomiyi öcü gibi tanıtmadı mı?
'Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler' diyordu ya sizin cici kapitalist sisteminiz!
Şimdi bırakınız isteyen boykot etsin, isteyen satın almama hakkını kullansın. Neden devlet olarak müdahale etme gereği hissediyorsunuz hayırdır?
Demek ki devletin ekonomiye müdahalesi, mutlak bir zorunluluk ve olmazsa olmaz bir kuraldır öyle değil mi?
Demek ki bırakınız yapsınlar dediğinizde, durum tamamen kontrolden çıkabiliyormuş.
O zaman neden devlete ait bütün kurumları sattınız?
Devletin ekonomiye müdahalesini adeta suç kapsamına aldınız?
Yahu bir de "Milli Ekonomi" zarar gördü diyorlar ya!
Sizin "Milli Ekonomi" diye bir teziniz mi var ki, olan bitenden zarar görsün?
"Milli Ekonomi Modeli" diyemeyenler, "Milli Ekonomi" diye olmayan bir reçeteden bahsediyor.
Bir kere "Milli Ekonomi" diye başlayan bir cümle kurduğunuzda, mutlaka onun sonuna iki ismi eklemeniz gerekir.
İzmir İktisat Kongresi ile çığır açmış olan Mustafa Kemal Atatürk ve "Milli Ekonomi Modeli" tezinin sahibi, Prof. Dr. Haydar Baş.
Her şeyi ve bir tarafa bırakacak olursak, AK Parti'nin de, CHP'nin de bugün bu teze ihtiyacı olduğu muhakkaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurtuluşu da, bu tezin uygulanmasına bağlıdır.
Gerçekten CHP ve Özgür Özel Türkiye'nin kurtuluşu noktasında samimi ise, bu sistemin uygulanması için Hüseyin Baş ile oturup konuşmasının önünde hiçbir engel bulunmamaktadır.
Alışıla geldiği gibi, iktidara gelme yöntemi olarak asla sınırların ötesinden gelecek mesajlara göre pozisyon alınmamalıdır!
Bakınız Türkiye 1929 yılında meydana gelen dünya ekonomik buhranından hangi yöntemler sayesinde, sıfır enflasyonla ve yüksek kalkınmayla çıkmıştır.
Elbette ki "Milli Ekonomi" sayesinde çıkmıştır.
Aziz Türk milleti!
Bu vatan bizim, bu millet bizim.
İktidarı ile muhalefeti ile birbirimize düşman değil, dost olmayı başarmalıyız.
Bunu başardığımız gün, kurtuluşumuz mutlak ve mukadder olacaktır.
Elbette ki bu ülkede iktidarı da bizim, muhalefeti de.
Gelin dünü dünde bırakalım ve biz yarınlara ve geleceğe, gençlerle yelken açalım.
İktidarın seçimi kaybetmesi, her şeyini ve ahiretini kaybetmesi anlamına gelmez.
Muhalefetin de iktidar olması, onu padişah yapmaz.
Siyaset yapmaktan maksat, ülkemizi dünya lideri yapmak ve milletimizi bir ve beraber kılmaktır.
Lütfen ülkemizi daha fazla germeyelim ve kendimize gelelim.
Elbette ki herkes bir gün fani olacaktır ancak; Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilelebet payidar kalacaktır.
Bizim en başta yaptığımız eleştiriler sert veya ağır kaçmış olsa bile, gayemiz daima milletimizin birliği ve kardeşliğini pekiştirmek üzeredir.
Türk'ün Türk'ten başka dostu olmadığını hatırlatmaktır gayemiz!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- “Kürt sorunu vardır” diyen ajandır! / 17.04.2025
- Türkiye devleti değil, TÜRK devleti! / 16.04.2025
- İslam düşmanı Muaviye, ABD’ye ilham oldu! / 15.04.2025
- Haydar Baş’ı anmak ve anlamak / 14.04.2025
- Kıbrıs Türk’ün tapulu malıdır / 13.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 10.04.2025
- Boykotu bırak satılanlara bak! / 08.04.2025
- ‘Selçuklu ve Osmanlı’yı tarikatlar batırdı’ / 07.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 06.04.2025
- “Kürt sorunu” ifadesi ‘SEVR’ in ürünüdür! / 02.04.2025
- Türkiye devleti değil, TÜRK devleti! / 16.04.2025
- İslam düşmanı Muaviye, ABD’ye ilham oldu! / 15.04.2025
- Haydar Baş’ı anmak ve anlamak / 14.04.2025
- Kıbrıs Türk’ün tapulu malıdır / 13.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 10.04.2025
- Boykotu bırak satılanlara bak! / 08.04.2025
- ‘Selçuklu ve Osmanlı’yı tarikatlar batırdı’ / 07.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 06.04.2025
- “Kürt sorunu” ifadesi ‘SEVR’ in ürünüdür! / 02.04.2025