Asıl ismi "Bereket" olan Ümmü Eymen, Sa'lebe b. Amr'ın kızıdır. Zenci ve Habeşistanlı olan bu mübarek kadın, Hz. Peygamberin çocukluktan beri bakıcısı, dadısıdır. Resûlullah küçük yaşta annesi Hz. Amine ile Medine'ye gittiğinde, Medine yakınlarında annesi vefat edince, Ümmü Eymen de yanındaydı ve Mekke'ye onunla birlikte geri dönmüştür.
Daha sonraları Allah Resulü peygamberliğe erişince Ümmü Eymen de Resûlullah'a ilk iman edenlerden olma şerefine nail oldu. Sonra Allah Resulü onu evlatlığı olan meşhur sahabi "Zeyd b. Hârise" ile evlendirdi. Bu evlilikten ise "Üsâme" isminde bir çocuğu oldu. Allah Resulü, vefatına az bir zaman kala bir ordu hazırlayıp Hz. Ali (a.s) hariç bütün sahabeyi içinde yer verdiği orduya işte bu Üsâme'yi daha on sekiz yaşında iken komutan olarak tayin etmiş ve sahabeden birçoklarının itirazlarıyla karşılaşmıştı. Allah Resulü ise ordudan ayrılanları lanetlemişti. Bu ordu hadisesi tarihte "Üsâme ordusu" olarak anılmaktadır.
Her halükarda Ümmü Eymen Allah Resulü'ne büyük bir muhabbet besliyordu, Resûlullah da onu çok seviyordu ve evlendikten sonra da sürekli evinde onun ziyaretine gidiyordu. Dolayısıyla iman ettikten sonra da hiçbir zaman Resûlullah'ın ve nübüvvet hanedanının yanından ayrılmamış ve onlara hizmet etmekte kusur göstermemiştir.
Defalarca Hz. Peygamber "Annem Âmine'den sonra, annem benim Ümmü Eymen'dir; Ümmü Eymen benim ailemden kalan yadigârdır" buyuracaklardır. Ve bazen de ona annem diye hitap ederlerdi…
Ümmü Eymen Müslümanların üç büyük savaşı Uhud, Huneyn ve Hayber'e de katılarak savaşan mücahitlere su dağıtıyor ve onların yaralarını sarmaya çalışıyordu. Hatta Uhud savaşında Hz. Ali ve sonradan geri dönen Ebu Dücâne gibi birkaç kişinin dışında Resûlullah'ı meydanda yalnız bırakıp kaçan Müslümanları görünce onların yüzüne toprak serpip şöyle haykırıyordu: "Yazıklar olsun, sizler kadından farksızsınız; geçin şu kirmenlerin başına da yün eğirin bari!"
Bir gün Allah Resûlü'nün isteği üzerine rüyasını korku içerisinde ve titrediği halde şöyle tarif etti: "Ya Resûlallah, dün gece rüyamda sizin vücudunuzun bir parçasının benim evime düştüğü gördüm?" Allah Resulü, "Üzülme ey Ümmü Eymen, hayırlı bir rüya görmüşsün. Yakında kızım Fatıma bir evlat doğuracaktır ve sen onu alıp evine götürecek ve kucağında ona bakacaksın; işte o zaman benim vücudumun bir parçası senin evinde olacaktır!" buyurdu. Gerçekten de çok geçmeden Hz. Fatıma Hz. Hüseyin'i dünyaya getirdi. Yedinci günü olduğunda başını tıraş edip saçının ağırlığınca gümüş sadaka verdi ve kurban kesti. Ardından Ümmü Eymen, onu Resûlullah'ın bir abasına büküp huzuruna getirdi. Bunu gören Allah Resulü "Merhabalar olsun hem taşıyana, hem de taşınana; ey Ümmü Eymen, işte gördüğün rüyanın tabiri budur!" buyurdu.
Ümmü Eymen'in üzüntü ve kederini kat kat artıran ise, Resûlullah'tan sonra ümmetin düştüğü haller ve mutahhar Ehl-i Beyt'inin başına gelenlerdi. O, bütün bu olaylarda da sürekli Ehl-i Beyt'in yanında yer alarak onların sevgisinden ve çizgisinden asla sapmadı. Çünkü o, biliyordu ki onlar Resûlullah'ın emanetleridir ümmete. Onlara sarılanlar ancak, dalaletlerden kurtulabilir; onların gemisine binenler kurtuluş sahiline varabilir, Allah'ın Resulü böyle öğütlemiş ve öğretmişti ona ve bütün ümmete.
Ümmü Eymen, Hz. Fatıma'nın da en yakın sır arkadaşlarındandı. Hz. Fatıma'nın son anlarında da yine onun başucundaydı. Bir ara durumu fenalaşınca Hz. Fatıma onu Hz. Ali'nin yanına gönderip çağırttırmıştır.
Hz. Peygamber'in (s.a.a) vefatından sonra Fedek'i gasb eden Ebu Bekir'den geri almak için İmam Ali (a.s) ile birlikte, Peygamberimiz Muhammed Mustafa'nın emri ile Fedek'i Hz. Fatıma anamıza bıraktığına dair şahitlik etmiştir.
Nakillere göre Hz. Fatıma dünyadan göçtükten sonra da Ümmü Eymen Medine'de kalmamaya karar verdi. Zira "Hz. Fatıma'nın bulunduğu yerlere bakamıyorum" diyordu; nitekim Medine'yi bırakıp Mekke'ye gitti.
Burada Ümmü Eymen'in bu sefer sırasında yaşadığı ilginç ve bir o kadar da ibret verici bir olayı da nakletmekte fayda var:
Mekke'ye gitmek üzere yola çıktığında oruçlu idi. Yolun bir yerinde suyu bitti ve şiddetle susadı. Aklına bir fikir geldi ve ellerini göğe kaldırarak şöyle yalvardı Allah'a: "Ya Rabbi, ben Hz. Fatıma'nın hizmetçisiyim; beni susuzluktan öldürecek misin!?" O sırada yukarıdan su dolu bir kovanın aşağıya sarkıtıldığı gördü; kovayı alıp içti ve bu duasının ve Hz. Fatma'ya tevessülünün bereketiyle ondan sonra yedi yıla kadar açlık ve susuzluk ihtiyacı duymadı; hatta sıcak ve uzun günlerde oruç tuttuğunda dahi!
Ümmü Eymen'in seksen yıllık ömrünün takriben altmış yılı Allah Resulü'nün ve Ehl-i Beyt'inin hizmetinde geçmiştir. Bu süre zarfında Resûlullah'a hizmetinin yanı sıra, Resûlullah'tan birçok hadis de rivayet etmiştir.
Rabbim şefaatine bizleri de nail eylesin.
- Peygamberlik nuru ve nübüvvet kokusu / 21.02.2025
- Bilal Habeşi / 13.02.2025
- Ağaç mucizesi ve Mescid-i Şecere / 12.02.2025
- Bir yıl boyunca yıkanmayan kadın: Hint / 11.02.2025
- Musab bin Umeyr / 10.02.2025
- Ammar bin Yasir’in şehadeti ve melun Muaviye / 08.02.2025
- Kuba (Takva) Mescidi / 07.02.2025
- Hz. Hacer annemiz ve zemzem / 05.02.2025
- Allahümme Lebbeyk / 03.02.2025