Peygamberimiz risaletini açıklamasından sonra Hint'in babası (Utbe) ve kocası (Ebu Süfyan) Peygamberimize karşı en ahlaksız ve acımasız savaşı başlattılar.
Müşriklerin komutanı Ebu Süfyan'ın eşi ve Resûlullah'ın baş düşmanlarından Utbe'nin kızı Hind'e hazret diyenler, babasının da bir numaralı Peygamber düşmanı olduğunu bilmezler.
Bu lanet kadın, bir kadının yapamayacağı en çirkin iftira, karalama, yalan, bühtan ve tahkir yöntemlerini kullanarak tüm düğün, eğlence meclislerinde, işi Peygamber Efendimize getirir şiir ve şarkılarla o Hazrete hakaret ederdi.
Bedir savaşında Resûlullah'ı öldürmeye gelen müşrik ordusunda bu kadının babası, amcası, kardeşi ve akrabaları vardı.
Babası, amcası ve kardeşinin Resûlullah'ın kesik başıyla geri döneceğine o kadar emindi ki, onları bizzat kendisi hazırladı, giydirdi. Şiirlerle, şarkılarla, Lat ve Uzza'ya adaklarla Bedir savaşına gönderdi.
Resûlullah'ın kesik başını beklerken; babası, kardeşi ve amcasının savaşta Efendimizin iki aslan yaveri Hz. Ali ve Hz. Hamza tarafından öldürülmesi haberini duyunca adeta aklını yitirdi. Kinine kin eklendi, tamamen şeytanlaştı…
Bu savaştan sonra, YezİT'in bu ninesi, öldürülen babası, amcası ve kardeşinin intikamını alıncaya kadar; erkeklere yaklaşmayacağına, güzel koku sürünmeyeceğine ve yıkanmayacağına yemin etti…
O günden sonra hep siyah giyindi ve gerçekten Lat ve Uzza'nın başına yemin ettiği gibi bir yıl boyunca yıkanmadı.
Arabistan'ın 50 dereceyi aşan sıcağında, bir gün dahi yıkanmayanın ter, kir koktuğu bir ortamda bu kadın tam bir yıl boyunca yıkanmadı.
Bir yıl boyunca leş gibi kokan bu kadın o 50 dereceye varan sıcak havada başına düşen bit pireyle nasıl yaşadı, tasavvur etmek dahi zor. Öyle ki; bir yerden geçerken insanlar burnunu tıkardı. Ama intikam ateşi adeta aklını yok etmişti.
Bir kadın nasıl bir insanın ciğerini çıkarıp yer sorusunun cevabını Ehl-i Beyt'e karşı duyduğu bu kin ve nefrette aramak lazım.
"Muhammed benim ağladığımı duyup sevinmemeli" diyerek intikamını Peygamber'den alıncaya kadar ağlamayacağına dair yemin etti. Kendisine kimse cesaret edip de yıkan diyemiyordu. Ağzı bozuk bir kadın olduğundan herkes onunla muhatap olmaktan çekinirdi.
Bir yıl sonra kocasının komutan olduğu müşrik ordusuyla, yanında da oğlu Muaviye olduğu halde Uhud savaşına katıldı. Sadece katılmadı Mekke'nin önde gelen müşrik reislerinin kadınlarını da, özellikle Bedir savaşında öldürülenlerin yakınlarını teşvik ederek yanında götürdü.
"Bu savaşta ya intikamımızı alırsınız ya da bizi düşmanınızın elinde cariye görürsünüz" diyerek müşriklere karşı eşlerini şantaj olarak kullanan da oydu.
İşte Ehl-i Beyt'in baş düşmanı Muaviye ve YezİT'in yetiştiği ev, süt içtiği kucak bu!..
Yine bu kadın, yol güzergâhında Ebva denen yere gelince Peygamber Efendimizin annesinin kabrinin üzerine gelerek "Muhammed'in annesinin mezarını kazıp kemiklerini çıkaralım ona karşı kullanalım" diyerek, Efendimizin annesinin kabrini kazmaya başladı. Fakat bir gurup müşrik "yarın onlar da bizim ölülerimizin mezarını kazarsa ne yaparız" diye itiraz edince vazgeçti.
Allah aşkına şu kinin derecesine bakar mısınız?.. Ölmüş bir kadının kemiklerini çıkarıp savaş meydanında onun oğluna karşı kullanmak isteyecek kadar bir insanın tüm bedeni, ruhu kin ve nefretle dolabilir mi?
Uhud savaşında yapmadığı rezillik kalmadı. Kadınları da yanına alarak çalıp oynamaya müşrikleri teşvik etmeye başladı.
Savaşı meydanda kazanınca da sahaya indi. Hz. Hamza'nın ciğerini çıkardı, henüz sıcak olan ciğeri ağzına aldı. Herkesin şaşkın bakışları arasında çiğnemeye başladı. Zaten yumuşak olan ciğerin bir parçasını yuttu. Ağzının iki tarafından kanlar çenesine ve oradan da yere dökülüyordu. (Taberi, c.28, s.99)
Olayı Peygamberimize naklettiklerinde gözleri doldu ve ona "Ciğer yiyen kadın" anlamına gelen "Akiletul Ekbad" ismini bıraktı. Bu yüzden Muaviye ve evlatlarına "ciğer yiyen kadının çocukları" denilirdi.
Bitti mi? Hayır! Belinden bıçağı çıkarıp Hz. Hamza'nın kulaklarını, burnunu erkeklik organını ve bazı uzuvlarını kesti. Onlardan kendine kolye, bilezik ve ayak bilekliği yaptı.
Sonra diğer kadınları çağırdı, diğer şehitlerin burun ve kulaklarını kesmelerini ve boyunlarına asmalarını söyledi. Tüm şehitleri bu şekilde musle ettirip diğer kadınların boyunlarına astırdı! Mekke'ye dönerken de Hz. Hamza'nın bir miktarını yediği ciğerini de yanına aldı. (Şerh-i Nehcul Belağa, c.12, s.15)
Bir tasavvur edin şehre bir kadın giriyor; elinde kanlı bir ciğeri sallıyor, boğazında insan kulağı ve burnundan oluşan bir kolye taşıyor. İşte Muaviye ve YezİT bu alçak ve aşağılık kadının oğlu… İşte bizim bazı Müslümanların hazret dediği, koruduğu, kolladığı, toz kondurmadığı, hatta rivayet naklettiği kadın bu!..
Günlerce Mekke sokaklarında böyle gezdiler. Bu kine ve nefrete bakar mısınız? Bu kadının sütünü emenden evliya olur mu? Bu kadın İslam ümmeti için hazret yetiştirebilir mi?
Bu kadının soyundan olsa olsa YezİT olur… Peygamberimizin vefatına 2 yıl kala yapılan Mekke fethinde şehir tamamen kuşatıldıktan ve Hint için "nerede görülürse öldürülsün" emri verildikten sonra, sözde bir gün önce rüya görüp hemen imana gelmişmiş… Yerseniz!..
Mekke'nin fethinden önce Ebu Süfyan, "Artık Muhammed'e karşı koyamayız, büyük bir güçle üzerimize geliyor" deyince sakalına yapıştı ve " öldürün bu hain köpeği" diyerek müşrik gençleri galeyana getirdi. Ebu Süfyan'ın üzerine yürüdüler, son anda araya girenler olmasa kocasını gençlere öldürtecekti. Bu teslim olma konusundaki davranışından sonra olacak ki, Ebu Süfyan'dan boşandı. (Zehebi, Tarihi İslam, c.3,s.299)
Aişe annemizin kardeşi Muhammed'in Muaviye tarafından öldürüldüğünü ve bir eşek leşinin içine bırakılarak yakıldığını duyunca şöyle buyururlar: "Onun annesi fahişe idi, Allah bu fahişenin oğlunu kahretsin." (İnbi Cevzi, Tezkiretul Havas, s.107)
İşte bu karanlık ve çukur kadının çocukları bize yüz yıl liderlik ettiler. Müslümanları yönettiler. Hatip ve raviler onların kılıçlarının gölgesinde İslam'ı anlattılar.
Günümüzde bize ulaşan çoğu bu kadının çocukları ve ailesinin ümmetin sözde halifesi olduğu dönemde yazıldı ve söylendi.
Hicri 132'ye kadar hükümet sürdüler ve tüm sahabeler ve tabiin bunların döneminde öldü. Bunlar gittiğinde geriye birinci nesil ravilerin torunlarının torunları kaldı. Onlar da Emeviler'in ellerine bıraktıklarını bize taşıdılar.
Hz. Hatice'den nedense bir adet hadis rivayet nakledilmezken bu kadından birçok rivayet nakledilmiştir. Genellikle bu rivayetler oğlu Muaviye'den nakledilir (İbni Asakir, c.12, s.166)
Peygamberimizin baş düşmanı olan bu kadının ümmete miras bıraktığı oğlu Muaviye ile torunu YezİT arşa yükselen katliamlar yaptılar. Peygamber neslini kılıçtan geçirdiler, karaladılar, kötülediler, minberlerden lanet ettirdiler. Sonra da sırf bu Emevileri korumak ve onların pisliklerini gizlemek için:
- Resûlullah'tan: "Benim (tüm) sahabelerim gökteki yıldırlar gibidir, hangisine tutunursanız kurtulursunuz" gibi rivayetler uydurdular (Beyhakî, el-Medhal, s.164, Kenzu'l-ummal, No: 1002)
- Sahabelere dokunulmazlık zırhı giydirdiler.
- Onların dosyasını açanları, eleştirenleri, araştıranları tekfir ettiler, lanetlediler, fitnecilikle suçladılar.
- Bir adım ileri gidip, onları evliyalaştıran rivayetler uydurdular. Yani; paralel bir İslam kurdular.
- Emevilere "onlar da sahabeydi" diyerek dokunulmazlık zırhı giydirdiler, pisliklerini kapattılar.
İşte günümüzde bu kadının çocuklarının ve sevenlerinin bize düşman olmasının nedeni budur.
Selam olsun İmam Hüseyin'in ninesi Hz. Hatice'ye, annesi Hz. Fatıma'ya ve kardeşi Kerbela destanının ölümsüz kahramanı Hz. Zeynep'e…
Adları bile insan ruhuna huzur veriyor…
Bu makale Onurşah Rahmani Bey'in yazısından derlenmiştir. Kendilerine teşekkürlerimizi arz ediyoruz.
- Musab bin Umeyr / 10.02.2025
- Ammar bin Yasir’in şehadeti ve melun Muaviye / 08.02.2025
- Kuba (Takva) Mescidi / 07.02.2025
- Hz. Hacer annemiz ve zemzem / 05.02.2025
- Allahümme Lebbeyk / 03.02.2025
- Yalancı deccallar / 01.02.2025
- Zalim Nemrut’un ibretlik ölümü / 31.01.2025
- Hz. Hamza / 30.01.2025
- Devletin dini adalettir / 27.01.2025