İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınması ve ardından da tutuklanması sürecinde başta İstanbul Saraçhane meydanı olmak üzere Türkiye'nin birçok ilinde protesto eylemleri yapıldı.
Yüz binlerce vatandaşımızın katıldığı bu eylemlerde bazı münferit tatsız hadiseler de yaşandı.
Bunlardan bir tanesi de önceki günkü eylemlerde provokatör bir grubun Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın annesi Tenzile Erdoğan'ı hedef alan ağza alınmayacak kötü ifadelerdi.
Bu provokasyonu yapanların niyeti belliydi, demokratik olarak yürütülen protesto eylemlerine gölge düşürmek ve nihayetinde vatandaşların bu tür demokratik eylemlerine mani olmak.
Neticede CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in, "O küfrü kendi anneme edilmiş sayıyorum. Biz siyasetimizi de itirazımızı da temiz bir dille yaparız. Bir siyasetçinin ailesine kötü söz söyleyen, küfür eden bizden değildir. Protesto ile hakareti birbirine karıştırmak kabul edilemez" sözleri;
Ve tutuklu olarak cezaevinde olmasına rağmen Ekrem İmamoğlu'nun sosyal medyada paylaştığı, "Cumhurbaşkanının annesine yönelik hakaretleri tüm kalbimle sonuna kadar kınıyorum. Bu vesileyle kendisine yüce Yaradan'dan tekrar rahmet diliyorum. Cezaevinde olmamızı fırsat bilip annemle, eşimle ve ailemle ilgili ahlaksız paylaşımlar yapan kişilerle ilgili de savcılığı göreve davet ediyorum" mesajı…
Yapılanların tasvip edilmediğini, kötü niyetli bir provokasyon olduğunu ortaya koydu.
Protesto eylemlerinde önceki gün provokasyon amaçlı küfürlü slogan atanlar ve olay çıkartanlardan 55 kişi gözaltına alındı ve bunlardan 5'inin 18 yaşından küçük olduğu tespit edildi.
Yapılan 300 bin kişilik bir protesto eyleminde bir grubun taşkınlık yapması, 55 kişinin gözaltına alınması, normal şartlar altında çok düşük bir orandır.
Zaten binlerce emniyet mensubunun orada bulunma gerekçesi de bu tür taşkınlıkları önleyip, demokratik haklarını kullanan diğer vatandaşların güvenliğini tesis etmek değil midir?
Burada yapılacak en büyük yanlış; bu bir grubu ya da gözaltına alınan 55 kişiyi gösterip, ön plana çıkartıp, 300 bin insanı zan altında bırakmaktır, suçlamaktır.
Maalesef iktidar cenahının da yaptığı bu yanlış olmuştur.
Küçük bir grubun yaptığı taşkınlıkları, demokratik hakkını kullanan yüz binlere mal ederek, insanların demokratik haklarını kullanmasını yanlış bir şeymiş gibi lanse etmişlerdir.
Zaten bu provokatörlerin gayesi de, en azından bu tür muhalefet eylemlerinde bu değil midir, yani insanların demokratik haklarını kullanmasını engellemek.
Üstelik, hakaret ve küfürler tek taraflı da değildi.
İktidar cenahından da tanınan isimler, hatta eski belediye başkanları İmamoğlu'nun eşi ve annesi hakkında iftiralarda ve ağza alınmayacak ifadelerde bulundular.
Bazıları özür dileyip sosyal medya paylaşımını sildi ama bazıları onu dahi yapmadı.
Bir tarafta protesto eylemi yapan 300 bin kişinin içinden ne oldukları belirsiz provokatör 55 kişi, diğer tarafta isimleri unvanları, görevleri belli kişiler.
O 55 kişi Cumhurbaşkanının annesine hakaret ettiği için gözaltına alındı, peki, ya sosyal medyada İmamoğlu'nun eşine hakaret edenlere herhangi bir işlem yapıldı mı?
Hakaret ve küfür sözleri için kanunda herkes için hükmü belli olmasına rağmen neden adalette ayrımcılık yapılıyor, kişilere göre hukuk işletiliyor?
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın yaşanan bu tatsız hadiselerle ilgili yaptığı paylaşım oldukça önemli ve ders niteliğinde:
"İtiraz etmek, eleştirmek herkesin en doğal demokratik hakkıdır. Ancak bu hakkı kullanırken ahlaklı olmak da herkesin zorunluluğudur.
Anne gibi kutsal bir varlığa yapılan ahlaksızlık kesinlikle kabul edilemez.
Hem Sayın Cumhurbaşkanı'na hem Sayın İmamoğlu'na yönelik bu tür galiz ifadelerin kullanıldığına yönelik bilgiler dolaşıyor.
Bu ahlaksızlığı yapanları şiddetle kınıyorum.
Demokratik hakkını hakkaniyetle kullanan vatandaşlarımızla bu ahlaksızların birbirinden ayrılması gerektiğini de belirtmek istiyorum."
Bizler de yapılan bu hakaretleri ve küfürleri kınıyor, "Kötü söz sahibine aittir" diyoruz, hukukun kanunlara göre herkese eşit mesafede olmasını talep ediyoruz.
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025
- İsrail Gazze’de ateşkese kapıları kapattı / 20.03.2025
- Yargı, muhalefeti cezalandırma aracı mı? / 18.03.2025
- Trump planı mı, Mısır planı mı? / 15.03.2025
- Salih Müslim: YPG silah bırakmayacak / 13.03.2025
- YPG’nin silah bırakmayacağı kesinleşti / 12.03.2025
- Suriye'de bundan sonra birlik sağlanabilir mi? / 11.03.2025