10 Aralık Dünya İnsan Hakları günü.
1948 yılında 10 Aralık günü, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi yayınlanmıştı. İnsanlığın ortak anayasası da diyebileceğimiz bu temel belge uygulanabilseydi keşke. Keşke derken hem içeriyi hem de dışarıyı kastediyoruz.
Önce kendimize, kendi evimize bakalım.
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) 21 yıldır yönettiği Türkiye'de yaşanan insan hakları ihlalleri ve ortaya çıkan rakamlar acı tabloyu gözler önüne serdi. Yüzlerce kadın erkekler tarafından katledildi. İş cinayetlerine gelince… 1521 işçi can kaybına uğradı.
Farklı kimliklere karşı ayrımcılık sürdü. Nüfusun üçte birini oluşturan Alevi kimliği resmen tanınmayarak cemevlerine saldırılar düzenlendi. Sağlık çalışanları hak ihlalleri tablosunda yerini aldı. AKP ve MHP'nin hazırladığı, gazetecilik meslek örgütlerinin "sansür yasası" olarak adlandırdığı "dezenformasyonla mücadele yasası" kanun teklifi Meclis Genel Kurulu'nda kabul edildi. Yasayla birlikte yurttaşın haber alma hakkı, gazetecinin ise ifade özgürlüğü hakkı ihlal edildi.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi üzerinden 75 yıl geçti. Ne var ki, bildirgenin istediği insan hakları düzeyinin çok uzağındayız.
İnsan hakları ulusal değil, ulusal üstüdür. Gerek uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi mahkemeler de ulusal üstüdür. Bu nedenle insan hakları ihlallerinin yaşandığı ülkeler, "Bu benim iç işimdir, kimse karışamaz" diyemez. Yaşanan insan hakları ihlallerine karşı, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, demokrasiden ve insan haklarından yana olan kuruluşların müdahalesi, iç işlere karışmak olarak görülemez. Bu durum, insan haklarının evrensel niteliğinin sonucudur.
AİHM'nin her yıl yayınladığı insan haklarını en çok ihlal eden ülkelerin başında Türkiye geliyor. En fazla ihlal kararı da haksız ve usulsüz tutuklamalarla ilgili. AİHM'ye göre Türkiye'de tutuklamalarla ilgili sistematik ve yaygın bir sorun var. Bu sorun da kısmen yasalardan, ama daha çok uygulamalardan ve yargının işleyişinden kaynaklanıyor. Bu sonuçlar, hükümetin AİHM ilkelerin uyum sağlamak için gereken çabayı göstermediğini de ortaya koyuyor. Son yıllarda yazarlara, düşünürlere, gazetecilere, siyasetçilere ve insan hakları savunucularına karşı yoğunlaşan usulsüz aramalar ve tutuklamalar nedeniyle de Türkiye'nin AİHM'de mahkûm olacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok.
İnsan, haklarıyla birlikte insandır. Bu nedenledir ki insanlık tarihinde insan haklarının her koşulda korunması ve geliştirilmesine yönelik çalışmaları engellemek mümkün olmamıştır. Çünkü insan hakları, günü geldiğinde bu hakları ihlal edenlere de lazım olacaktır.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023