Ya da anayasasızlaştırma diyelim.
Yasaklar koyarak başta anayasa gelmek üzere yürürlükteki hukuk kurallarına saygı duymama, anayasanın emredici hükümlerinin gereklerini yerine getirmeme, anayasal yasakları aşma şeklinde, devleti giderek hukuktan uzaklaştırma…
Evet, görünen manzara bu!
Yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin tek kişinin iradesine kayması, iktidarın kişiselleşmesi. Devletin ve hayatın bütün alanlarında tek kişinin öne çıkması.
Demokratik kitle örgütlerine, sendika, dernek ve vakıflara, anayasa dışı yaptırımlar uygulanması.
Çoğulcu siyasal toplumu kurucu özelliği olan görsel-işitsel iletişim özgürlükleri üzerinde tam bir denetim/yasaklamalar halkasının giderek genişlemesi.
Hak ve özgürlükler bütününe, anayasa dışı yol ve yöntemlerle müdahale.
Herkes için her zaman ve her yerde geçerli insan haklarının sert çekirdeğine dokunmak.
Çoğu liderin kalbinde ülkeyi dikensiz gül bahçesi gibi yönetmek geçer. Oysa yasama ve yürütmenin bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, sanıldığının aksine, uzun vadede çoğulcu demokrasiyi benimsemiş bir siyasal iktidarın yararınadır.
Çünkü doğurduğu objektif sonuçlar bakımından, siyasal iktidarı hukuka aykırı işlem ve eylem yapmaktan korur.
Siyasal iktidarların bu denetimi kendi siyasetlerine bir engel, bir ayak bağı olarak görmeleri, son derece, yüzeysel bir yaklaşımdır.
Hukuka ve anayasaya uygunluk yönünden denetlenmeyen bir siyasal iktidar, keyfiliğe kayma eğilimi taşır ve bu eğilimin giderek hızlanması, hukuk dışı davranışları bir alışkanlık haline getirir.
İşte idarenin ve yasamanın onlardan bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, onların hukuk içinde kalmalarını sağlayan bir güvencedir.
Doğaldır ki, böyle bir güvence, aynı zamanda kişi haklarının çiğnenmesini de önleyen bir güvencedir.
Ne var ki bugün yargıdaki yangın alev alev.
Bir yüksek mahkeme (Yargıtay), Anayasa Mahkemesi'nin(AYM) kararını tanımamaktadır.
Oysa, hem anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesi hem de AYM kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları dahil her kesimi bağladığı ilkesi karşısında Yargıtay'ın direnişi anlaşılır gibi değil.
AYM olmasın diyorsanız o başka.
O zaman da yönetim, yönetenlerin hukuku olur.
Çoğulcu demokrasiyi benimsememiş her siyasal iktidarın gönlünde yatan da budur. Çünkü çoğulcu demokrasiyi kavramakta güçlük çekenler için AYM bir ayak bağıdır.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023