Güçlü ve kuvvetli olmak, her insanın hayalidir. "Kuvvet" kelimesi, insanın duygularını uyandıran büyülü bir kelimedir. Kim kuvvetli olmak istemez ki? İster maddi zenginliğe sahip olsun, ister güçlü bir karaktere, insanoğlu her zaman güçlünün tarafına bakar, ona meyleder. Tarih boyunca, hem maddi hem de manevi zenginliklere sahip olan istisnai kişiler dünya sahnesine çıkmıştır.
Ancak, kuvvet denildiğinde, ilk akla gelen "kaba kuvvet" mi oluyor? Bu mümkün. Sabah akşam televizyon seyreden biri, dünyada her an kıyametin kopabileceğini düşünebilir. Günümüz gençleri televizyon yerine dünyayı cep telefonlarından takip ettiği için, dünyanın nereye doğru gittiğini farklı kanallardan hesaplamaya çalışıyorlar. Buna rağmen, gençlerimiz çoğu zaman etki eden değil, etkilenen taraf oluyor.
Benim takip ettiğim haber kaynaklarına göre, günümüzün en büyük sorunlarından biri "göç". Afrika'dan gelen gençler Avrupa'yı hedef almış durumda; yüzlerinde adeta "şimdi sömürme sırası bizde" ifadesi okunuyor. Ortadoğu'da "barış" kelimesi sanki sözlüklerden silinmiş gibi, bu nedenle insanların hedefi yine Avrupa. Orta Asya'dan kaçanlar, Türkiye üzerinden Avrupa'ya göç etmeye çalışıyor. Türkiye, dört mevsimi bir arada yaşayan, denizlerle çevrili, tatlı su pınarlarıyla sulanmış, dünyanın en güzel toprak parçası olarak görüldüğü için, burada kalmak isteyenler çok. Misafirperverliğimiz maalesef istismar ediliyor.
Öte yandan, kendi geleceğini inşa etmeye çalışan Türk gençliği, bu büyük göç dalgası karşısında çaresiz kalmış durumda. Avrupa'ya gitmekten başka bir çare görmeyen gençlerimiz, Türkiye'de kalmanın hayalini bile kuramıyorlar. Oysa Avrupa'nın durumu ve gidişatı hakkında yeterince bilgi sahibi oldukları söylenemez. Göçmenler için Avrupa, genellikle Almanya ve Fransa demek. Bir zamanlar İngiltere ve İskandinav ülkeleri de tercih ediliyordu, fakat bu ülkeler de artık göçmenlere karşı daha sert tutumlar sergiliyor. Polonya ise "hiç Müslüman göçmen almadık" diye övünüyor.
Avrupalılar, mecburen "sağ şeride geçip siyaseti sollamaya" çalışıyor. Gerekirse kaba kuvvet kullanma ihtimalleri var, buna rağmen Türkiye'den daha iyi olduğunu düşünenler de yok değil. Siyaset, ideoloji ve kültürel farklılıklar, kavga sebepleri olarak kalmaya devam ederken, bizim gençliğimiz bu küçük dünyada arada kalmış durumda.
Şimdi, millet olarak kuvvet toplama zamanı! Gençlerimizle oturup, onları can kulağıyla dinlemeli ve anlayışla karşılamalıyız. Onların dilinde konuşmalıyız. Dedikodu habercilerine fırsat vermeyelim. Neymiş? Ormanlarımızı uzaydan lazerle yakıyorlarmış. Depremler, Amerikan gemileri geldiği zaman oluyormuş gibi asılsız, kanıtlanmamış dedikodulara kulak asmamalıyız. Evet, belki bunlar doğru olabilir, ama bugünün Türkiye'si, Avrupa Birliği uyum yasalarına göre yönetilen bir ülkedir. Vatandaşlarımızın hangi partiye oy verdiklerini tekrar gözden geçirmeleri gerekmektedir.
Unutmayalım, gençlerimizin her zamankinden daha çok bize ihtiyacı var; bizim de onlara.
- 3 Kasım 2002’ye farklı bakış / 09.07.2024
- Cepteki para / 19.12.2023
- Mutlu köleler! / 02.12.2023
- Kılavuz / 30.09.2023
- Gençler! Kaçmak çare mi? / 29.07.2023
- Ben BTP'liyim! / 15.07.2023
- Yarının meclisi / 14.05.2023
- Hiç mi iyi tarafımız yok? / 16.10.2022
- Önce hürriyet / 05.02.2022