Bir ormanda yürürken en korktuğum şey sessizliktir.
Çünkü sessizlik çok şeye işaret eder. Kuşlar ötmüyorsa, ağaçların arasından geçen rüzgâr dalları kıpırdatmıyorsa, uzaktan uzağa her zaman akıntısının sesine alıştığınız derenin sesini duyamıyorsanız bu fırtınadan önceki sessizliğin sesidir.
Bir Uludağ sabahında gün doğmadan uyandık. Tur kayaklarımızı takıp güneşin doğuşunu seyretmek için henüz şafak sökmeden ilerideki tepeye ulaşmak üzere yola çıktık. Önümüzde bir koruluk var. Ne zaman geçsek farklı duygular içinde kalırdım. Yazın güneşten korur, yağmur ve karda fırtınadan saklardı bizi… Nedense bir sığınak gibi görürdüm orayı…
***
Biz ayağımızın altındaki karların ezilen seslerini dinleyerek ilerlemeye çalışırken, yüksek çam ağaçlarının birinden Uludağ'a has bir kuş havalandı. Onun kanat çırpması ile az ötemize ağaçtan karlar döküldü. Hoş bir manzara… Karın parça parça dökülmesi bile bir işaretti…
Koruya geldiğimizde, birkaç gün önceden kalma kayak oyuklarına hayvan izlerinin karıştığını fark ettik… Yaz aylarında çoğunlukla domuz, tilki, çakal gibi hayvanlar az ötemize gelir, dereden su içerlerdi. Bizde sessizce onları seyrederdik. Bizi fark edince ürkek adımlarla kaçar, ağaçların arasında kaybolurlardı. Bir tek, yaşlı bir geyik ona verecek bir şeyimiz var mı diye beklerdi.
Az daha ilerleyince bir karga ölüsü yolumuzu kesti. Ahmet hoca kargayı kanatlarından tutarak inceledi, Ertuğrul fotoğrafını çekti. Kan veya yara izi yoktu. Donmuş olsa vücudu kaskatı kesilirdi. Oysa henüz sıcaktı. Açık parlak gözleri ile bize bakıyordu… İçim ürpermişti. Çok fazla oyalanmadan dereyi geçtik ve gün doğumunu izleyeceğimiz kayalığa doğru ilerledik.
Seyir tepesine vardığımızda, güneş ilginç bir yükselişte bulundu. Ortalığı aydınlattığında bulutların üstünde kaldığımızı, yukarıda gökyüzünün koyu maviliklerindeki yıldızları gördük.
O gün seyrettiğimiz nefis bir manzara idi ve inanıyorum ki, tabiat ananın karşılaştığımız onca fırtına ve kötü hava koşullarına karşı bize sunduğu bir armağandı.
***
Oldum olası yalancı ve ikiyüzlü insanlardan hep nefret etmişimdir. Çünkü onlar hep inandığınız yolda yürürken ayağınıza batan, sizi engelleyen sivri taşlardır. Her zaman bir mazeretleri, her zaman mevcut yalanları ortaya çıkınca onu örtecek başka bir yalanları vardır. İnançlı olmak sadece Tanrı'ya inanmak demek değildir. İnsanlara da inanmanız gerekir. Ancak böyle kendinizi mutlu ve huzurlu hisseder, kendinizi dostluğun güvenine teslim edebilirsiniz. Yıllar önce sildiğiniz ve bir daha görüşmek istemediğiniz birisi ile yeniden karşılaşabilir veya onun ısrarlı arayışlarına karşı koyamayabilirsiniz.
Ancak bu, geçmişte yapılmış olan yanlışların affedilmesini gerektirmez. Kalp, cam bir fanus gibidir… Kırıldığı zaman onu yeniden bir araya getiremezsiniz. Mutlu olmak istiyorsanız bu kişiye yaptığı yanlışları söylemek ve onu hayatınızdan uzak tutmak zorundasınız. O sizin gönlünüzdeki eski makamını istese de bu artık mümkün değildir. Hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Aksine daha fazla zarar verebilir.
Sessizlik dediğimiz şey sadece dudakların kilitlenmesi değildir. Asıl önemli olan sessizlik insanın yüreğindedir. Oraya vurulan kilit, hiçte öyle kolay açılmaz. Hiç bir şey eskisi gibi olmaz.
Susmak, düşünmenin başlangıcıdır.
Düşündükçe neyin yanlış neyin doğru olduğunu ayrıştırmanız, doğruyu bulmanız için bir vasıtadır. Böyle bir durumda en vahim nokta insanların yaşadıkları olaylara ön yargılı, dedikodulara inanarak ve en önemlisi yargısız infazdır.
Bu nedenle eski düşünürlerin dediği gibi "Sessizlik yasası" çok önemlidir. Düşüncelerinizi arındırmak, sağlıklı bir sürece dönebilmek, yalanlardan gerçeği ayırabilmek için sessiz kalmayı, size atılan iftiralara aldırmadan kimlerin arkanızda durduğunu veya kimlerin saf değiştirdiğini izlemelisiniz.
Bedeli pahalıdır ama sonuçları inanamayacağınız kadar huzur vericidir.
O nedenle siz siz olun, uğradığınız haksızlıklar karşısında hemen tepki vermekten ve savunmaya geçmekten vazgeçin.
Sessizlik yasasını seçin. Gerçekler sizin için konuşsun…
- Sessizlik… / 01.04.2025
- Bayramlık… / 28.03.2025
- Gelecek kaygısı… / 21.03.2025
- VEFA… / 19.03.2025
- Doğruları söylemek… / 14.10.2024
- Haydar Hoca'yı hatırlarken… / 06.08.2024
- Kıyılarda sorun büyük… / 05.08.2024
- Bir kral, bir prenses ve bir Demir Leydi / 28.07.2024
- Koca Nazım… / 04.06.2024