Zaman son derece hızlı bir biçimde tükeniyor…
Etrafımızdaki dostlarımız birer, ikişer ahretin yolunu tutarken; dünün çocukları büyüyor, gençler yetişkinliğe doğru adım atmış bireyler oluveriyorlar.
Yaşanılan çağın akıl erdirmekte veya ayak uydurmakta zorlandığımız pek çok kural değişimi var. Dün normal veya olmazsa olmaz saydığımız her şey bugün farklı bir modele bürünmüş olarak karşımıza çıkıyor.
Bütün bu hızlı değişimler, geçmişin kurallarını hızla tüketmekle kalmıyor, yerine yenilerini yerleştirerek bizi şaşırtıyor. Görüyoruz ki, bugünün gençleri geçmişte yaşanılanların önemini kavramaktan, yaşlılar ise günümüze ayak uydurmaktan uzak kalıyorlar. Oysa siyaset, geçmişin olaylarından dersler çıkarmayı ve gelecekle ilgili planları buna göre şekillendirmeyi gerektirir.
Beklenen saygı, sevgi, söze değer vermek gibi hasletlerimiz zaten yok oluyor.
Yeni bir yaşam tarzı ve yeni bir dünya görüşü biz istesek te, istemesek te bizden sonrakileri esir alıyor.
Neyse ki henüz "Vefa" kavramı unutulmuş değil…
***
Geçtiğimiz günlerde BTP'nin İzmir İl kongresi vardı. Rahatsızlığım nedeni ile uzun bir süredir evde istirahat ettiğim halde iyi bir tesadüf eseri bu kongreye katılmak, özlediğim arkadaşlarla kucaklaşmak, memleket meselelerini konuşmak, sevgili Hüseyin Baş'ın sesini yeniden duymak istedim.
Genç insanlar onu İzmir'de de yalnız bırakmadı ve etrafında kenetlenerek sevgilerini, vefalarını, bağlılıklarını gösterdiler. Doğrusu o da konuşmasında sadece partililere değil, gözaltında olan gazeteci ve siyasetçilere, belediye başkanlarına, parti liderlerine sahip çıkarak hiç değişmeyen hüseyni duruşunu sergiledi.
İl il kongreleri dolaşan, teşkilatını yalnız bırakmayan, partinin bayrağını dalgalandıran Hüseyin Baş, yine babasının oğlu olduğunu ispat etti.
Türkiye'nin genç ve vatansever kadrolara olan ihtiyacını her fırsatta dile getiren, Milli Ekonomi Modelinden alıntılar yapan, Milli Devlet olmanın önemine değinen, Milli değerler çerçevesinde yazılı bir Milli bir politikaya sahip olan, iktidara geldiğinde ne yapacaklarını açık-seçik ilan eden tek parti lideri olma özelliğini taşıyan Hüseyin Baş'ın bu konudaki inancını yitirmemiş olması, kararlı ve dik duruşu doğrusu beni son derece mutlu ediyor.
Tabii bir de açık sözlü olmak, meseleleri tüm çıplaklığı ile halkın anlayacağı dilden ortaya koymak çok önemli bir yetenek. Allah vergisi bir hitabete sahip olmak ve eskilerin deyimi ile irticalen konuşmak ta meselelere ne kadar hâkim olduğunun bir göstergesi.
Ancak bir konu var ki, her türlü takdirin üzerinde…
İlk günlerde gösterdiği Atatürk'e Vefa'dan ve tutarlılıktan hiçbir şey kaybetmemiş olması, Dünya meselelerine hâkimiyeti partideki rolüne iyice ısındığını ve ustalaştığını gösteriyor.
Bizlere düşen şey, söylediklerinin satır aralarında ki mesajları doğru almak, kamuoyuna doğru aktarmak, birilerinin yaptığı kayıkçı kavgasına kapılmayıp, günlük dertlere çözüm üretmeye çalışan; gelinen noktadaki sebep ve sonuçları iyice anlayıp anlatmak olmalıdır.
Gençleri Türkiye dışında arayışlarla baş başa bırakmak yerine; önerilerini siyaset aritmetiği içinde akla ve bilime uygun olarak çözecek modellerde istihdam ederek mağdur olmalarının önüne geçmek bir zorunluluk.
Bu birinci derecede siyasetçilerin görev alanı olup, her kademede mevcut görevi küçümsemeden üstlenmeyi gerektiriyor.
İzmir gibi dağlarında çiçekler açan bir ilin parti yönetiminde görev almak ise zor bir iş. Bunu üstlenen fedakâr insanlara başarılar dilemek ise bir Vefa borcu.
Görelim bakalım önümüzdeki günlerde Mevlam neyler… Neylerse güzel eyler…
- Doğruları söylemek… / 14.10.2024
- Haydar Hoca'yı hatırlarken… / 06.08.2024
- Kıyılarda sorun büyük… / 05.08.2024
- Bir kral, bir prenses ve bir Demir Leydi / 28.07.2024
- Koca Nazım… / 04.06.2024
- Bizim 19 Mayıslarımız… / 19.05.2024
- Helallik / 14.05.2024
- Gerçek… / 18.01.2024
- Gözyaşı… / 27.12.2023