Yaptığı kötülüklerden pişman olup özür dilemek anlamında kullanılan tövbenin de elbette belli şartları usulleri vardır.
İslam bilginleri ilahi buyruklardan esinlenerek tövbenin şartları konusunda fikir beyan etmişler. Bizler de bu bilgilerden ve büyüklerimizden duyduğumuz güzel sohbetlerden esinlenerek birkaç kelam ederek hem kendi nefsimize hem de dostlarımıza fayda sağlamak istedik.
Tövbenin şartları şunlardır: Günahı yaptığına pişman olmak. Günahı terk etmek. Günahı bir daha yapmamaya karar vermek.
Ayrıca yapılan günah ikinci şahısları ilgilendiren günahlardan ise kul hakkı oluştuğundan hem Allah'tan tövbe etmek hem de kulun hakkından arınmak için bir çaba ortaya koymak gerekmektedir.
Yüce Allah Kur'an'da bütün herkesi tövbeye davet etmiştir: "Hepiniz Allah'a tövbe edin, ey müminler! Belki böylece korktuğunuzdan kurtulur, umduğunuzu elde edebilirsiniz." (Nur suresi, 31)
Yüce Allah günah işleyen kullarına tövbenin yollarını öğreterek günahlardan kurtulmamızı istemektedir. "Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O'na tövbe edin" (Hûd suresi, 3)
Tövbe konusunda bir ince ayrıntı da kulun günahının miktarı ve şekline bakmadan ümitsizliğe düşmemek gerekmektedir. Bu konuda Çağın Bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın İslam ve Mevlana eserinde Hz. Mevlana'nın günahkârlara adeta bir ümit aşısı vurmaya çalıştığını şöyle izah etmeye çalışır:
Tövbe bir değişimin adıdır. İnsan, ne kadar büyük günah işlerse işlesin İslami ölçüler içerisinde pişman olup Hakk'a yöneldiğinde rahmetle karşılanması mümkündür. Bu manada tövbe gerçeği Allah'ın sonsuz rahmetinin de en anlamlı ifadesidir.
Tövbe gerçeği İslam'da ümitsizliğe yer olmadığını teyit etmektedir. Bu noktada Mevlâna, "Ne olursan ol yine gel, yüz kere tövbeni bozmuş olsan da gel" diyerek rahmet kapısının açık olduğunu, bu sebeple ümitsizliğe yer olmadığını anlatır.
Bu güzel sözleri "Ne olursan ol, olduğun yerde kal" şeklinde anlamak tam bir saptırmadır. Mevlâna, netice olarak "gel diyor. Bu, Allah'a, doğruya, güzele çağrıdır. Başka bir ifadeyle tövbeye çağrıdır. "Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir" ifadesi bu çağrının ümitle tövbeye olduğunu gösteriyor.
"Aklını başına al da tövbe ederim, Allah'a sığınırım deyip, bu ümide arkanı dayayıp suç işleme, günaha girme/ Tövbeye de parlaklık gerek/Tövbeye de bir şimşek, bir bulut şart"
"Allah'ın rahmetiyle cennetin sekiz kapısı vardır; oğul o sekiz kapının birisi tövbe kapısıdır /Öbür kapılar, kimi çağda açıktır; kimi çağda kapalı, o tövbe kapısı ise hep açıktır, hiç kapanmaz/ Aklını başına al, fırsatı ganimet bil, tövbe kapısı açık, tez pılını pırtını ortaya çek; çek de hasetçi kör olsun gitsin." (Mesnevî: IV/353)
Yani ümitsizliği bırakarak, kendi nefsinizde iyiye, güzele, kurtuluşa yönelmeye karar vererek geliniz. Daha evvel ne olursanız olunuz, geliniz. Geliniz ama nereye? Bizim dergâha… Yani Mevlâna'nın dergâhına… O dergâh ki orada en büyük hazine Hakk'ın muhabbetidir, aşkullahtır, muhabbetullahtır.
İşte Mevlâna'nın çağrısını tövbe mantığı içinde anlamak lazımdır. Zaten başka türlü anlamaya gerçek açısından imkân da yoktur.
Mevlâna'nın "gel" diye davet ettiği tövbe İslam'da köklü bir yere sahiptir. Bu husus Mevlâna ile İslam gerçeğinin buluştuğu bir diğer önemli husustur. Mevlâna'nın İslam'a nasıl gönül verdiğini vurgulayan bir husus…
Cenab-ı Hak bir ayeti kerimesinde sonsuz rahmetini ilan ederek ümitsizliğe yer olmadığını belirtmektedir.
"Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Allah (şirk hariç) bütün günahları bağışlar." (Zümer/53) (Prof. Dr. Haydar Baş / İslam ve Mevlâna / Sayfa 177-182)
İslam bilginleri ilahi buyruklardan esinlenerek tövbenin şartları konusunda fikir beyan etmişler. Bizler de bu bilgilerden ve büyüklerimizden duyduğumuz güzel sohbetlerden esinlenerek birkaç kelam ederek hem kendi nefsimize hem de dostlarımıza fayda sağlamak istedik.
Tövbenin şartları şunlardır: Günahı yaptığına pişman olmak. Günahı terk etmek. Günahı bir daha yapmamaya karar vermek.
Ayrıca yapılan günah ikinci şahısları ilgilendiren günahlardan ise kul hakkı oluştuğundan hem Allah'tan tövbe etmek hem de kulun hakkından arınmak için bir çaba ortaya koymak gerekmektedir.
Yüce Allah Kur'an'da bütün herkesi tövbeye davet etmiştir: "Hepiniz Allah'a tövbe edin, ey müminler! Belki böylece korktuğunuzdan kurtulur, umduğunuzu elde edebilirsiniz." (Nur suresi, 31)
Yüce Allah günah işleyen kullarına tövbenin yollarını öğreterek günahlardan kurtulmamızı istemektedir. "Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O'na tövbe edin" (Hûd suresi, 3)
Tövbe konusunda bir ince ayrıntı da kulun günahının miktarı ve şekline bakmadan ümitsizliğe düşmemek gerekmektedir. Bu konuda Çağın Bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın İslam ve Mevlana eserinde Hz. Mevlana'nın günahkârlara adeta bir ümit aşısı vurmaya çalıştığını şöyle izah etmeye çalışır:
Tövbe bir değişimin adıdır. İnsan, ne kadar büyük günah işlerse işlesin İslami ölçüler içerisinde pişman olup Hakk'a yöneldiğinde rahmetle karşılanması mümkündür. Bu manada tövbe gerçeği Allah'ın sonsuz rahmetinin de en anlamlı ifadesidir.
Tövbe gerçeği İslam'da ümitsizliğe yer olmadığını teyit etmektedir. Bu noktada Mevlâna, "Ne olursan ol yine gel, yüz kere tövbeni bozmuş olsan da gel" diyerek rahmet kapısının açık olduğunu, bu sebeple ümitsizliğe yer olmadığını anlatır.
Bu güzel sözleri "Ne olursan ol, olduğun yerde kal" şeklinde anlamak tam bir saptırmadır. Mevlâna, netice olarak "gel diyor. Bu, Allah'a, doğruya, güzele çağrıdır. Başka bir ifadeyle tövbeye çağrıdır. "Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir" ifadesi bu çağrının ümitle tövbeye olduğunu gösteriyor.
"Aklını başına al da tövbe ederim, Allah'a sığınırım deyip, bu ümide arkanı dayayıp suç işleme, günaha girme/ Tövbeye de parlaklık gerek/Tövbeye de bir şimşek, bir bulut şart"
"Allah'ın rahmetiyle cennetin sekiz kapısı vardır; oğul o sekiz kapının birisi tövbe kapısıdır /Öbür kapılar, kimi çağda açıktır; kimi çağda kapalı, o tövbe kapısı ise hep açıktır, hiç kapanmaz/ Aklını başına al, fırsatı ganimet bil, tövbe kapısı açık, tez pılını pırtını ortaya çek; çek de hasetçi kör olsun gitsin." (Mesnevî: IV/353)
Yani ümitsizliği bırakarak, kendi nefsinizde iyiye, güzele, kurtuluşa yönelmeye karar vererek geliniz. Daha evvel ne olursanız olunuz, geliniz. Geliniz ama nereye? Bizim dergâha… Yani Mevlâna'nın dergâhına… O dergâh ki orada en büyük hazine Hakk'ın muhabbetidir, aşkullahtır, muhabbetullahtır.
İşte Mevlâna'nın çağrısını tövbe mantığı içinde anlamak lazımdır. Zaten başka türlü anlamaya gerçek açısından imkân da yoktur.
Mevlâna'nın "gel" diye davet ettiği tövbe İslam'da köklü bir yere sahiptir. Bu husus Mevlâna ile İslam gerçeğinin buluştuğu bir diğer önemli husustur. Mevlâna'nın İslam'a nasıl gönül verdiğini vurgulayan bir husus…
Cenab-ı Hak bir ayeti kerimesinde sonsuz rahmetini ilan ederek ümitsizliğe yer olmadığını belirtmektedir.
"Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Allah (şirk hariç) bütün günahları bağışlar." (Zümer/53) (Prof. Dr. Haydar Baş / İslam ve Mevlâna / Sayfa 177-182)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Tövbenin şartları nelerdir? / 19.03.2025
- Tövbe eden günah işlememiş gibidir / 18.03.2025
- Tövbesi kabul olunmayacak kimlerdir? / 17.03.2025
- Tövbe-i Nasuh nedir? / 16.03.2025
- Tövbe antibiyotik hükmündedir / 15.03.2025
- Allah’a şükretmek nimeti arttırır / 14.03.2025
- Ölümü hatırlamak insanı ölçülü hayata teşvik eder / 13.03.2025
- Her düşünce tefekkür değildir / 12.03.2025
- Rahmet, mağfiret, cehennemden kurtuluş günleri / 11.03.2025
- Orucun sırrına ermek ister misiniz? / 10.03.2025
- Tövbe eden günah işlememiş gibidir / 18.03.2025
- Tövbesi kabul olunmayacak kimlerdir? / 17.03.2025
- Tövbe-i Nasuh nedir? / 16.03.2025
- Tövbe antibiyotik hükmündedir / 15.03.2025
- Allah’a şükretmek nimeti arttırır / 14.03.2025
- Ölümü hatırlamak insanı ölçülü hayata teşvik eder / 13.03.2025
- Her düşünce tefekkür değildir / 12.03.2025
- Rahmet, mağfiret, cehennemden kurtuluş günleri / 11.03.2025
- Orucun sırrına ermek ister misiniz? / 10.03.2025