Müslümanın gerek düşüncesi gerek yaşantısı iki kanatlı kuş misali olmalıdır. İstenilen şey ne dünya için ahiretin ne de ahiret için dünyanın terki değildir.
İnsanoğlu, dünya hayatının ahretteki kalıcı yerinin tespiti için geçici bir imtihan yeri, adeta bir tiyatro sahnesi hükmünde olduğunu bilmesine rağmen maalesef geçici menfaatler uğruna kalıcı menfaatlerini terk edecek kadar gaflete düşmektedir.
İlahi kitaplar, peygamber buyrukları ve âlimlerin tavsiyeleri bu yönde olmasına rağmen netice hiç de iç açıcı değildir. Kur'ân-ı Kerim, geçici dünya hayatını şöyle tarif ediyor:
"Bilin ki, dünya hayatı bir oyun, eğlence, süs, kendi aranızda (birbirinize karşı) övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışıdır. (Bu) tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekicilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azap; Allah'tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı ise, sadece aldatıcı bir geçinmedir." (Hadîd Suresi; 57/20).
Yüce Rabbimiz, ölümü ve hayatı insanları imtihan etmek için yarattığını şöyle ifade ediyor:
"O hanginizin daha güzel iş yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O üstündür, bağışlayandır" (Mülk Suresi; 2).
Dünya hayatında imtihanın şiddeti; imtihan olunan kişinin kendine yakın ve sevgili kılınan şeylerle imtihan edilmesinden kaynaklanmaktadır.
Ancak buradaki dengeyi kurabilmek içinde bize ciddi uyarılar yapılmaktadır: "Bilin ki mallarınız ve çocuklarınız birer fitne (imtihan)dır. Allah'a gelince büyük mükâfat O'nun katındadır." (Enfal Suresi; 28).
Değerli dostlarım bu satırları okuyan çok kişinin bu bilgileri önceden bildiğini varsaysak bile problem eylem noktasındadır. Yapılması gereken bu düşünceyi eyleme dönüştürecek bir sırra bir şifreye olan ihtiyaçtır. Bu da ölümü çokça hatırlamaktır. Ölümü tefekkür etmek insanın dünya ahiret dengesini yakalamasına ve ölçülü bir hayat yaşamasına da sebep teşkil edecektir.
Bu konuda çağın bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş hocamız bir televizyon sohbetinde bize gereken şifreyi bakınız nasıl veriyor:
"Müslüman dünyada olduğu zaman ukbayı da ahireti de unutmaması lazım ki, ayaklarını dengeli atabilsin. Aksi takdirde onda nefsani bir dünya var ki azdırır onu. Her yönüyle onu istismar eder. Kazanayım derken insan kaybeder. Allah muhafaza eylesin.
Onun için insan sıkça ölümünü hatırlaması, "Tefekkür-i mevt" dediğimiz hali yaşaması lazım. Efendim nitekim hadis-i şerifte; "Günde 17 defa ölümünü düşünen şehitlerle haşrolur." Beyanı bundandır. Neden? Siz her gün 17 defa "öleceğim" diye bir düşünceniz olur.
Ölümü unutmazsanız, Allah aşkına söyleyin bakayım, mümin olanda yaptığı her işin hesabını vereceğine inandığına göre; Yalan konuşabilir mi? Başkasının hakkına tecavüz edebilir mi? Hırsızlık yapabilir mi? İnsan dolandırabilir mi? Kumar oynayabilir mi? İçki içebilir mi? Hülasa hakkı olmayan hiçbir şeye "bu benim hakkımdır" diyebilir mi? El cevap diyemez.
Dolayısıyla sizin dünya hayatı içerisindeki yeriniz, ölümü düşünmeniz münasebetiyle, o kadar mümtaz, fevkalade oluyor ki, melekler o hayatı yaşasa ancak bu kadar yaşayabilir. Bu nedenle sizin yaşadığınız hayat, şehit hayatı oluyor. Şehadetle o noktaya geliyorsunuz. Şehadet şerbetini içmeden Allah, o düşünceyle birlikte sizi bu noktaya, bu mevkiye, bu rütbeye layık görüyor." (Prof. Dr. Haydar Baş Enstitüsü /1999 Televizyon Sohbetinden)
İnsanoğlu, dünya hayatının ahretteki kalıcı yerinin tespiti için geçici bir imtihan yeri, adeta bir tiyatro sahnesi hükmünde olduğunu bilmesine rağmen maalesef geçici menfaatler uğruna kalıcı menfaatlerini terk edecek kadar gaflete düşmektedir.
İlahi kitaplar, peygamber buyrukları ve âlimlerin tavsiyeleri bu yönde olmasına rağmen netice hiç de iç açıcı değildir. Kur'ân-ı Kerim, geçici dünya hayatını şöyle tarif ediyor:
"Bilin ki, dünya hayatı bir oyun, eğlence, süs, kendi aranızda (birbirinize karşı) övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışıdır. (Bu) tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekicilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azap; Allah'tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı ise, sadece aldatıcı bir geçinmedir." (Hadîd Suresi; 57/20).
Yüce Rabbimiz, ölümü ve hayatı insanları imtihan etmek için yarattığını şöyle ifade ediyor:
"O hanginizin daha güzel iş yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O üstündür, bağışlayandır" (Mülk Suresi; 2).
Dünya hayatında imtihanın şiddeti; imtihan olunan kişinin kendine yakın ve sevgili kılınan şeylerle imtihan edilmesinden kaynaklanmaktadır.
Ancak buradaki dengeyi kurabilmek içinde bize ciddi uyarılar yapılmaktadır: "Bilin ki mallarınız ve çocuklarınız birer fitne (imtihan)dır. Allah'a gelince büyük mükâfat O'nun katındadır." (Enfal Suresi; 28).
Değerli dostlarım bu satırları okuyan çok kişinin bu bilgileri önceden bildiğini varsaysak bile problem eylem noktasındadır. Yapılması gereken bu düşünceyi eyleme dönüştürecek bir sırra bir şifreye olan ihtiyaçtır. Bu da ölümü çokça hatırlamaktır. Ölümü tefekkür etmek insanın dünya ahiret dengesini yakalamasına ve ölçülü bir hayat yaşamasına da sebep teşkil edecektir.
Bu konuda çağın bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş hocamız bir televizyon sohbetinde bize gereken şifreyi bakınız nasıl veriyor:
"Müslüman dünyada olduğu zaman ukbayı da ahireti de unutmaması lazım ki, ayaklarını dengeli atabilsin. Aksi takdirde onda nefsani bir dünya var ki azdırır onu. Her yönüyle onu istismar eder. Kazanayım derken insan kaybeder. Allah muhafaza eylesin.
Onun için insan sıkça ölümünü hatırlaması, "Tefekkür-i mevt" dediğimiz hali yaşaması lazım. Efendim nitekim hadis-i şerifte; "Günde 17 defa ölümünü düşünen şehitlerle haşrolur." Beyanı bundandır. Neden? Siz her gün 17 defa "öleceğim" diye bir düşünceniz olur.
Ölümü unutmazsanız, Allah aşkına söyleyin bakayım, mümin olanda yaptığı her işin hesabını vereceğine inandığına göre; Yalan konuşabilir mi? Başkasının hakkına tecavüz edebilir mi? Hırsızlık yapabilir mi? İnsan dolandırabilir mi? Kumar oynayabilir mi? İçki içebilir mi? Hülasa hakkı olmayan hiçbir şeye "bu benim hakkımdır" diyebilir mi? El cevap diyemez.
Dolayısıyla sizin dünya hayatı içerisindeki yeriniz, ölümü düşünmeniz münasebetiyle, o kadar mümtaz, fevkalade oluyor ki, melekler o hayatı yaşasa ancak bu kadar yaşayabilir. Bu nedenle sizin yaşadığınız hayat, şehit hayatı oluyor. Şehadetle o noktaya geliyorsunuz. Şehadet şerbetini içmeden Allah, o düşünceyle birlikte sizi bu noktaya, bu mevkiye, bu rütbeye layık görüyor." (Prof. Dr. Haydar Baş Enstitüsü /1999 Televizyon Sohbetinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Ölümü hatırlamak insanı ölçülü hayata teşvik eder / 13.03.2025
- Her düşünce tefekkür değildir / 12.03.2025
- Rahmet, mağfiret, cehennemden kurtuluş günleri / 11.03.2025
- Orucun sırrına ermek ister misiniz? / 10.03.2025
- Teravih namazının hükmü ve mahiyeti hakkında / 08.03.2025
- Teravih namazlarınızı ihmal etmeyin / 07.03.2025
- Ramazan Allah’ın rızasını kazanmak için bir fırsattır / 06.03.2025
- Orucu azalara nasıl tuttururuz? / 05.03.2025
- Oruç en güzel sabır eğitimidir / 04.03.2025
- İbadet ruhunuzu öldürmek isteyenlerden sakının / 03.03.2025
- Her düşünce tefekkür değildir / 12.03.2025
- Rahmet, mağfiret, cehennemden kurtuluş günleri / 11.03.2025
- Orucun sırrına ermek ister misiniz? / 10.03.2025
- Teravih namazının hükmü ve mahiyeti hakkında / 08.03.2025
- Teravih namazlarınızı ihmal etmeyin / 07.03.2025
- Ramazan Allah’ın rızasını kazanmak için bir fırsattır / 06.03.2025
- Orucu azalara nasıl tuttururuz? / 05.03.2025
- Oruç en güzel sabır eğitimidir / 04.03.2025
- İbadet ruhunuzu öldürmek isteyenlerden sakının / 03.03.2025