Son günlerdeki Terörsüz Türkiye söylemi ile gündeme gelen etnik köken ayrımcılığı dönem dönem Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısının bozulması için gündeme gelen bir konu. Mesela Sevr Antlaşması maddelerine baktığımızda Osmanlının parçalanmasında etnik ve dini gruplar üzerinden bir bölünme planlanmış. Hep birlikte asırlardır oluşturulan koca Türk İslam Medeniyetini oluşturan unsurlar bu oyuna gelmemiş, net bir duruşla Sevr'e karşı durmuştur.
Türk, Kürt, Çerkes, Laz ve diğer tüm millet unsurları bir araya gelerek Kuvayı Milliye hareketini başlattı. Bu birliktelik, Sevr'i yırtıp atan ve Türkiye'yi zafere ulaştıran Lozan Antlaşması'nın temelini oluşturdu. Bugün de benzer bir birlikteliğe ihtiyaç duyduğumuz açıktır. Bu birlikteliğin izlendiği o kadar çok sahne var ki tarihimizde gururlanmamak imkânsız. İşte bir tanesi.
Diyap Ağa'nın hikayesi
Kimlikteki tam adı Dersimli Diyap Ağa, Kürt kökenli aşiret reisi, I. TBMM Tunceli milletvekili. Diyap Ağa, vatansever bir halk önderiydi ve Kurtuluş Savaşı'nda Anadolu'nun bağımsızlığı için büyük fedakarlıklar göstermişti. Erzurum Kongresi'ne Dersimli Binbaşı Hasan Hayri Bey ile katılarak Tunceli'yi Erzurum Kongresi'nde temsil etti. O dönemdeki Koçgiri İsyanı ve Şeyh Said İsyanı'na karşı çıktı. Şeyh Said'i bela olarak niteledi.
Diyap Ağa, Yunan işgali sırasında Meclis'in Kayseri'ye taşınmasının konuşulduğu sırada meclis kürsüsünde yaptığı konuşma ile bir vatanperverlik örneği ortaya koymuştur. Meclis kürsüsünde "Biz buraya kaçmaya mı geldik, yoksa kavga edip ölmeye mi? Eğer meclisi taşımak istiyorsanız buyurun gidin. Ama ben gidemem. Tek başıma bile olsam, bayrağım, dinim ve vatanım için son kurşunuma kadar savaşırım. Son kurşunu da kafama sıkarım. Bu böyle biline..."
İşte bu kararlılık ve net duruş Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarken en büyük dayanağı olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk'ün inşa ettiği Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapı asırlardır birlikte oluşturulan medeniyetin bir yansımasıdır, zorla ya da şartlar gereği bir araya gelme değildir.
Türkiye'nin geleceği için birlik şart
Prof. Dr. Haydar Baş'ın 6 Haziran 2015'te gerçekleştirdiği TRT Seçim konuşmasında bakınız bu tarihi süreci nasıl özetlemiş:
"Bizler Anadolu Yaylası'na 1071 tarihinde Malazgirt Meydan Muharebesi ile beraber girmiş bir milletiz. Arkasından 140 yıl sonra Hacı Bektaş ve yarenleri Anadolu Yaylası'na gelmiş, Anadolu'da yaşayan insanların tamamına yakınını da Müslüman yapmıştır. Süryani, Keldani, Yezdani, Rum, Ermeni, Boşnak, Arap, Kürt, Laz, Çerkez vs. gibi 36 tane etnik grubu Müslüman etti. Nezaket ve nezafeti ile insanlara örnek olan Hacı Bektaş, orada yaşayan insanların hemen hemen tamamına yakınına "Ben Müslüman Türk'üm" sözünü söyletti. Onun için bu bizim bir kazancımızdır. Anadolu Yaylası'nda vücuda gelen bu yapılanma, bu mozaik aynı zamanda merhum Mustafa Kemal Atatürk'ün inşa ettiği Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısını meydana getirmiştir."
Yine aynı konuşmada Sayın Baş:
"Bugün bu yapı ile oynanmak isteniyor. Ama bu yapı ile oynanması çok yanlıştır.
Sebebine gelince; üniter yapının dışında vücuda gelecek olan federatif yapılar federasyona, ondan da başkanlığa gider. Federatif yapıların her birisi imtiyaza sahip olup ayrı ayrı bir hukukla temsil edilecektir. Böyle bir ülkede birliği, beraberliği, dirliği yaşayabilmek asla mümkün değildir. Bendeniz federatif yapılarla beraber yürümenin, başkanlık sistemine gitmenin; kayıkla kürek çekerek yüzmeye benzetiyorum.
Üniter yapı ile beraber olmanın da gemi ile seyahat edilmesine benzetiyorum. Arada bu derece büyük farklar vardır."
Sayın Baş'ın tüm konuşmalarında da belirttiği gibi hiçbir oyuna gelmeden Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısını korumak ana amacımız olmalıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde kurulan ulus-devlet yapısı bağımsızlığımızın, birlik ve beraberliğimizin en büyük teminatıdır. İşte bugün de benzer bir duruşa, toplumsal birlikteliğe ve ortak bir mücadele ruhuna ihtiyacımız var.
Bizi ayrıştırmaya çalışan her türlü girişime karşı, tarihimizden aldığımız ilhamla hareket etmeliyiz. Bu millet, geçmişte olduğu gibi bugün de birlik içinde hareket ederse, tüm zorlukların üstesinden gelebilir. Mustafa Kemal Atatürk'ün çizdiği yolda, fabrika ayarlarımıza dönerek, adalet, demokrasi ve birliktelik ruhuyla hareket etmek zorundayız. Ancak o zaman Türkiye için gerçek bir umut ve güçlü bir gelecek inşa edebiliriz.
Türk, Kürt, Çerkes, Laz ve diğer tüm millet unsurları bir araya gelerek Kuvayı Milliye hareketini başlattı. Bu birliktelik, Sevr'i yırtıp atan ve Türkiye'yi zafere ulaştıran Lozan Antlaşması'nın temelini oluşturdu. Bugün de benzer bir birlikteliğe ihtiyaç duyduğumuz açıktır. Bu birlikteliğin izlendiği o kadar çok sahne var ki tarihimizde gururlanmamak imkânsız. İşte bir tanesi.
Diyap Ağa'nın hikayesi
Kimlikteki tam adı Dersimli Diyap Ağa, Kürt kökenli aşiret reisi, I. TBMM Tunceli milletvekili. Diyap Ağa, vatansever bir halk önderiydi ve Kurtuluş Savaşı'nda Anadolu'nun bağımsızlığı için büyük fedakarlıklar göstermişti. Erzurum Kongresi'ne Dersimli Binbaşı Hasan Hayri Bey ile katılarak Tunceli'yi Erzurum Kongresi'nde temsil etti. O dönemdeki Koçgiri İsyanı ve Şeyh Said İsyanı'na karşı çıktı. Şeyh Said'i bela olarak niteledi.
Diyap Ağa, Yunan işgali sırasında Meclis'in Kayseri'ye taşınmasının konuşulduğu sırada meclis kürsüsünde yaptığı konuşma ile bir vatanperverlik örneği ortaya koymuştur. Meclis kürsüsünde "Biz buraya kaçmaya mı geldik, yoksa kavga edip ölmeye mi? Eğer meclisi taşımak istiyorsanız buyurun gidin. Ama ben gidemem. Tek başıma bile olsam, bayrağım, dinim ve vatanım için son kurşunuma kadar savaşırım. Son kurşunu da kafama sıkarım. Bu böyle biline..."
İşte bu kararlılık ve net duruş Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarken en büyük dayanağı olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk'ün inşa ettiği Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapı asırlardır birlikte oluşturulan medeniyetin bir yansımasıdır, zorla ya da şartlar gereği bir araya gelme değildir.
Türkiye'nin geleceği için birlik şart
Prof. Dr. Haydar Baş'ın 6 Haziran 2015'te gerçekleştirdiği TRT Seçim konuşmasında bakınız bu tarihi süreci nasıl özetlemiş:
"Bizler Anadolu Yaylası'na 1071 tarihinde Malazgirt Meydan Muharebesi ile beraber girmiş bir milletiz. Arkasından 140 yıl sonra Hacı Bektaş ve yarenleri Anadolu Yaylası'na gelmiş, Anadolu'da yaşayan insanların tamamına yakınını da Müslüman yapmıştır. Süryani, Keldani, Yezdani, Rum, Ermeni, Boşnak, Arap, Kürt, Laz, Çerkez vs. gibi 36 tane etnik grubu Müslüman etti. Nezaket ve nezafeti ile insanlara örnek olan Hacı Bektaş, orada yaşayan insanların hemen hemen tamamına yakınına "Ben Müslüman Türk'üm" sözünü söyletti. Onun için bu bizim bir kazancımızdır. Anadolu Yaylası'nda vücuda gelen bu yapılanma, bu mozaik aynı zamanda merhum Mustafa Kemal Atatürk'ün inşa ettiği Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısını meydana getirmiştir."
Yine aynı konuşmada Sayın Baş:
"Bugün bu yapı ile oynanmak isteniyor. Ama bu yapı ile oynanması çok yanlıştır.
Sebebine gelince; üniter yapının dışında vücuda gelecek olan federatif yapılar federasyona, ondan da başkanlığa gider. Federatif yapıların her birisi imtiyaza sahip olup ayrı ayrı bir hukukla temsil edilecektir. Böyle bir ülkede birliği, beraberliği, dirliği yaşayabilmek asla mümkün değildir. Bendeniz federatif yapılarla beraber yürümenin, başkanlık sistemine gitmenin; kayıkla kürek çekerek yüzmeye benzetiyorum.
Üniter yapı ile beraber olmanın da gemi ile seyahat edilmesine benzetiyorum. Arada bu derece büyük farklar vardır."
Sayın Baş'ın tüm konuşmalarında da belirttiği gibi hiçbir oyuna gelmeden Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısını korumak ana amacımız olmalıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde kurulan ulus-devlet yapısı bağımsızlığımızın, birlik ve beraberliğimizin en büyük teminatıdır. İşte bugün de benzer bir duruşa, toplumsal birlikteliğe ve ortak bir mücadele ruhuna ihtiyacımız var.
Bizi ayrıştırmaya çalışan her türlü girişime karşı, tarihimizden aldığımız ilhamla hareket etmeliyiz. Bu millet, geçmişte olduğu gibi bugün de birlik içinde hareket ederse, tüm zorlukların üstesinden gelebilir. Mustafa Kemal Atatürk'ün çizdiği yolda, fabrika ayarlarımıza dönerek, adalet, demokrasi ve birliktelik ruhuyla hareket etmek zorundayız. Ancak o zaman Türkiye için gerçek bir umut ve güçlü bir gelecek inşa edebiliriz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi / diğer yazıları
- Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü / 13.03.2025
- Terörsüz Türkiye sürecinin başrolünde kim var? / 11.03.2025
- Tam bağımsız Türkiye, milli birlik ve ekonomi / 10.03.2025
- Silah bırakma açıklaması stratejik bir hamle mi, yeni bir plan mı? / 07.03.2025
- Vatandaşın cebine para koyarsak enflasyon artar mı? / 06.03.2025
- 66. madde tartışmaları ve Türkiye'nin üniter yapısı / 05.03.2025
- Sevr’den günümüze bölgesel planlar / 04.03.2025
- Silah bırakma çağrısı ve BOP / 03.03.2025
- Adalet toplumsal güvenin temelidir / 01.03.2025
- Demokrasilerde eleştirinin yeri ve Türkiye’deki hukuksal durum / 28.02.2025
- Terörsüz Türkiye sürecinin başrolünde kim var? / 11.03.2025
- Tam bağımsız Türkiye, milli birlik ve ekonomi / 10.03.2025
- Silah bırakma açıklaması stratejik bir hamle mi, yeni bir plan mı? / 07.03.2025
- Vatandaşın cebine para koyarsak enflasyon artar mı? / 06.03.2025
- 66. madde tartışmaları ve Türkiye'nin üniter yapısı / 05.03.2025
- Sevr’den günümüze bölgesel planlar / 04.03.2025
- Silah bırakma çağrısı ve BOP / 03.03.2025
- Adalet toplumsal güvenin temelidir / 01.03.2025
- Demokrasilerde eleştirinin yeri ve Türkiye’deki hukuksal durum / 28.02.2025