Son günlerde yaşanan gelişmeler, halkın meydanlarda verdiği güçlü mesajı açıkça gösteriyor. Meydanlar, adalet, hak, hukuk ve insanca yaşam taleplerinin yükseldiği bir alan haline geldi. Kimsenin belli bir partiye angaje olmak gibi bir derdi yok; her kesimden gençlerin ve vatandaşların bir araya geldiğini görüyoruz. CHP'nin dayanışma sandıklarında oy kullananlar da protesto için sokaklara çıkanlar da cumartesi Maltepe Miting Alanını dolduran yüzbinler de incelendiğinde çok farklı fikir ve görüşteki insanların bir araya geldiği gözlenmektedir. Uzun süredir arzulanan toplumsal ittifakın, gerçek anlamda vücut bulmaya başladığını söylemek mümkün.
İmamoğlu sürecindeki gelişmeler, toplumda geniş bir kesimi harekete geçirdi. Mesele çoktan İmamoğlu meselesi olmaktan çıktı. Daha önce 'toplumsal ittifak' ve 'milletin iradesi' vurguları yapıyorduk, işte bugün bunun somut bir örneği yaşanıyor. 15 Temmuz'da meydanlara çıkan halkın o gün AKP için değil, Türkiye Cumhuriyeti için sahaya indiğini söylemiştik. Bugün de meydanları dolduranlar ne İmamoğlu için ne de CHP için sahaya inmektedir. Meydanlara çıkan halk, geçmişte olduğu gibi bugün de en büyük gücün kendisinde olduğunu göstermiştir.
Hükümetin her defasında "yüzde elli benim arkamda" diyerek ilerlediği süreçte, muhalefetin birlik içinde durursa, milletin iradesinin gerçekleşeceği bir kez daha görülmüştür. Uzun süreden beri BTP Lideri Hüseyin Baş'ın muhalefete "iktidara "Sen % 50 isen, biz de muhalefet olarak %50'yiz" diyebilmeliyiz" çağrısını hatırlayalım. Ne demişti Hüseyin Baş:
"Bugün iktidar muhalefete şöyle davranıyor: 'Ben % 50'yim, sen 3'sün, sen 5'sin, sen 7'sin sen 10'sun, sen 25'sin. Yani parça parça bir yapıdasın. Dolayısıyla hiçbirinizin yüzde 50 kadar geçerliliği yok' imajı veriyorlar. O halde bize düşen, bizim de oturup, "sen % 50 isen biz de kalan %50'yiz" diyebilmeliyiz. Şu klasik cümleyi kullanmayacağım, 'Görüşlerimiz farklı olsa da' cümlesini kullanmayacağım. Bizim hangi görüşümüz farklı? Bunu masaya yatıralım. Hepimiz Atatürkçü müyüz? Evet. Hepimiz laik, demokratik, Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletinin savunucuları mıyız? Evet. Hepimiz bu ülkenin hortumlanmasına karşı mıyız? Evet. Hepimiz yoksulun yanında mıyız? Evet. Hepimiz Türk milletinin kardeşliğini savunuyor muyuz? Evet. O zaman neyimiz farklı olabilir? Her şeyimiz aynı değil mi? Ben bu güzel kalabalığın önünde bütün Türkiye siyasetine şöyle sesleniyorum: Ben Hüseyin Baş. Bağımsız Türkiye Partisi'nin bütün organlarından yetkisini almış, onlar adına demokrasi ile birlikte konuşan genç kardeşiniz olarak diyorum ki: Ben bu düzenin değişmesi, demokratikleşmesi, Atatürkçüleşmesi için her şeye, her türlü zeminde uyum sağlayacağıma söz veriyorum. "Ya işte bir yerlerle bir şeyler yapmak istiyor" diyebilirler, hayır. Ben haklı mücadelemizi tek başımıza kalsak da yapmaya kararlı bir olan siyasi oluşumun içinde olduğumu bilen biriyim."
İşte bugün meydanlarda verilen en önemli mesaj da bu birlik beraberliğe olan özlemdir. Burada önemli olan, vatandaşın demokratik haklarını kullanırken iradesini başkalarının yönlendirmesine izin vermemesidir. Anayasal hak sınırları içerisinde yapılan protestoların hiçbir zaman hak ve hukuk sınırlarını aşmamasına dikkat edilmelidir.
Vatandaşın canına tak ettiği ekonomik sıkıntılar, açlık, yoksulluk, işsizlik ve yüksek enflasyon nedeniyle hayat pahalılığı insanların en büyük endişesi haline gelmiştir. Meydanlarda yükselen sesler, adalet ve hukuk, açlık sınırının altında yaşayan milyonlarca insan için insanca bir yaşam, genç işsizlik oranının azalması için istihdam politikalarının iyileştirilmesi, basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve demokratik hakların korunması, asgari ücretin ve emekli maaşlarının yaşanabilir seviyeye çekilmesi, kiraların ve ev fiyatlarının fahiş şekilde artması nedeniyle konut politikalarının gözden geçirilmesi talepleridir. Halkın meydanlardan verdiği mesaj, artık sadece bireysel şikayetlerden ibaret değildir; toplumsal bir değişim isteğini barındırıyor. Gençlerin mevcut siyasi politikalara karşı daha yüksek sesle konuşması, geleceklerini yeniden kazanma isteklerinden başka bir şey değildir.
Türk milleti, Mustafa Kemal Atatürk'ün kendisine emanet ettiği bu cumhuriyeti ve devleti sonuna kadar korumaya hazırdır. Bugün verilen mesaj da aslında tam olarak budur. Ülkemizin geleceğini şekillendiren kritik dönemeçlerde, millet olarak ortak değerler etrafında birleşerek, güçlü bir duruş sergilemek milletimizin şiarıdır. Türkiye'nin kaderini, sadece halkın iradesi belirleyecektir.
İmamoğlu sürecindeki gelişmeler, toplumda geniş bir kesimi harekete geçirdi. Mesele çoktan İmamoğlu meselesi olmaktan çıktı. Daha önce 'toplumsal ittifak' ve 'milletin iradesi' vurguları yapıyorduk, işte bugün bunun somut bir örneği yaşanıyor. 15 Temmuz'da meydanlara çıkan halkın o gün AKP için değil, Türkiye Cumhuriyeti için sahaya indiğini söylemiştik. Bugün de meydanları dolduranlar ne İmamoğlu için ne de CHP için sahaya inmektedir. Meydanlara çıkan halk, geçmişte olduğu gibi bugün de en büyük gücün kendisinde olduğunu göstermiştir.
Hükümetin her defasında "yüzde elli benim arkamda" diyerek ilerlediği süreçte, muhalefetin birlik içinde durursa, milletin iradesinin gerçekleşeceği bir kez daha görülmüştür. Uzun süreden beri BTP Lideri Hüseyin Baş'ın muhalefete "iktidara "Sen % 50 isen, biz de muhalefet olarak %50'yiz" diyebilmeliyiz" çağrısını hatırlayalım. Ne demişti Hüseyin Baş:
"Bugün iktidar muhalefete şöyle davranıyor: 'Ben % 50'yim, sen 3'sün, sen 5'sin, sen 7'sin sen 10'sun, sen 25'sin. Yani parça parça bir yapıdasın. Dolayısıyla hiçbirinizin yüzde 50 kadar geçerliliği yok' imajı veriyorlar. O halde bize düşen, bizim de oturup, "sen % 50 isen biz de kalan %50'yiz" diyebilmeliyiz. Şu klasik cümleyi kullanmayacağım, 'Görüşlerimiz farklı olsa da' cümlesini kullanmayacağım. Bizim hangi görüşümüz farklı? Bunu masaya yatıralım. Hepimiz Atatürkçü müyüz? Evet. Hepimiz laik, demokratik, Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletinin savunucuları mıyız? Evet. Hepimiz bu ülkenin hortumlanmasına karşı mıyız? Evet. Hepimiz yoksulun yanında mıyız? Evet. Hepimiz Türk milletinin kardeşliğini savunuyor muyuz? Evet. O zaman neyimiz farklı olabilir? Her şeyimiz aynı değil mi? Ben bu güzel kalabalığın önünde bütün Türkiye siyasetine şöyle sesleniyorum: Ben Hüseyin Baş. Bağımsız Türkiye Partisi'nin bütün organlarından yetkisini almış, onlar adına demokrasi ile birlikte konuşan genç kardeşiniz olarak diyorum ki: Ben bu düzenin değişmesi, demokratikleşmesi, Atatürkçüleşmesi için her şeye, her türlü zeminde uyum sağlayacağıma söz veriyorum. "Ya işte bir yerlerle bir şeyler yapmak istiyor" diyebilirler, hayır. Ben haklı mücadelemizi tek başımıza kalsak da yapmaya kararlı bir olan siyasi oluşumun içinde olduğumu bilen biriyim."
İşte bugün meydanlarda verilen en önemli mesaj da bu birlik beraberliğe olan özlemdir. Burada önemli olan, vatandaşın demokratik haklarını kullanırken iradesini başkalarının yönlendirmesine izin vermemesidir. Anayasal hak sınırları içerisinde yapılan protestoların hiçbir zaman hak ve hukuk sınırlarını aşmamasına dikkat edilmelidir.
Vatandaşın canına tak ettiği ekonomik sıkıntılar, açlık, yoksulluk, işsizlik ve yüksek enflasyon nedeniyle hayat pahalılığı insanların en büyük endişesi haline gelmiştir. Meydanlarda yükselen sesler, adalet ve hukuk, açlık sınırının altında yaşayan milyonlarca insan için insanca bir yaşam, genç işsizlik oranının azalması için istihdam politikalarının iyileştirilmesi, basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve demokratik hakların korunması, asgari ücretin ve emekli maaşlarının yaşanabilir seviyeye çekilmesi, kiraların ve ev fiyatlarının fahiş şekilde artması nedeniyle konut politikalarının gözden geçirilmesi talepleridir. Halkın meydanlardan verdiği mesaj, artık sadece bireysel şikayetlerden ibaret değildir; toplumsal bir değişim isteğini barındırıyor. Gençlerin mevcut siyasi politikalara karşı daha yüksek sesle konuşması, geleceklerini yeniden kazanma isteklerinden başka bir şey değildir.
Türk milleti, Mustafa Kemal Atatürk'ün kendisine emanet ettiği bu cumhuriyeti ve devleti sonuna kadar korumaya hazırdır. Bugün verilen mesaj da aslında tam olarak budur. Ülkemizin geleceğini şekillendiren kritik dönemeçlerde, millet olarak ortak değerler etrafında birleşerek, güçlü bir duruş sergilemek milletimizin şiarıdır. Türkiye'nin kaderini, sadece halkın iradesi belirleyecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi / diğer yazıları
- Meydanlar bize ne mesaj veriyor? / 31.03.2025
- Büyük İsrail Projesi ve Kürt Özerk Bölgesi / 23.03.2025
- Kadınların hak arayışı ve ekonomik bağımsızlık / 18.03.2025
- Gençler umutlarını kaybediyor / 17.03.2025
- Atatürk ve demokrasi / 14.03.2025
- Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü / 13.03.2025
- Terörsüz Türkiye sürecinin başrolünde kim var? / 11.03.2025
- Tam bağımsız Türkiye, milli birlik ve ekonomi / 10.03.2025
- Silah bırakma açıklaması stratejik bir hamle mi, yeni bir plan mı? / 07.03.2025
- Vatandaşın cebine para koyarsak enflasyon artar mı? / 06.03.2025
- Büyük İsrail Projesi ve Kürt Özerk Bölgesi / 23.03.2025
- Kadınların hak arayışı ve ekonomik bağımsızlık / 18.03.2025
- Gençler umutlarını kaybediyor / 17.03.2025
- Atatürk ve demokrasi / 14.03.2025
- Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü / 13.03.2025
- Terörsüz Türkiye sürecinin başrolünde kim var? / 11.03.2025
- Tam bağımsız Türkiye, milli birlik ve ekonomi / 10.03.2025
- Silah bırakma açıklaması stratejik bir hamle mi, yeni bir plan mı? / 07.03.2025
- Vatandaşın cebine para koyarsak enflasyon artar mı? / 06.03.2025