Apo'nun silah bırakma çağrısından sonra PKK'dan da bu çağrıya uyacakları açıklaması geldi. PKK'nın açıklamasının satır araları incelendiğinde, bölgede yeni bir dönemin başladığını iddia eden ifadeler dikkat çekiyor. "Kürdistan ve Orta Doğu'da yeni bir tarihsel sürecin başladığı açıktır" gibi çok net ifadeler var. Bu sözler, aslında bölgede yeni bir planın devreye sokulduğuna işaret ediyor.
ABD ve bölgedeki bazı güçler, Ortadoğu'da yeni bir siyasi harita oluşturma niyetlerini gizlemiyorlar. PKK açıkça, "Büyük kahramanlık hareketi" olarak tanımladığı geçmişini, yeni bir "mücadele sürecine" taşıyacağını ilan ediyor. Peki, bu yeni süreç ne anlama geliyor?
Sevr Antlaşması ve tarihten gelen tehdit
Bu noktada Sevr Antlaşması'nı hatırlamak gerekiyor. Sevr'in 62., 63. ve 64. maddeleri, Kürdistan'ın özerk bir bölge olarak tanımlanmasını öngörüyordu. Buna göre, bu bölge önce Osmanlı'ya bağlı olacak ancak daha sonra bağımsızlık ilan edebilecekti. Aynı şekilde, Musul ve Suriye'deki Kürtlerin bu bölgeye katılma hakkı da saklı tutulmuştu. Bugün talep edilenlerin, Sevr'de dayatılan maddelerle benzerlik gösterdiğini görüyoruz.
Ancak Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, Sevr'i reddederek bu planları boşa çıkardı. O dönem Kürt, Çerkes, Boşnak, Laz gibi farklı etnik kökenlerden gelen insanlar, ortak bir mücadele vererek bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu.
Mustafa Kemal Atatürk, Lozan Antlaşması'nda "Hangi halk kesiminden olursa olsun, bu vatan toprakları üzerinde Müslüman olan herkes Türk milletidir; vatanın-devletin asıl ve eşit sahibidir. Azınlık ise ancak gayr-ı müslim olanlardır" ilkesini ortaya koyarak, etnik ayrışmanın önüne geçmiş, ulus devleti oluşturmuştur. Ama ne var ki; Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısı her vesile ile bozulmaya çalışılmış, etnik temellerle bölme planları farklı yöntemlerle gündeme getirilmeye çalışılmıştır.
1980'lerden sonra önce Ermeni meselesi kaşındı, ardından PKK terör örgütü sahaya sürüldü. 1990'ların sonunda, Kuzey Irak'ta federatif bir Kürt yapısının kurulmasına izin verilmesi, bugünkü sürecin temelini oluşturdu. O dönem Türkiye'ye, "Size zarar vermiyoruz, sınır dışında bir yapılanma oluşturuyoruz" denildi. Ancak gelinen noktada, artık sadece bir terör örgütü değil, bir devlet yapılanması ile karşı karşıya olduğumuz açık.
Dünyadaki etnik fitneler ve Ortadoğu'daki planlar
ABD ve Batı'nın bu sürece nasıl yön verdiğini anlamak için tarihsel örneklere bakmak gerekiyor. Geçmişte Osmanlı topraklarında ajanlar aracılığıyla çıkarılan etnik ve mezhep temelli isyanlar, bugün de benzer bir yolla sürdürülmeye çalışılıyor. İngiliz ajan Lawrence, 1800'lerin sonunda Hicaz bölgesinde benzer fitneleri yayarak Osmanlı'yı zayıflatmıştı. Bugün de benzer bir senaryo sahneleniyor. O gün Osmanlıyı zayıflatmak için Arap kökenli vatandaşlar kullanıldı, bugün ise "Kürdistan" projesiyle Kürt kökenli vatandaşlarımız kullanılarak yeni bir bölgesel harita oluşturulmak isteniyor. Ancak unutulmaması gereken nokta şu ki, bu projeler sadece bölgeyi istikrarsızlaştırmak için kullanılıyor. Kürt vatandaşlarımızın da bu süreçten zarar göreceğini görmek gerekiyor.
ABD'nin ve Batı'nın, Ortadoğu'daki bölgesel yapıları kendi çıkarları doğrultusunda dizayn ettiği bir gerçektir. Kuzey Irak'ta federatif bir yapı oluşturulması, bölgede yeni bir devletin temelini atma amacı taşıyordu. Bugün Suriye'deki PKK unsurlarının desteklenmesi de benzer bir planın devrede olduğunu gösteriyor.
Sonuç: Tarih tekerrür mü ediyor?
İşte bugün PKK'nın silah bırakma süreci, bölgeyi yeniden dizayn etme girişiminin bir parçası olabilir. Sevr Antlaşması'nda yer alan özerklik planlarının bugün yeniden gündeme getirilmesi, aslında bir tesadüf değildir. Ortadoğu, emperyal gücün stratejik hesaplarında hep bir hedef olmuştur. Ancak unutulmamalıdır ki, geçmişte bu oyunları bozan bir halk iradesi vardı ve bu irade bugün de böyle bir tehdide karşı koyabilecek inançtadır.
Türkiye'nin bugünkü siyasi yapısında, bu bölücü planlara nasıl karşı durulacağı büyük önem taşıyor. Milliyetçi ve muhafazakâr kesimler, bu projelere karşı bilinçlendirilmelidir. Özellikle 2015 sonrası dönemde, siyasi partilerin pozisyonları bu süreçte belirleyici olacaktır. Türkiye'nin ulusal bütünlüğü için, geçmişten ders alarak ortak değerler etrafında birleşmek gerekmektedir.
Gelecek nesillerimizin huzur ve bölünmezliği için, tarihten ders çıkararak milli birlik ve bütünlüğümüzü korumaya devam etmeliyiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi / diğer yazıları
- Silah bırakma açıklaması stratejik bir hamle mi, yeni bir plan mı? / 07.03.2025
- Vatandaşın cebine para koyarsak enflasyon artar mı? / 06.03.2025
- 66. madde tartışmaları ve Türkiye'nin üniter yapısı / 05.03.2025
- Sevr’den günümüze bölgesel planlar / 04.03.2025
- Silah bırakma çağrısı ve BOP / 03.03.2025
- Adalet toplumsal güvenin temelidir / 01.03.2025
- Demokrasilerde eleştirinin yeri ve Türkiye’deki hukuksal durum / 28.02.2025
- Muhalefetin yekvücut olma zorunluluğu ve Türkiye'nin geleceği / 27.02.2025
- Market fiyatları uygulaması ve kira artışları / 26.02.2025
- Son dönemde yaşanan hukuki süreçler / 25.02.2025
- Vatandaşın cebine para koyarsak enflasyon artar mı? / 06.03.2025
- 66. madde tartışmaları ve Türkiye'nin üniter yapısı / 05.03.2025
- Sevr’den günümüze bölgesel planlar / 04.03.2025
- Silah bırakma çağrısı ve BOP / 03.03.2025
- Adalet toplumsal güvenin temelidir / 01.03.2025
- Demokrasilerde eleştirinin yeri ve Türkiye’deki hukuksal durum / 28.02.2025
- Muhalefetin yekvücut olma zorunluluğu ve Türkiye'nin geleceği / 27.02.2025
- Market fiyatları uygulaması ve kira artışları / 26.02.2025
- Son dönemde yaşanan hukuki süreçler / 25.02.2025