Biden döneminde Gazze'ye, Batı Şeria'ya, Lübnan'a ve Suriye'ye acımasız saldırılar düzenleyip on binlerce masum insanı katleden, milyonlarca insanı zorla göç ettiren İsrail, Trump döneminde de bugüne kadar işgal ettiği toprakları kalıcı hale dönüştürmeye çalışıyor.
Gazze'de her ne kadar ateşkes anlaşması gereği Filistinlilerin Gazze'nin kuzeyine dönmelerine izin verilse de, Trump'ın açıklamalarına bakılırsa, esir takası sonrası bu dönüşler pek kalıcı olamayacak gibi görünüyor.
Hatırlarsanız Trump, birkaç gün önce Gazzelilerin Mısır ya da Ürdün'e gönderilmesi gerektiğini söylemiş, Mısır ve Ürdün bunu reddedince de bu talebindeki ısrarını sürdürmüştü. Daha sonra da konuyu görüşme üzere ABD Dışişleri Bakanı Rubio, Mısırlı mevkidaşı Abdulati ile bir görüşme gerçekleştirmişti.
Filistinlilerin Gazze'nin kuzeyine dönüşü kalıcı olacaksa, Trump'ın bu teklifi ve teklifteki ısrarı ne oluyor? İsrailli yetkililerin epey zamandan beri Gazze'ye, özellikle de kuzeyine bir yerleşim planı var. Bunu hiçbir zaman gizlemediler. Bu gerçeği, Gazze'de sadece insanları öldürmekle kalmayıp, hastaneleri, okulları, camileri, mülteci kamplarını, altyapıyı tamamen yok etmelerinden anlayabiliyoruz.
Eğer İsrail, bir coğrafyada tüm yaşam alanlarını yok ediyorsa, emin olun ki yerleşmek içindir. Kimse saman alevi gibi olan ateşkese güvenip de başka bir şey zannetmesin. İsrail hiçbir zaman kalıcı bir ateşkese evet demez, farzı muhal dese de kandırmak içindir. Bunun örnekleri çok gördük.
İsrail'in Ortadoğu planı tabii ki Gazze ile sınırlı değil. 19 Ocak'ta Gazze konusunda Hamas'la ateşkes imzaladı, 20 Ocak'ta Trump ABD başkanı oldu, 21 Ocak'ta da saldırılarını Batı Şeria'da yoğunlaştırdı. Bu tarihten bugüne katlettiği Filistinli sayısı 30'u buldu. Trump, başkan olmadan önce yaptığı açıklamalarda İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etmesine göz yumacağını ifade ediyordu. Anlıyoruz ki bu süreçte Batı Şeria da maalesef İsrail toprağı haline getirilecek.
İsrail BM Büyükelçisi Danny Danon'un, bir BM yardım kuruluşu olan UNRWA'nın Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki faaliyetlerine İsrail tarafından yasak getirilmesine yönelik önceki gün yaptığı konuşmada kullandığı şu ifadeler bu gerçeği gözler önüne seriyor:
"Yasa, UNRWA'nın İsrail'in egemen topraklarında faaliyet göstermesini yasaklıyor ve İsrailli yetkililerin UNRWA ile herhangi bir temasta bulunmasını engelliyor. UNRWA'nın İsrail topraklarında herhangi bir temsilcilik, hizmet veya faaliyette bulunmasına izin verilmeyecek. İsrail, UNRWA veya onun adına hareket eden herhangi biriyle tüm iş birliğini, iletişimi ve teması sonlandıracaktır."
Dikkatinizi çekerim; "İsrail'in egemen toprakları" ya da "İsrail toprakları" dedikleri yerler, Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs… Birileri hala iki devletli çözümden bahsediyor, İsrail ise tüm Filistin topraklarını kendi egemen toprağı olarak görüyor.
İsrail ayrıca, Lübnan ile imzalanan ateşkes hükümlerine de uymuyor ve yalan iddialarla Lübnan'a yönelik saldırılarını sürdürüyor, buradaki işgalini de kalıcı hale getirmeye çalışıyor.
İsrail'in bu süreçte işgal ettiği bir diğer ülke ise Suriye. Esad yönetiminin devrilmesini fırsat bilen İsrail, daha ilk günden Suriye topraklarına girdi, başkent Şam'a 20 kilometreye kadar yaklaştı ve doğuya doğru da işgalini genişletmeye devam ediyor.
Merkezi İngiltere'de bulunan Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Esad rejiminin devrilmesinin ardından İsrail'in, Şam kırsalında bulunan Hermon Dağı'ndaki varlığını güçlendirdiğini ve burada bir helikopter pisti kurduğunu söyledi.
Hermon Dağı, Suriye-Lübnan sınırının üzerinde, Şam kırsalına ve İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri'ne bakan karla kaplı büyük bir dağ zirvesi grubudur. İsrail 1967 savaşında Hermon Dağı'nı ele geçirmişti. İsrail Savunma Bakanı Israel Katz önceki gün yaptığı açıklamada, İsrail güçlerinin Hermon Dağı'nda süresiz olarak kalacağını söyledi. İsrailli yetkililer daha önce bu harekatların İsrail'in sınırlarını güvence altına almak için sınırlı ve geçici olduğunu söylemişti. Demek ki, İsrail'in "geçici" dediklerini "kalıcı" olarak algılamamız gerekiyor.
Bu arada dün İsrail basınında çıkan bir haber oldukça dikkat çekti. İsrail'in Maariv gazetesinin isimsiz kaynaklara dayandırdığı haberine göre, ABD Başkanı Trump, ABD askerlerini Suriye'den çekmek için Türkiye'den İsrail'le ilişkileri düzeltme taahhüdü istedi. Türkiye'nin böyle bir talebi mevcut koşullarda kabul etmesi pek mümkün gözükmüyor. O zaman şu soru akla geliyor: ABD Başkanı, Türkiye'nin kabul etmeyeceği bir şartı öne sürerek, Suriye'deki askeri varlığını kalıcı hale mi getirmek istiyor? Ne olacağını tam bilmiyoruz, zaman gösterecek.
Aralık ayı sonunda Pentagon, Suriye'deki Amerikan askerlerinin sayısının 900'den 2 bine çıkarıldığını duyurmuştu. Ve ABD her fırsatta Fırat'ın doğusunda bulunan PKK'nın uzantısı Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) olan desteğini vurgulamıştı.
Ortadoğu'daki durum bu, yetkililerimiz bu gelişmeleri dikkate alarak milli çıkarlarımız doğrultusunda güvenliğimizi ve geleceğimizi düşünerek adımlar atmalıdır.
- Trump hızlı başladı; ne değişecek? / 29.01.2025
- İnsan bozulunca, her şey bozuluyor / 28.01.2025
- Gazze’deki ateşkes ABD’ye mi emanet? / 25.01.2025
- Kartalkaya’da yüreğimiz yandı / 24.01.2025
- Hz. Fatıma edep, ölçü ve iman abidesidir / 22.01.2025
- ‘Söneriz diye üflediler, alev aldık’ / 21.01.2025
- Türk’ün düşmanı, Kürt’ün katili ile ‘barış süreci’ / 18.01.2025
- Gazze’de ateşkes muamması / 17.01.2025
- Bugün yaşanan süreci 10 yıl önceden öngördü / 15.01.2025