Bilenler hatırlar inşaallah, bir kaç kere anlattığım bir "Avcı Tavşan" hikâyem var.
Günümüze çok yakışacağını düşünerek bir daha arz etmek, anlatmak istiyorum.
Gecenin bitiş ânları.. Sabaha yakın?
Tan ağarmaya yüz tutmuş ama gün henüz aydınlanmamış...
Karga, uykusunun en lezzetli yerinde bir tıkırtı duyarak uyanır. (Malum kuşların en erken uyananının kargalar olduğu söylenir). Hem sesi, hem de kendinden erken uyanan yaratığı merak eder! Sese doğru tünediği ağacın dalında ilerler.
Alaca karanlıkta bir de bakar ki bir tavşan, ağacın hemen altındaki mağaranın önüne bir daktilo koymuş ve "takır-tukur" bir şeyler yapıyor!
Ortalık yavaş yavaş aydınlanmakta ve canlılar uyanmaya başlamıştır.
Gün ışıdıkça karga tavşanı daha açık net izlemeye başlar; büyük bir ciddiyetle bir şeyler yazmaktadır tavşan.
Hemen yakındaki tümseğin ardında bir tilki görünür.
Tilki mağaranın ağzındaki Tavşanı görünce, kahvaltısını bulmanın sevinciyle hemen saldırı pozuna girer! Sinerek sessiz sessiz tavşana yaklaşır. Tavşan tilkiyi görür ama kaale almaz, işine devam eder. Tilki şaşırır ve açıkça tavşana yaklaşır:
- Hey! Ne yapıyorsun? Diye sorar.
Tavşan, oralı olmadan:
- Tavşanın tilkiyi nasıl avlayacağının yöntemini yazıyorum. Çocuklara lazım olur. Tilki iyice şaşırır:
- Deli misin oğlum sen? Hiç böyle bir şey olabilir mi?
Tavşan işine devam ederken biraz da öfkeli bir sesle:
- Öööf! Olurunu olmazını ben bilirim. Uzatma, erkeksen içeri gel, der döner mağaraya girer; tilki de, mağaradan tavşanın kaçma şansının kalmadığını düşünüp sevinç ve iştahla peşinden...
Karga dalın ucunda seyretmektedir.
Tilki de mağarada kaybolunca, kısa bir süre sonra mağaradan kısa süreli bir boğuşma sesleri duyulur.
Biraz sonra mağaranın kapısında tavşan görünür. Üstünün tozlarını çırparak tekrar daktilosunun başına geçer.
Karga, hayretle işin sonunu merak ederken aynı tümseğin ardından bu kere bir kurt görünür.
Kurt da tavşanı görünce sevinip saldırı pozuna geçer ama tavşan, kurdu da iplemez! Tilki gibi iyice şaşıran kurt da açıkça tavşana yaklaşır ve:
- Ne yapıyorsun? Diye sorar. Tavşan, aynı aynaz ve saymaz tavırlarla:
- Tavşanların nasıl kurt avlayacağının yollarını yazıyorum. Bana bir şey olursa çocuklar öğrenemez ve aç kalır, diyerek yazmaya devam eder. Kurt da bu cevaba öfkelenir:
- Ulan! Salak mısın sen? Hiç öyle bir şey olur mu? Diye bağırınca:
- Boşa bağırıp kafamı şişirme! Erkeksen peşimden gel, gör, diyen tavşan arkasını döner, mağaraya girer, kurt da öfke ve hevesle peşinden?
Karga iyice dalın ucuna gelerek merakla izlemeye devam eder. Yine mağaradan bu sefer daha kuvvetli bir boğuşma sesi duyulur. Mağaranın kapısından dışarı tozlar çıkar ve az sonra tozların arasından Tavşan görünür! Üstünü çırparak tekrar daktilosunun başına geçer.
Meraktan ölecek hale gelen karga, sessizce süzülerek mağaraya girer.
Gözleri alaca karanlığa alışınca bir de bakar ki; bir yanda tilkinin postu ve tırnakları, bir yanda da kurdun postu ve tırnakları var.
Biraz daha dikkatle bakar ki, mağaranın dibinde bir aslan yan yatmış dişlerini temizlemektedir.
Avcı tavşan hikayem bu. Korkarım, aynı durumdayız!
Mağaramızın önüne bir tavşan, önüne de bir daktilo koymuşlar ve tarihin dolgu malzemesi aşiretlerin Türk'ü nasıl avlayacağını yazdırıyorlar!
Mağara bizim, tavşan bizim, daktilo bizim; tilki bizim, kurt bizim ama içerde yabancı bir yırtıcı var!
Bu gibi hallerde, destanlarımızda; Oğuz Kağan gibi, Alper Tunga gibi bir er çıkar ve can yakan ejderhayı itlaf eder.
Şahsen o Aslan Avcısı Türk Oğlu Türk'ü bekledim...
Ayak seslerini duyuyorum...
"Biz Türk milletinin hem korunağı, hem de sığınağıyız" diyen Türkoğlu Türk'ü duyuyorum, herkes duyacak inşaallah...
Şahsen Allah'ın Mâide 54. ayette; "Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir" diye Türk Milletini tarif ettiğine inananlardanım.
Ayrıca el-Câhız'ın Fezâil'ül-Etrâk (Türklerin Faziletleri) adlı eserinde;
"Hz. Peygamber'in hadislerinde, 'Türkler size dokunmadıkça siz de Türklere dokunmayınız' denilmiştir. Hadd-i zatında bu hadis, Hz. Peygamber'in bütün Araplara bir vasiyeti mahiyetindedir. Akl-ı selim için yol bizim Türklerle mütareke halinde yaşamamızdır. Bir millet ki, Zülkarneyn bile bütün yeryüzüne kasırga gibi harb ve kılıçla hâkim olduktan sonra onlarla harb etmekten çekinmiş ve 'Onları bırakınız, onlara Türk deyiniz' demiş ve Türklere (Türkler de O'na) hiç dokunmamıştır" (Hz. Peygamber'in Hadislerinde Türkler- Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı) şeklinde anlatılan Türk Milletine, Allah'ın uzun süreli zilleti revâ göreceğine asla inanmayanlardanım...
"Bizim yolumuzda gayret gösterenlere gelince biz onlara yolumuz açarız, şüphesiz Allah bu gayreti gösteren ulu insanlarla beraberdir." (Ankebût-69).
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN." Vesselâm... Selâm, sevgi, duâ...
Günümüze çok yakışacağını düşünerek bir daha arz etmek, anlatmak istiyorum.
Gecenin bitiş ânları.. Sabaha yakın?
Tan ağarmaya yüz tutmuş ama gün henüz aydınlanmamış...
Karga, uykusunun en lezzetli yerinde bir tıkırtı duyarak uyanır. (Malum kuşların en erken uyananının kargalar olduğu söylenir). Hem sesi, hem de kendinden erken uyanan yaratığı merak eder! Sese doğru tünediği ağacın dalında ilerler.
Alaca karanlıkta bir de bakar ki bir tavşan, ağacın hemen altındaki mağaranın önüne bir daktilo koymuş ve "takır-tukur" bir şeyler yapıyor!
Ortalık yavaş yavaş aydınlanmakta ve canlılar uyanmaya başlamıştır.
Gün ışıdıkça karga tavşanı daha açık net izlemeye başlar; büyük bir ciddiyetle bir şeyler yazmaktadır tavşan.
Hemen yakındaki tümseğin ardında bir tilki görünür.
Tilki mağaranın ağzındaki Tavşanı görünce, kahvaltısını bulmanın sevinciyle hemen saldırı pozuna girer! Sinerek sessiz sessiz tavşana yaklaşır. Tavşan tilkiyi görür ama kaale almaz, işine devam eder. Tilki şaşırır ve açıkça tavşana yaklaşır:
- Hey! Ne yapıyorsun? Diye sorar.
Tavşan, oralı olmadan:
- Tavşanın tilkiyi nasıl avlayacağının yöntemini yazıyorum. Çocuklara lazım olur. Tilki iyice şaşırır:
- Deli misin oğlum sen? Hiç böyle bir şey olabilir mi?
Tavşan işine devam ederken biraz da öfkeli bir sesle:
- Öööf! Olurunu olmazını ben bilirim. Uzatma, erkeksen içeri gel, der döner mağaraya girer; tilki de, mağaradan tavşanın kaçma şansının kalmadığını düşünüp sevinç ve iştahla peşinden...
Karga dalın ucunda seyretmektedir.
Tilki de mağarada kaybolunca, kısa bir süre sonra mağaradan kısa süreli bir boğuşma sesleri duyulur.
Biraz sonra mağaranın kapısında tavşan görünür. Üstünün tozlarını çırparak tekrar daktilosunun başına geçer.
Karga, hayretle işin sonunu merak ederken aynı tümseğin ardından bu kere bir kurt görünür.
Kurt da tavşanı görünce sevinip saldırı pozuna geçer ama tavşan, kurdu da iplemez! Tilki gibi iyice şaşıran kurt da açıkça tavşana yaklaşır ve:
- Ne yapıyorsun? Diye sorar. Tavşan, aynı aynaz ve saymaz tavırlarla:
- Tavşanların nasıl kurt avlayacağının yollarını yazıyorum. Bana bir şey olursa çocuklar öğrenemez ve aç kalır, diyerek yazmaya devam eder. Kurt da bu cevaba öfkelenir:
- Ulan! Salak mısın sen? Hiç öyle bir şey olur mu? Diye bağırınca:
- Boşa bağırıp kafamı şişirme! Erkeksen peşimden gel, gör, diyen tavşan arkasını döner, mağaraya girer, kurt da öfke ve hevesle peşinden?
Karga iyice dalın ucuna gelerek merakla izlemeye devam eder. Yine mağaradan bu sefer daha kuvvetli bir boğuşma sesi duyulur. Mağaranın kapısından dışarı tozlar çıkar ve az sonra tozların arasından Tavşan görünür! Üstünü çırparak tekrar daktilosunun başına geçer.
Meraktan ölecek hale gelen karga, sessizce süzülerek mağaraya girer.
Gözleri alaca karanlığa alışınca bir de bakar ki; bir yanda tilkinin postu ve tırnakları, bir yanda da kurdun postu ve tırnakları var.
Biraz daha dikkatle bakar ki, mağaranın dibinde bir aslan yan yatmış dişlerini temizlemektedir.
Avcı tavşan hikayem bu. Korkarım, aynı durumdayız!
Mağaramızın önüne bir tavşan, önüne de bir daktilo koymuşlar ve tarihin dolgu malzemesi aşiretlerin Türk'ü nasıl avlayacağını yazdırıyorlar!
Mağara bizim, tavşan bizim, daktilo bizim; tilki bizim, kurt bizim ama içerde yabancı bir yırtıcı var!
Bu gibi hallerde, destanlarımızda; Oğuz Kağan gibi, Alper Tunga gibi bir er çıkar ve can yakan ejderhayı itlaf eder.
Şahsen o Aslan Avcısı Türk Oğlu Türk'ü bekledim...
Ayak seslerini duyuyorum...
"Biz Türk milletinin hem korunağı, hem de sığınağıyız" diyen Türkoğlu Türk'ü duyuyorum, herkes duyacak inşaallah...
Şahsen Allah'ın Mâide 54. ayette; "Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir" diye Türk Milletini tarif ettiğine inananlardanım.
Ayrıca el-Câhız'ın Fezâil'ül-Etrâk (Türklerin Faziletleri) adlı eserinde;
"Hz. Peygamber'in hadislerinde, 'Türkler size dokunmadıkça siz de Türklere dokunmayınız' denilmiştir. Hadd-i zatında bu hadis, Hz. Peygamber'in bütün Araplara bir vasiyeti mahiyetindedir. Akl-ı selim için yol bizim Türklerle mütareke halinde yaşamamızdır. Bir millet ki, Zülkarneyn bile bütün yeryüzüne kasırga gibi harb ve kılıçla hâkim olduktan sonra onlarla harb etmekten çekinmiş ve 'Onları bırakınız, onlara Türk deyiniz' demiş ve Türklere (Türkler de O'na) hiç dokunmamıştır" (Hz. Peygamber'in Hadislerinde Türkler- Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı) şeklinde anlatılan Türk Milletine, Allah'ın uzun süreli zilleti revâ göreceğine asla inanmayanlardanım...
"Bizim yolumuzda gayret gösterenlere gelince biz onlara yolumuz açarız, şüphesiz Allah bu gayreti gösteren ulu insanlarla beraberdir." (Ankebût-69).
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN." Vesselâm... Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017