Bugün bilgiçlik, bilmişlik taslamayacak, ukalalık yapmayacağım!
Bugün; ne kadar çok bilmediğimi ve bu yaşıma kadar başımdan geçenlere rağmen ne kadar çok anlamakta zorlandığım konu varsa sırasına göre, ortaya soracağım!
Aslında sormayacağım da, ortaya konuşacağım bir daha!
Hani Atalarımız; "Söz, ortanındır, kim alınırsa ona kalır!" demişler ya!
Allah nasip ederse, resmi nüfus kayıtlarına göre 1 Nisan'da, 64 yılımı devirmiş olacağım veya geride bıraktığım 63 yıla, bir şut atacağım!
Aslında 64 yıla kızmam lazım habersiz geçti diye! Sitem etmem lazım istediğim gibi geçmedi diye ama heyhât ki geçmez elime artık!
Babam Rahmetli; "Oğlum! Dünyada rahat etmek istiyorsan Devletin yasaklarına; dünya ve ahirette rahat etmek istiyorsan Allah'ın yasaklarına uy!" derdi.
Babam Rahmetli'yi ne kadar dinledim bilemem hatta pek dinlediğimi de söyleyemem! Çünkü aklım kesti keseli, süflî bir yaşantım olmadı şükürler olsun ama Devlet'in yasa ve yasaklarına pek uyduğumu söyleyemem! Zaten uysaydım yaşanacak en güzel gençlik yıllarım; şubelerde, karakollarda, mahpushanelerde, firarlarda geçer miydi?
Şimdi bir saat ayrılığına tahammül edemediğim evimden-barkımdan aylarca-yıllarca hasret kalır mıydım?
Allah korkusu hep aklımda olmasına rağmen, yıllardır her gün sayısız kere tevbe istiğfar ettiğim herzeleri yer miydim?
Haa! Tersten de bakmak mümkün!
Devletin yasak ve yasalarını ihlal etmemiş olsaydım, Allah affetsin günah adlı o gençlik herzelerini yememiş olsaydım, şimdiki ben olabilir miydim?
Ateşin yaktığını, suyun boğduğunu, ummadık taşın baş yardığını; yaşamasaydım, görüp duymasaydım okumakla, dinler gibi yaptığım nasihatlerle öğrenebilir miydim?
Şükürler olsun Rabbim elime kalem nasip etmiş!
Hamd eder, şükrederim ki Allah'ım anlama ve anlatma yeteneği bahşetmiş!
Dolayısıyla artık bana düşen; sözüm dinlensin diye söz dinlemek, benim ve neslimin başına gelenler gençlerimizin, çocuklarımızın başına gelmesin diye gününden önce uyarmak!
Hey! Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan Türkler!
Hey! Gayr-ı Müslim T.C. Vatandaşları!
Hey! Türk olmayan T.C. Vatandaşları!
Hey! Hiç sopa yememiş veya sayı saymak bilmeyen somun kabadayıları!
Hey! Herkes!
Düğünler görüp oynamış, cenazeler görüp-kaldırıp ağlamış biri olarak bana kulak verin!
Sistemini oturtmuş bir devlet, her zaman 18 yaşındadır, asla kocamaz!
Asla kaçanı kovalarken yorulmaz! 18 yaşındaki suçlunun peşine düştüğünde de, 80 yaşındaki suçlunun peşine düştüğünde de 18 yaşın gücü ve çevikliğindedir!
Aklı olan Devlete kafa tutmaz!
Hele bir de; "Mülkün" yani Devletin temeli "Adalet"se zerre-i miskal aklı olan Devletle dövüşmez!
Bu düşüncelerle Atalarımızdan bize; "Devlet-i Ebed-Müddet" ülküsü mirastır.
Bu yüzden devletin bekasını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü düşünen hiç bir vatandaş; "Sistem-i Ebed-Müddet" demez!
Dünyada 3.500 yıldan fazla yazılı tarihe sahip tek millet olarak Türk Milleti; "Devlet-i Ebed-Müddet" inancıyla hep devletlidir!
3.500 yılda sayısız kere sistem değiştirmiştir, vatan sınırlarını değiştirmiştir, nüfusu değişikliklere uğramıştır ama hep var olmuştur ve var olmaya devam edecektir.
Geçtiğimiz Pazar Günü İzmir'de bir etkinliğe davetliydim.
Azerbaycan-Karabağ-Hocalı Soykırımı'nın 25. yılı etkinlikleri vardı.
İzmir ve Türkiye'nin değişik yerlerinde yaşayan Azerbaycan kökenli vatandaşlarımız ve Azerbaycan Kültür Dernekleri, Türk Dünyasının 25 yıllık bir yarasına el vurup inlediler!
Azerbaycan Millet Vekillerinden Sayın Ganire Paşayeva ve Aydın Hüseynzade de programlara iştirak ettiler.
Aslında, milliyetçilik denildiğinde ağızlarına kıllı tavşan sığmayan; "Yavru Muhalefet MeHaPe"nin desteklemesi ve organize etmesine alışkın olduğumuz bu etkinliklere İzmir'in Belediyeleri sahip çıkmışlardı sağ olsunlar. Hocalı Soykırımı anısına anıtlar dikmişlerdi.
İzmir-Karabağlar ve İzmir-Bornova Belediye Başkanları'na Türk Milletçisi bir Türk olarak teşekkür borçluyum, bilvesîle ifa edeyim.
Bir şeyi daha, altını kalın kırmızı çizgilerle çizerek söylemeliyim ki; Ganire Paşayeva'nın, müthiş bir lisan-ı münasiple yaptığı sitemlerinin ağırlığında bir sitemle bu yaşıma kadar karşılaşmamıştım!
Çok ama çok haklıydı!
Haçlı Avrupa'nın görmezden geldiği, Asya Haçlılarının desteklediği bir sımarıklıkla Ermeniler vahşice Hocalı soykırımını yaptıklarında; "Onlar Şiîdir, İran'a daha yakındırlar!" demiştik hatırladınız mı?
Hürmetli Paşayeva Hanım, bundan bahsetmediler ama Müslüman Arap dünyasının ve Türk dünyasının, özellikle de Türkiye'nin Azerbaycan Türklerini desteksiz bırakmış olmasından dolayı, çok haklı bir sitemde bulundular!
Türk Milletçisi bir Türk olarak, şahsen utandım!
Ve protokolü ihlal ederek, ayağa fırladım; "Biz Türk Milletinin hem barınağı, hem sığınağıyız ve buradayız!" diye haykırdım!
Azerbaycanlı bir şairin dizeleriyle;
"Arkanca sürünen kölgenem senin,
Harda garar kılsan orda varam men!" Diye haykırdım.
Alkış aldım, iltifatlar gördüm ama davet edilmiş olmama rağmen utancımdam akşamki yemekli toplantılarına katılacak yüzüm olmadı!
Türkiye olarak; Batıda Balkanlar'da, Kuzeyimizde Kırım'da, Doğumuzda Kafkaslar'da, Güneyimiz de Mağrip ve Maşrık'ta yani Afrika'nın Kuzeyinin doğusu ve batısında, onlarca yıldır gözümüzün önünde yapılan Müslüman-Türk kıyımlarına seyircilik yapmış olmamız; geçtiğimiz Pazar günü Türk Ruhumu, bir daha ve çok derinden yaraladı...
Şükürler olsun ki varsınız Baştürk'ümüz!
Şükürler olsun ki Asya'ya ve Türk Cumhuriyetlerine; "Haydar Baş gibi düşünmek" darb-ı meselini yerleştirmişsiniz!
Allah sizden razı olsun ki, Viladimir Jirinovski'ye DUMA'da; "Ne mutlu Türk'üm diyene" dedirttiğinizde Azerbaycanlı Kardeşlerimizin de teselli bulmalarına vesile olmuşsunuz.
İnanıyorum ki artık sizi; bizim bakar körlerimiz de ve işiten sağırlarımız da görüp duyacaklar!
Çünkü değişen ve zorla değiştirilen dünyada; başka çâre de yok, reçete de...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Bugün; ne kadar çok bilmediğimi ve bu yaşıma kadar başımdan geçenlere rağmen ne kadar çok anlamakta zorlandığım konu varsa sırasına göre, ortaya soracağım!
Aslında sormayacağım da, ortaya konuşacağım bir daha!
Hani Atalarımız; "Söz, ortanındır, kim alınırsa ona kalır!" demişler ya!
Allah nasip ederse, resmi nüfus kayıtlarına göre 1 Nisan'da, 64 yılımı devirmiş olacağım veya geride bıraktığım 63 yıla, bir şut atacağım!
Aslında 64 yıla kızmam lazım habersiz geçti diye! Sitem etmem lazım istediğim gibi geçmedi diye ama heyhât ki geçmez elime artık!
Babam Rahmetli; "Oğlum! Dünyada rahat etmek istiyorsan Devletin yasaklarına; dünya ve ahirette rahat etmek istiyorsan Allah'ın yasaklarına uy!" derdi.
Babam Rahmetli'yi ne kadar dinledim bilemem hatta pek dinlediğimi de söyleyemem! Çünkü aklım kesti keseli, süflî bir yaşantım olmadı şükürler olsun ama Devlet'in yasa ve yasaklarına pek uyduğumu söyleyemem! Zaten uysaydım yaşanacak en güzel gençlik yıllarım; şubelerde, karakollarda, mahpushanelerde, firarlarda geçer miydi?
Şimdi bir saat ayrılığına tahammül edemediğim evimden-barkımdan aylarca-yıllarca hasret kalır mıydım?
Allah korkusu hep aklımda olmasına rağmen, yıllardır her gün sayısız kere tevbe istiğfar ettiğim herzeleri yer miydim?
Haa! Tersten de bakmak mümkün!
Devletin yasak ve yasalarını ihlal etmemiş olsaydım, Allah affetsin günah adlı o gençlik herzelerini yememiş olsaydım, şimdiki ben olabilir miydim?
Ateşin yaktığını, suyun boğduğunu, ummadık taşın baş yardığını; yaşamasaydım, görüp duymasaydım okumakla, dinler gibi yaptığım nasihatlerle öğrenebilir miydim?
Şükürler olsun Rabbim elime kalem nasip etmiş!
Hamd eder, şükrederim ki Allah'ım anlama ve anlatma yeteneği bahşetmiş!
Dolayısıyla artık bana düşen; sözüm dinlensin diye söz dinlemek, benim ve neslimin başına gelenler gençlerimizin, çocuklarımızın başına gelmesin diye gününden önce uyarmak!
Hey! Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan Türkler!
Hey! Gayr-ı Müslim T.C. Vatandaşları!
Hey! Türk olmayan T.C. Vatandaşları!
Hey! Hiç sopa yememiş veya sayı saymak bilmeyen somun kabadayıları!
Hey! Herkes!
Düğünler görüp oynamış, cenazeler görüp-kaldırıp ağlamış biri olarak bana kulak verin!
Sistemini oturtmuş bir devlet, her zaman 18 yaşındadır, asla kocamaz!
Asla kaçanı kovalarken yorulmaz! 18 yaşındaki suçlunun peşine düştüğünde de, 80 yaşındaki suçlunun peşine düştüğünde de 18 yaşın gücü ve çevikliğindedir!
Aklı olan Devlete kafa tutmaz!
Hele bir de; "Mülkün" yani Devletin temeli "Adalet"se zerre-i miskal aklı olan Devletle dövüşmez!
Bu düşüncelerle Atalarımızdan bize; "Devlet-i Ebed-Müddet" ülküsü mirastır.
Bu yüzden devletin bekasını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü düşünen hiç bir vatandaş; "Sistem-i Ebed-Müddet" demez!
Dünyada 3.500 yıldan fazla yazılı tarihe sahip tek millet olarak Türk Milleti; "Devlet-i Ebed-Müddet" inancıyla hep devletlidir!
3.500 yılda sayısız kere sistem değiştirmiştir, vatan sınırlarını değiştirmiştir, nüfusu değişikliklere uğramıştır ama hep var olmuştur ve var olmaya devam edecektir.
Geçtiğimiz Pazar Günü İzmir'de bir etkinliğe davetliydim.
Azerbaycan-Karabağ-Hocalı Soykırımı'nın 25. yılı etkinlikleri vardı.
İzmir ve Türkiye'nin değişik yerlerinde yaşayan Azerbaycan kökenli vatandaşlarımız ve Azerbaycan Kültür Dernekleri, Türk Dünyasının 25 yıllık bir yarasına el vurup inlediler!
Azerbaycan Millet Vekillerinden Sayın Ganire Paşayeva ve Aydın Hüseynzade de programlara iştirak ettiler.
Aslında, milliyetçilik denildiğinde ağızlarına kıllı tavşan sığmayan; "Yavru Muhalefet MeHaPe"nin desteklemesi ve organize etmesine alışkın olduğumuz bu etkinliklere İzmir'in Belediyeleri sahip çıkmışlardı sağ olsunlar. Hocalı Soykırımı anısına anıtlar dikmişlerdi.
İzmir-Karabağlar ve İzmir-Bornova Belediye Başkanları'na Türk Milletçisi bir Türk olarak teşekkür borçluyum, bilvesîle ifa edeyim.
Bir şeyi daha, altını kalın kırmızı çizgilerle çizerek söylemeliyim ki; Ganire Paşayeva'nın, müthiş bir lisan-ı münasiple yaptığı sitemlerinin ağırlığında bir sitemle bu yaşıma kadar karşılaşmamıştım!
Çok ama çok haklıydı!
Haçlı Avrupa'nın görmezden geldiği, Asya Haçlılarının desteklediği bir sımarıklıkla Ermeniler vahşice Hocalı soykırımını yaptıklarında; "Onlar Şiîdir, İran'a daha yakındırlar!" demiştik hatırladınız mı?
Hürmetli Paşayeva Hanım, bundan bahsetmediler ama Müslüman Arap dünyasının ve Türk dünyasının, özellikle de Türkiye'nin Azerbaycan Türklerini desteksiz bırakmış olmasından dolayı, çok haklı bir sitemde bulundular!
Türk Milletçisi bir Türk olarak, şahsen utandım!
Ve protokolü ihlal ederek, ayağa fırladım; "Biz Türk Milletinin hem barınağı, hem sığınağıyız ve buradayız!" diye haykırdım!
Azerbaycanlı bir şairin dizeleriyle;
"Arkanca sürünen kölgenem senin,
Harda garar kılsan orda varam men!" Diye haykırdım.
Alkış aldım, iltifatlar gördüm ama davet edilmiş olmama rağmen utancımdam akşamki yemekli toplantılarına katılacak yüzüm olmadı!
Türkiye olarak; Batıda Balkanlar'da, Kuzeyimizde Kırım'da, Doğumuzda Kafkaslar'da, Güneyimiz de Mağrip ve Maşrık'ta yani Afrika'nın Kuzeyinin doğusu ve batısında, onlarca yıldır gözümüzün önünde yapılan Müslüman-Türk kıyımlarına seyircilik yapmış olmamız; geçtiğimiz Pazar günü Türk Ruhumu, bir daha ve çok derinden yaraladı...
Şükürler olsun ki varsınız Baştürk'ümüz!
Şükürler olsun ki Asya'ya ve Türk Cumhuriyetlerine; "Haydar Baş gibi düşünmek" darb-ı meselini yerleştirmişsiniz!
Allah sizden razı olsun ki, Viladimir Jirinovski'ye DUMA'da; "Ne mutlu Türk'üm diyene" dedirttiğinizde Azerbaycanlı Kardeşlerimizin de teselli bulmalarına vesile olmuşsunuz.
İnanıyorum ki artık sizi; bizim bakar körlerimiz de ve işiten sağırlarımız da görüp duyacaklar!
Çünkü değişen ve zorla değiştirilen dünyada; başka çâre de yok, reçete de...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017