Bir sesin duyurulmasına katkı vermeyi ve bu vesîle ile de teşekkür ve tebrîki çok hak eden bir sahavet (cömertlik) sahibesini de dünyamıza tanıtmak istiyorum!
Bu yapacağımdan ne sahâvet sahibesinin, ne de, O'na ulaşamadığı için sosyal medyadan alenen teşekkür edecek kadar kadirşinas Türk Anasının da haberleri yok! Umarım bana kızmazlar. Kızarlarsa da sîneye gönüllü çekerim!
Azerbaycanlı ve "Uzakdaki Yakın Dostlarım" dediğim, varlıkları ile iftihar ettiğim tanıdıklarım var.
Sosyal medyadan yazışma ve bazen telefonlaşmanın haricinde bir yakınlığımız yok ama "Uzakdaki Yakın Dostlarım" tarifine o kadar layıklar ki...
Azerbaycan Gazetecilik ve Matbuat tarihinde özel bir yeri olan Hasan Zerdabi Beğ'in torunu Rebiyye Hanım Zerdabi, bu dostlarımdan birisi...
Diğerini şiirlerini onurla paylaşmalarımdan hatırlarsınız Şâir Elman Tovuz... Her ikisine de selâm olsun, her ikisine de can sağlığı ve hayırlı ömürler diliyorum..
Dün gece, geç vakitte Rebiyye Hanım Zerdabi'nin bir paylaşımını gördüm. Etkilendim, duygulandım. Günümüzde hâlâ insanlık ölmemiş dedirttirecek kapasitede insanların varlığını öğrenerek biraz daha ümitlendim...
Rebiyye Zerdabi'nin paylaşımını, aynen kopyalayıp yapıştıracağım. Anlaşılmayan kelimeler olursa Sevgili Harun Kayacı Gönüldaşıma müracaatınızı da salık verebilirim...
"Ganire Pashayevanın doğum günüdür...
Elim golum bağlı qalmışdım Sehiyye Nazirliyi ile Musa Nağıyev Hastahanasının arasında.
Bu gün get sabah gel.
Veziyyet de get gede ağırlaşırdı.
Facebookda status yazdım. Caresizliyimi bildirdim. Dermanlar coh baha idi. Alınması qeyri mümkün qiymete.
Birden mesaj geldi. Maraglandı. Her yere zeng vurdu. Getdim o bahalı iyne dermanları pulsuz aldım.
Hüseyine etdiyi birinci yahşılığı deyildi. Tehsil haggını ödemeye de kömek etmişdi.
Ganire Hanım...
Hec vakt sağ ol demeye icaze vermemisiniz. Elimden gelir edirem demisiniz.
Te ki Hüseyin yahşı olsun. Türkiyede tehsilini bitirsin. Yahşı jurnalist olsun.
Teşekkür edirem size.
Allah üreyinize göre versin. Hüseyin tehsilini davam etdirir. Müalicesini edir sayenizde.
Doğum gününüz mübarek olsun.
Sağ salamat olun. Allah'ın penahında olun. Bir daha ve ömrümün sonuna geder size minnetdaram."
Azerbaycan Milletvekillerinden Hürmetli Ganire Paşayeva Hanım'ın doğum günüymüş bu vesile ile tebrik ederek, nice hayırlı yaşlar ve ömürlerine bereket niyaz ederim.
Geçtiğimiz hafta kendileri ile İzmir'de, Hocalı Soykırımının yıldönümü etkinliklerinde birlikte olmuş ve tanışma bahtiyarlığına ermiştim.
Sosyal medyada paylaşmasaydı Rebiyye Hanım'ın bu sıkıntısını da duyurmak elbette bana düşmezdi. Paylaşımda bahse konu Hüseyin, Rebiyye Hanım'ın oğlu. Türkiye'de Gazetecilik okuyor. Çok ağır bir hastalık yaşadı. O hastalık sürecinde Hürmetli Ganire Hanım'ın, teşekkür kabul etmeyişi; "Elimden gelir edirem/Elimden geliyor, yapıyorum" mütevazılığı, haftalardır paylaşmayı düşündüğüm bir kıssayı anlatmama da vesîle oldu:
Bir Ramazan günü İmam Ali (a.s.), iftara yetişmek için acele acele giderken yanından geçtiği hurmalıkta iftara hazırlanan bir köle görür. Köle heybesinden bir parça kuru ekmek çıkarır. İftar vakti girmiştir, bir lokma ekmek koparır tam ağzına atacakken aç bir köpek, kuyruk sallayarak yanaşır. Köle kopardığı lokmayı köpeğe verir. İkinci lokmayı koparıncaya kadar aç köpek yeniden kuyruk sallar, ikinci lokmayı da köpeğe verir. Son lokmayı ağzına götüremeden lokmayı yutan köpek, yeniden yanaşır ve köle son lokmasını da aç köpeğe verir. Olup biteni dikkatle izleyen İmam Ali (a.s.), Köle'ye yaklaşır ve "Ne yaptın, şimdi sen ne yiyeceksin?" diye sorar. Köle kendinden çok emin bir vaziyette; "Allah'ın, ağzı-dili bağlı aç bir hayvanı, onu doyurdum. Ben oruca devam edeceğim Ya Ali!" der ve bir yudum su ile iftarını eder. İmam Ali (a.s.), Köleden aldığı bir yudum su ile iftarını açar ve ayrılır.
Hemen o hurmalığın sahibini sorar öğrenir. Varlıklı bir Yahudidir. Gider ve o hurmalığı satın almak istediğini söyler. Yahudi bir fiyat verir. İmam Ali (a.s.) hurmalığı içindeki çalışan Köle ile birlikte almayı düşündüğünü söyleyince Yahudi fiyatı on katına çıkarır! İtiraz etmez ve hızla oradan ayrılıp zengin bir Sahabiden borç alarak döner ve Yahudi'nin istediği parayı vererek hurmalığı ve köleyi satın alır.
Hurmalığın tapusu ile tekrar hurmalığa döner ve tapuyu Köleye verir, "Bu hurmalık senin ve şu ân itibarı ile de hürsün" der. Sonra evine gider.
Bu cömertlik, Kölenin anlatmasıyla sahabe arasında hızla yayılır. Aradan zaman geçer İmam Ali (a.s) Hilafet makamına oturur. Sevinen sahabiler kendi aralarında, makamın Ali (a.s.)'ın hakkı olduğunu sehavette hiç kimsenin O'nunla yarışamayacağını söylerler. Gizli sevmeyenlerden itiraz edenler de çıkınca, küçük bir heyet halinde gidip kendisine sormaya karar verirler.
Gider; "Ya Ali! Sehavette seninle yarışacak kimse var mıdır?" diye sorarlar. "Bana sıra gelinceye kadar yatsı olur" der İmam! "Ya Ali! Var mıdır öyle birisi, varsa kimdir?" Diye hayret ve ısrarla sorarlar, İmam Ali (a.s.) âzâd ettiği o Köleyi söyler!
"Ama Ya Emir'el-Mü'minin! Onu sen âzâd edip hurmalığı da hediye etmedin mi?" şeklindeki hayretle karışık soruya; "Ben elimde olan imkânın bir kısmıyla o dediğinizi yaptım ama o, sadece Allah rızası için elindeki her şeyini vermişti" diye cevap verir.
Hürmetli Ganire Paşayeva'nın, teşekkür kabul etmeyerek; "elimden gelir edirem/Elimden geliyor, yapıyorum" cevabı size de İmam Ali (a.s.) sehavetini ve ahlakını hatırlattı mı?
Var olun Ganire Paşayeva Hanım!
Sizi de bütün gönlümle tebrik ederim Rebiyye Zerdabi Hanım.
İyi ki varsınız ve bana bu gönül hoşluğunu yaşattınız.
Allah, Türk dünyasında ve dünyada iyi insanların sayısını artırsın. İyi insanlar olmasa herkes varlıkta yokluk çeker maalesef.
"İNSAN; GÖNÜLDÜR, GÖNÜL..." Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Bu yapacağımdan ne sahâvet sahibesinin, ne de, O'na ulaşamadığı için sosyal medyadan alenen teşekkür edecek kadar kadirşinas Türk Anasının da haberleri yok! Umarım bana kızmazlar. Kızarlarsa da sîneye gönüllü çekerim!
Azerbaycanlı ve "Uzakdaki Yakın Dostlarım" dediğim, varlıkları ile iftihar ettiğim tanıdıklarım var.
Sosyal medyadan yazışma ve bazen telefonlaşmanın haricinde bir yakınlığımız yok ama "Uzakdaki Yakın Dostlarım" tarifine o kadar layıklar ki...
Azerbaycan Gazetecilik ve Matbuat tarihinde özel bir yeri olan Hasan Zerdabi Beğ'in torunu Rebiyye Hanım Zerdabi, bu dostlarımdan birisi...
Diğerini şiirlerini onurla paylaşmalarımdan hatırlarsınız Şâir Elman Tovuz... Her ikisine de selâm olsun, her ikisine de can sağlığı ve hayırlı ömürler diliyorum..
Dün gece, geç vakitte Rebiyye Hanım Zerdabi'nin bir paylaşımını gördüm. Etkilendim, duygulandım. Günümüzde hâlâ insanlık ölmemiş dedirttirecek kapasitede insanların varlığını öğrenerek biraz daha ümitlendim...
Rebiyye Zerdabi'nin paylaşımını, aynen kopyalayıp yapıştıracağım. Anlaşılmayan kelimeler olursa Sevgili Harun Kayacı Gönüldaşıma müracaatınızı da salık verebilirim...
"Ganire Pashayevanın doğum günüdür...
Elim golum bağlı qalmışdım Sehiyye Nazirliyi ile Musa Nağıyev Hastahanasının arasında.
Bu gün get sabah gel.
Veziyyet de get gede ağırlaşırdı.
Facebookda status yazdım. Caresizliyimi bildirdim. Dermanlar coh baha idi. Alınması qeyri mümkün qiymete.
Birden mesaj geldi. Maraglandı. Her yere zeng vurdu. Getdim o bahalı iyne dermanları pulsuz aldım.
Hüseyine etdiyi birinci yahşılığı deyildi. Tehsil haggını ödemeye de kömek etmişdi.
Ganire Hanım...
Hec vakt sağ ol demeye icaze vermemisiniz. Elimden gelir edirem demisiniz.
Te ki Hüseyin yahşı olsun. Türkiyede tehsilini bitirsin. Yahşı jurnalist olsun.
Teşekkür edirem size.
Allah üreyinize göre versin. Hüseyin tehsilini davam etdirir. Müalicesini edir sayenizde.
Doğum gününüz mübarek olsun.
Sağ salamat olun. Allah'ın penahında olun. Bir daha ve ömrümün sonuna geder size minnetdaram."
Azerbaycan Milletvekillerinden Hürmetli Ganire Paşayeva Hanım'ın doğum günüymüş bu vesile ile tebrik ederek, nice hayırlı yaşlar ve ömürlerine bereket niyaz ederim.
Geçtiğimiz hafta kendileri ile İzmir'de, Hocalı Soykırımının yıldönümü etkinliklerinde birlikte olmuş ve tanışma bahtiyarlığına ermiştim.
Sosyal medyada paylaşmasaydı Rebiyye Hanım'ın bu sıkıntısını da duyurmak elbette bana düşmezdi. Paylaşımda bahse konu Hüseyin, Rebiyye Hanım'ın oğlu. Türkiye'de Gazetecilik okuyor. Çok ağır bir hastalık yaşadı. O hastalık sürecinde Hürmetli Ganire Hanım'ın, teşekkür kabul etmeyişi; "Elimden gelir edirem/Elimden geliyor, yapıyorum" mütevazılığı, haftalardır paylaşmayı düşündüğüm bir kıssayı anlatmama da vesîle oldu:
Bir Ramazan günü İmam Ali (a.s.), iftara yetişmek için acele acele giderken yanından geçtiği hurmalıkta iftara hazırlanan bir köle görür. Köle heybesinden bir parça kuru ekmek çıkarır. İftar vakti girmiştir, bir lokma ekmek koparır tam ağzına atacakken aç bir köpek, kuyruk sallayarak yanaşır. Köle kopardığı lokmayı köpeğe verir. İkinci lokmayı koparıncaya kadar aç köpek yeniden kuyruk sallar, ikinci lokmayı da köpeğe verir. Son lokmayı ağzına götüremeden lokmayı yutan köpek, yeniden yanaşır ve köle son lokmasını da aç köpeğe verir. Olup biteni dikkatle izleyen İmam Ali (a.s.), Köle'ye yaklaşır ve "Ne yaptın, şimdi sen ne yiyeceksin?" diye sorar. Köle kendinden çok emin bir vaziyette; "Allah'ın, ağzı-dili bağlı aç bir hayvanı, onu doyurdum. Ben oruca devam edeceğim Ya Ali!" der ve bir yudum su ile iftarını eder. İmam Ali (a.s.), Köleden aldığı bir yudum su ile iftarını açar ve ayrılır.
Hemen o hurmalığın sahibini sorar öğrenir. Varlıklı bir Yahudidir. Gider ve o hurmalığı satın almak istediğini söyler. Yahudi bir fiyat verir. İmam Ali (a.s.) hurmalığı içindeki çalışan Köle ile birlikte almayı düşündüğünü söyleyince Yahudi fiyatı on katına çıkarır! İtiraz etmez ve hızla oradan ayrılıp zengin bir Sahabiden borç alarak döner ve Yahudi'nin istediği parayı vererek hurmalığı ve köleyi satın alır.
Hurmalığın tapusu ile tekrar hurmalığa döner ve tapuyu Köleye verir, "Bu hurmalık senin ve şu ân itibarı ile de hürsün" der. Sonra evine gider.
Bu cömertlik, Kölenin anlatmasıyla sahabe arasında hızla yayılır. Aradan zaman geçer İmam Ali (a.s) Hilafet makamına oturur. Sevinen sahabiler kendi aralarında, makamın Ali (a.s.)'ın hakkı olduğunu sehavette hiç kimsenin O'nunla yarışamayacağını söylerler. Gizli sevmeyenlerden itiraz edenler de çıkınca, küçük bir heyet halinde gidip kendisine sormaya karar verirler.
Gider; "Ya Ali! Sehavette seninle yarışacak kimse var mıdır?" diye sorarlar. "Bana sıra gelinceye kadar yatsı olur" der İmam! "Ya Ali! Var mıdır öyle birisi, varsa kimdir?" Diye hayret ve ısrarla sorarlar, İmam Ali (a.s.) âzâd ettiği o Köleyi söyler!
"Ama Ya Emir'el-Mü'minin! Onu sen âzâd edip hurmalığı da hediye etmedin mi?" şeklindeki hayretle karışık soruya; "Ben elimde olan imkânın bir kısmıyla o dediğinizi yaptım ama o, sadece Allah rızası için elindeki her şeyini vermişti" diye cevap verir.
Hürmetli Ganire Paşayeva'nın, teşekkür kabul etmeyerek; "elimden gelir edirem/Elimden geliyor, yapıyorum" cevabı size de İmam Ali (a.s.) sehavetini ve ahlakını hatırlattı mı?
Var olun Ganire Paşayeva Hanım!
Sizi de bütün gönlümle tebrik ederim Rebiyye Zerdabi Hanım.
İyi ki varsınız ve bana bu gönül hoşluğunu yaşattınız.
Allah, Türk dünyasında ve dünyada iyi insanların sayısını artırsın. İyi insanlar olmasa herkes varlıkta yokluk çeker maalesef.
"İNSAN; GÖNÜLDÜR, GÖNÜL..." Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017