Asgari ücret; kelime manasıyla normal bir çalışma karşılığı işverenin çalışanına ödediği gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek ücrettir.
Peki, sosyal devlet olmanın en temel vasfı nedir?
Sosyal devlet olmanın en temel vasfı, yaşamak için bir zorunluluk olan bu ihtiyaçların meşru yollar ile karşılanmasını temin etmektir.
Bunlara ek olarak;
Tüketim eksenli bir analiz yapılması, adil bir gelir dağılımının sağlanması, tam istihdamı yakalayabilmesi, faizin sistemden tamamen çıkarılması, geliri belli bir seviyenin altında olanlardan vergi alınmaması ve paranın bir mübadele ve değer saklama aracı olmasının yanı sıra emeğin, üretimin, tüketimin karşılığı ve tahrik eden unsur haline getirilmesi gerekmektedir.
İş ve aş bu memleketin hatta dünya insanlığının kanayan yarasıdır. Kişiler yaşamak için karınlarını doyurmak zorunda oldukları sürece de bu böyle olacaktır.
Xsights'in bir gazete için 1500 kişiyle yaptığı ankete göre Türkiye'de vatandaşların en önemli meselesi olarak yüzde 49 ile 'ekonomik sıkıntılar' ilk sırayı almıştır.
Ne yazık ki bu sıkıntıları çözmekle yükümlü olan, "Biz ne emeklimizi, ne memurumuzu, ne asgari ücretlimizi, toplumun hiçbir kesimini enflasyona ezdirmeyeceğiz" diyen hükümetin sunmuş olduğu bonkör(!) teklif, yüzde 45 zamla birlikte 17.002,12? olan asgari ücret 24.653,74 TL'ye yükseltildi.
Bir diğer cömert(!) yaklaşım ise "asgari ücret 30 bin, biz bunun altında yokuz" diyen ana muhalefetin teklifi 30.000,00 TL oldu.
Bu konuda bir parantez açacak olursak, benim memleketim Kahramanmaraş'ta 25.000,00 TL'nin altında kiralık ev yok. Yine bu çözümsüz yaklaşımların çözümsüzlüğünü ispat eden diğer bir husus Eylül 2024 verisine göre mevcut açlık sınırının 20.478 TL, yoksulluk sınırının ise 70.835 TL oluşudur. Şu anki mevcut teklifler içerisinde verilen en yüksek teklifi ile bu aziz millete açlığı vaat eden bu zihniyetin bu millete faydalı bir iş yapması ne yazık ki mümkün görünmüyor.
Bu zihniyete karşı duruşu ile tek lider genel başkanımız Hüseyin Baş'ın "Biz, insanı yaşat ki devlet yaşasın mottosuyla yüzyıllardır devletlere sahip olmuş bir millet, bugün insanı aç bırak ki devlet yaşasın mantığıyla yaşıyoruz" söylemi bu karşı duruşun bir resmidir.
Yine benim en büyük hayalim hayal kurabilen bir Türkiye'nin başında olup o potansiyellerini gerçekleştirmek uğruna mücadele etmek isteyen insanların yöneticisi olup, sadece onların hayallerini hayata geçirmektir diyen başka bir lider daha yoktur.
Bu adanmışlık örneğini, bu fedakar yaklaşımı, milletin derdiyle dertlenen bir yapıyı, bütün meselesi "Bu ülkenin yararına ne yapılabilir?" olan lidere sahip tek partidir, Bağımsız Türkiye Partisi.
Bu ekonomik problemlere ve refah seviyesi düşük yaşam biçimine son vermenin tek çaresi ebedi genel başkanımız Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın Milli Ekonomi Modeli'dir.
Yazımı ebedi genel başkanımızın şu sözüyle bitirmek istiyorum:
"Ne AB ne ABD, tek çözüm bağımsız Türkiye."
- ÖMER SAY/ Vah ki yurdum evladına vah, vah ki Türk'ün devletine vah... / 23.11.2024
- MELEK KERESTECİ: Kerbela’dan çıkarılacak dersler / 24.07.2024
- MERVE ZIVALI: Yüreklerimize dokunan kahramanlar / 17.05.2024
- CEZMİ YURTSEVER: Ermeni soykırım yalanları -2- ‘Türklere yapılan soykrımı’ anlatan haritanın hikâyesidir / 24.04.2024
- CEZMİ YURTSEVER: Ermeni soykırım yalanları -1- ‘Zeytun’a Ağıt’ olayının gözyaşı hikâyesidir / 23.04.2024
- HİLMİ SALBAŞ: Neden Bağımsız Türkiye Partisi / 25.03.2024
- DİYETİSYEN FATMA ÖZDEMİR: Ramazanda tatlı krizlerine son / 20.03.2024
- FATMA ÖZDEMİR: Ramazanda beslenmeye dikkat! / 12.03.2024
- YASEMİN ÖZBEY: Muhalif basına açık mektup! Hâlâ mı? / 29.11.2023