Mahlukat O’na selam verirdi
İmam Ali’den (radiyallahu anh); “Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ile Mekke’deydik. Bazı yerleri gezmeye çıktık, yanından geçtiğimiz her ağaç, her dağ O’na şöyle diyordu: Esselâmü aleyke yâ Resûlallah!”
23.11.2024 08:50:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
İmam Ali'den (radiyallahu anh); "Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ile Mekke'deydik. Bazı yerleri gezmeye çıktık, yanından geçtiğimiz her ağaç, her dağ O'na şöyle diyordu: Esselâmü aleyke yâ Resûlallah!"
Câbir b. Semure'den, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Mekke'de bir taş var ki, peygamberlik geldiği zaman geceler boyu Bana selâm verdi. O taşı şimdi bile tanıyorum."
İbn Abbâs'dan, "Bir bedevî Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi)'e gelip şöyle dedi: 'Senin, Allah Resûlü olduğunu nerden bileyim?'
Bun üzerine Hz. Peygamber; 'Bak şimdi şu hurma salkımını çağıracağım ve Benim Allah Resûlü olduğumu söyleyecek ve şehâdette bulunacaktır' dedi ve hurma salkımını çağırdı.
Hurma salkımı ağaçtan inmeye başladı; gelip Allah Resûlü'nün (sallallahu aleyhi ve âlihi) önüne düştü ve şöyle dedi: Esselâmu aleyke yâ Resûlallah!'
Sonra ona, 'Haydi yerine dön!' dedi.
Salkım gidip yerine döndü ve eski yerine kaynadı. Bunun üzerine bedevî derhal Müslüman oldu."
İbn Mes'ûd'dan, "Ona sordular: 'O gece cinlerin Kur'ân dinlediklerini Peygamber'e (sallallahu aleyhi ve âlihi) kim haber verdi?'
'Onların geldiğini bir ağaç haber verdi' cevabını verdi."
Câbir'den, "Ensâr'dan bir kadın Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle dedi: 'Sana bir şey yaptırayım da üzerinde otur, istemez misin? Marangoz bir kölem var.'
'İstersen yaptır' buyurdu. Bunun üzerine ona bir minber yaptırdı.
Cuma günü Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) kadının yaptığı minberin üstünde oturdu ve hutbe okudu. (Daha önce) üzerinde hutbe okuduğu hurma kütüğü öyle bir çığlık attı ki, nerdeyse ikiye bölünecekti."
Diğer bir rivâyet ise şöyledir: "Çocuğun ağlaması gibi ağladı, Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) minberden indi ve onu alıp kucakladı. Sakinleşinceye kadar çocuk inlemesi gibi inleyip durdu.
Sonra Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle buyurdu: O, yanında yapılan zikrullah sebebiyle ağladı."
Diğer rivâyette de şu nakledilmektedir: "Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) hutbe okuduğu zaman mescidin sütunlarından bir hurma kütüğüne dayanırdı. Kendisine minber yapılıp onun üstüne çıkınca o kütük tıpkı deve gibi inlemeye başladı. Öyle ki, mesciddekilerin hepsi duydu. Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) aşağıya inip onu kucakladı."
"Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ona (kütüğe) döndü, elini üzerine koydu ve şöyle buyurdu: 'İstersen, seni eskiden bulunduğun yere dikeyim de eski hâlini al! İstersen seni Cennet'te dikeyim de onun nehiri ve pınarlarından iç! İyi ol ve geliş, meyve ver de Cennet halkı senin hurmandan ve meyvenden doya doya yesinler.'
(Râvi) Peygamber'den (sallallahu aleyhi ve âlihi) onun şöyle dediğini duyduğunu söyledi: 'Evet, evet.' (iki kere).
Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi)'e kütüğün hangisini tercih ettiği sorulunca; 'Cennet'e dikmemi tercih etti' buyurdu"
Hz. Enes'den gelen rivâyet ise şöyledir: "Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi), ona (kütüğe) ilgi gösterince sustu. Sonra şöyle buyurdu:
'Muhammed'in canı elinde olana yemin ederim ki, eğer ona ilgi göstermeseydim, Kıyâmet'e kadar öyle inleyip duracaktı.' Sonra emretti ve kütük gömüldü."
İbn Ömer'den, "Bir seferinde Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ile beraberdik. Bir bedevî çıkageldi. Allah Resûlü'ne (sallallahu aleyhi ve âlihi) yaklaşınca ona şöyle buyurdu:
'Nereye gitmek istiyorsun?'
'Ailemin yanına.'
'İyi bir şey yapmak ister misin?'
'Nedir?'
'Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve Resûlü olduğuna şehâdet etmendir.'
'Peki, bu dediğine kim tanıklık eder?'
Hz. Peygamber, 'İşte şu ağaç' buyurdu.
Sonra vâdinin kenarındaki ağacı çağırdı. Ağaç yeri yara yara gelerek Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve âlihi) huzurunda durdu. Üç kere ona kelime-i şehâdet getirtti. Ağaç tam üç kere şehâdet getirdi. Sonra söküldüğü yere dönüp gitti.
Bunun üzerine bedevî, kavmine dönerken şöyle dedi: 'Eğer kavmim bunu kabul ederlerse alıp onları getiririm, aksi hâlde tekrar gelir, Seninle olurum.'"
Ebû Zer'den, "O, bir gün Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve âlihi) ardından gitmiş. O oturunca o da oturmuş. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle buyurdu:
'Ey Ebû Zer! Neden ardımdan geldin?'
'Allah ve Resûlü daha iyi bilir' diye cevap verdi.
Sonra Ebû Bekir gelip sağ tarafına oturdu. Ona da, 'Ey Ebû Bekir neden geldin?' diye sordu, o da, 'Allah ve Resûlü daha iyi bilir' dedi.
Sonra Ömer gelip Ebû Bekir'in sağında oturdu. Ona da, 'Ey Ömer neden geldin?' dedi. O da, 'Allah ve Resûlü daha iyi bilir' diye cevap verdi.
Sonra Osman gelip Ömer'in sağ tarafına oturdu. Ona da, 'Ey Osman neden geldin?' diye sordu. Osman da, 'Allah ve Resûlü daha iyi bilir' diye cevap verdi.
Ardından Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi) yedi ya da dokuz taş aldı, arıların uğultusu gibi uğultuları duyuluncaya dek, onlarla tesbih çekti, bırakınca sustular.
Sonra onları Ebû Bekir'in eline koydu, yine arıların uğultusunu andıran bir sesle tesbih ettiler. Yere koydu, sustular.
Sonra onları alıp Ömer'in eline koydu, yine arıların uğultusunu andıran bir sesle onun elinde de tesbih ettiler. Onları yere koydu, sustular.
Sonra onları alıp Osman'ın eline koydu. Osman'ın elinde de arı uğultusunu andıran bir sesle tesbih ettiler. Sonra onları yere koydu, sustular." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)
Câbir b. Semure'den, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Mekke'de bir taş var ki, peygamberlik geldiği zaman geceler boyu Bana selâm verdi. O taşı şimdi bile tanıyorum."
İbn Abbâs'dan, "Bir bedevî Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi)'e gelip şöyle dedi: 'Senin, Allah Resûlü olduğunu nerden bileyim?'
Bun üzerine Hz. Peygamber; 'Bak şimdi şu hurma salkımını çağıracağım ve Benim Allah Resûlü olduğumu söyleyecek ve şehâdette bulunacaktır' dedi ve hurma salkımını çağırdı.
Hurma salkımı ağaçtan inmeye başladı; gelip Allah Resûlü'nün (sallallahu aleyhi ve âlihi) önüne düştü ve şöyle dedi: Esselâmu aleyke yâ Resûlallah!'
Sonra ona, 'Haydi yerine dön!' dedi.
Salkım gidip yerine döndü ve eski yerine kaynadı. Bunun üzerine bedevî derhal Müslüman oldu."
İbn Mes'ûd'dan, "Ona sordular: 'O gece cinlerin Kur'ân dinlediklerini Peygamber'e (sallallahu aleyhi ve âlihi) kim haber verdi?'
'Onların geldiğini bir ağaç haber verdi' cevabını verdi."
Câbir'den, "Ensâr'dan bir kadın Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle dedi: 'Sana bir şey yaptırayım da üzerinde otur, istemez misin? Marangoz bir kölem var.'
'İstersen yaptır' buyurdu. Bunun üzerine ona bir minber yaptırdı.
Cuma günü Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) kadının yaptığı minberin üstünde oturdu ve hutbe okudu. (Daha önce) üzerinde hutbe okuduğu hurma kütüğü öyle bir çığlık attı ki, nerdeyse ikiye bölünecekti."
Diğer bir rivâyet ise şöyledir: "Çocuğun ağlaması gibi ağladı, Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) minberden indi ve onu alıp kucakladı. Sakinleşinceye kadar çocuk inlemesi gibi inleyip durdu.
Sonra Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle buyurdu: O, yanında yapılan zikrullah sebebiyle ağladı."
Diğer rivâyette de şu nakledilmektedir: "Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) hutbe okuduğu zaman mescidin sütunlarından bir hurma kütüğüne dayanırdı. Kendisine minber yapılıp onun üstüne çıkınca o kütük tıpkı deve gibi inlemeye başladı. Öyle ki, mesciddekilerin hepsi duydu. Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) aşağıya inip onu kucakladı."
"Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ona (kütüğe) döndü, elini üzerine koydu ve şöyle buyurdu: 'İstersen, seni eskiden bulunduğun yere dikeyim de eski hâlini al! İstersen seni Cennet'te dikeyim de onun nehiri ve pınarlarından iç! İyi ol ve geliş, meyve ver de Cennet halkı senin hurmandan ve meyvenden doya doya yesinler.'
(Râvi) Peygamber'den (sallallahu aleyhi ve âlihi) onun şöyle dediğini duyduğunu söyledi: 'Evet, evet.' (iki kere).
Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi)'e kütüğün hangisini tercih ettiği sorulunca; 'Cennet'e dikmemi tercih etti' buyurdu"
Hz. Enes'den gelen rivâyet ise şöyledir: "Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi), ona (kütüğe) ilgi gösterince sustu. Sonra şöyle buyurdu:
'Muhammed'in canı elinde olana yemin ederim ki, eğer ona ilgi göstermeseydim, Kıyâmet'e kadar öyle inleyip duracaktı.' Sonra emretti ve kütük gömüldü."
İbn Ömer'den, "Bir seferinde Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ile beraberdik. Bir bedevî çıkageldi. Allah Resûlü'ne (sallallahu aleyhi ve âlihi) yaklaşınca ona şöyle buyurdu:
'Nereye gitmek istiyorsun?'
'Ailemin yanına.'
'İyi bir şey yapmak ister misin?'
'Nedir?'
'Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve Resûlü olduğuna şehâdet etmendir.'
'Peki, bu dediğine kim tanıklık eder?'
Hz. Peygamber, 'İşte şu ağaç' buyurdu.
Sonra vâdinin kenarındaki ağacı çağırdı. Ağaç yeri yara yara gelerek Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve âlihi) huzurunda durdu. Üç kere ona kelime-i şehâdet getirtti. Ağaç tam üç kere şehâdet getirdi. Sonra söküldüğü yere dönüp gitti.
Bunun üzerine bedevî, kavmine dönerken şöyle dedi: 'Eğer kavmim bunu kabul ederlerse alıp onları getiririm, aksi hâlde tekrar gelir, Seninle olurum.'"
Ebû Zer'den, "O, bir gün Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve âlihi) ardından gitmiş. O oturunca o da oturmuş. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle buyurdu:
'Ey Ebû Zer! Neden ardımdan geldin?'
'Allah ve Resûlü daha iyi bilir' diye cevap verdi.
Sonra Ebû Bekir gelip sağ tarafına oturdu. Ona da, 'Ey Ebû Bekir neden geldin?' diye sordu, o da, 'Allah ve Resûlü daha iyi bilir' dedi.
Sonra Ömer gelip Ebû Bekir'in sağında oturdu. Ona da, 'Ey Ömer neden geldin?' dedi. O da, 'Allah ve Resûlü daha iyi bilir' diye cevap verdi.
Sonra Osman gelip Ömer'in sağ tarafına oturdu. Ona da, 'Ey Osman neden geldin?' diye sordu. Osman da, 'Allah ve Resûlü daha iyi bilir' diye cevap verdi.
Ardından Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi) yedi ya da dokuz taş aldı, arıların uğultusu gibi uğultuları duyuluncaya dek, onlarla tesbih çekti, bırakınca sustular.
Sonra onları Ebû Bekir'in eline koydu, yine arıların uğultusunu andıran bir sesle tesbih ettiler. Yere koydu, sustular.
Sonra onları alıp Ömer'in eline koydu, yine arıların uğultusunu andıran bir sesle onun elinde de tesbih ettiler. Onları yere koydu, sustular.
Sonra onları alıp Osman'ın eline koydu. Osman'ın elinde de arı uğultusunu andıran bir sesle tesbih ettiler. Sonra onları yere koydu, sustular." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)