Kullandığımız 'Ortadoğu' ismi bile, Ortadoğu'da kimlerin gözü olduğunu bizlere en güzel şekilde açıklamaktadır. Batıda olanların doğu için kullandığı mesafelendirmedir, 'Uzak Doğu' 'Yakın Doğu' 'Ortadoğu'.
Batıllıların doğu aşkı İskender ile başladı desek hiçte yanlış olmaz. Batıya göre, daha kadim bir kültüre ve kat kat zenginliğe sahip olan doğuluların topraklarında, hep batılıların gözleri olmuştur.
Türklerin Anadolu'yu fethetmelerinin ardından İznik'i 1080 yılında Selçukluların Başkent yapmaları ile bildiğimiz haçlı seferlerinin ilki başlamış oldu. Haçlıların ilk seferlerinde Kudüs'ü Müslümanların elinden alması (m. 1099) ile Ortadoğu'yu tekrardan ele geçirdiğini zanneden batılılar, yüzyıl bitmeden Kudüs'ü terk etmek zorunda kalmışlardı. (m. 1187)
Daha sonrasında son haçlı seferi diyebileceğimiz birinci cihan harbi ile 9 Kasım 1917 tarihinde Kudüs İngilizlerin işgaline uğradı.
İngilizler I. Dünya Savaşına başlamadan önce hem müttefikleri ile hem de yerli işbirlikçi halklarla o kadar çok antlaşmalar yapmıştı ki; deyim yerinde ise bir daireyi beş hatta on müşteriye satan, üçkâğıtçı müteahhit konumuna gelmişlerdi.
İngilizler, Osmanlı coğrafyasını nasıl ve ne şekilde pay edeceklerini, kendi müttefiki olan Fransa, Rusya ve İtalya ile İstanbul Antlaşması, (10 Nisan 1915) Londra Antlaşması,( 26 Nisan 1915) ve Sykes Picot Antlaşması (1-6 Mayıs 1916) ile yapıp planlamışlardı.
İngilizler yalnız müttefik oldukları devletlerle değil o bölgelerdeki kabilelerin liderleri olan Osmanlı Emirleriyle de tek tek antlaşmıştı. Hicaz bölgesinin valisi olan Şerif Hüseyin, İngiltere'nin Mısır'a tayin ettiği vali Mac-Mahon ile 1916 yılında gizli olarak antlaşmıştı.
Yine Osmanlının 1909 yılında Necid Emiri olarak tanıdığı Abdulaziz bin Suud, İngilizlerle 1915 yılında gizli antlaşarak Basra Körfezinin güneyinde kalan bölgelerin hâkimiyet sözünü almıştı.
Bu gizli antlaşmaların en manidarı 1917 tarihinde Bolşevik İhtilalinden dolayı savaştan çekilen Rusların dünyaya ifşa ettikleri Balfour Deklarasyonudur ki, Yahudilere Filistin'de bir devletin kurulacağının sözünün İngilizler tarafından nasıl verildiğini gösteren en büyük belgedir.
İtilaf devletlerinin savaş sonrasında ortaya koyduğu, Sevr Antlaşması (m. 1920) ile Anadolu'da 'Müslüman Türk'e reva gördükleri bir avuç topraktan başka bir yer yoktu.
Sevr Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu tarafından da kabul edilmiş ve hükümlerinin uygulanmasına başlanmıştı.
Batılıların yaptığı planların hepsini boşa çıkartıp, İngilizlerin üçkâğıtçı müteahhit olduklarını dünyaya ilan edip gösteren bir Mustafa Kemal çıkarak, batılıların Ortadoğu üzerine yaptıkları bütün planları bozmuştu.
Batılıların yeni planlarını uygulamaya koydukları şu günlerde, merhum Gazi Paşanın Gençliğe Hitabesinde yazdığı gibi 'her ahval ve şerait altında', Prof. Dr. Haydar Baş Beyin 'Hakk'la olun, haklı ile olun, haklı olun' ölçüsüne bağlı vazifeye hazır Bağımsız Türkiye ruhuna sahip gençlerin var olduğunu görmek, batılıların yeniden hüsranla bu coğrafyadan ayrılacaklarının, bizler için en büyük kanıtıdır.
Bu arada İngilizlerle o zaman iş tutanların torunlarının kendi coğrafyalarında yaşadıkları sıkıntılarda, İngilizlerle günümüzde iş tutacak olanların, çocuklarına ve torunlarına kendi topraklarında nasıl sıkıntılı bir hayat bırakacaklarının en büyük ibretlik ispatıdır.
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024
- Kurban Bayramı’na girerken ne görüyoruz! / 14.06.2024
- Dai’lerin iddiası -II- / 07.06.2024
- Dai’lerin iddiası -I- / 06.06.2024