logo
11 MART 2025

1929 Dünya Ekonomik Buhranı ve devletçilik kavramı

11.03.2025 00:00:00
1929 Dünya Ekonomik Buhranı, 1929 yılında başlayıp 1930'lu yıllar boyunca devam eden ve merkezi Amerika Birleşik Devletleri olmakla birlikte önce Avrupa'ya ardından da tüm kıtalara yayılarak dünya kapitalist ekonomilerini etkisi altına alan ve uzun dönemler boyunca hissedilecek yıkıcı etkiler yaratan bir krizdir.

Kriz neden ve nasıl meydana gelmişti…

1- Krizin ABD ekonomisindeki şirket tekelleşmelerinin çok yüksek düzeye ulaşması ve ekonominin bir şirketin iflası ile bile sarsılabilecek kırılganlığa erişmesi.

2- Kredi enflasyonu ve kredilerin spekülatif yatırımlara yöneltilmesi, borsadaki spekülasyonların önüne geçmek için aşırı sıkı bir para politikasının devreye sokulması.

3- Faizlerin artması ve üretimin düşmesine yol açılması, bankaların sermaye esaslarını ve rezerv ve kredi oranlarını belirleyen yasaların olmaması.

4- Batık yatırımların artması ve bankaların iflas etmesi, uluslararası bankacılık sistemlerinde bulunan yapısal eksiklikler, klasik liberal teorinin "bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" düsturunun özellikle ABD ve İngiltere gibi kapitalist ekonominin küresel düzeydeki temel aktörleri tarafından katıksız uygulanması gibi nedenlerle çıktığı ileri sürülmesi.

5- En görünürdeki sebep ise, uluslararası kapitalizmin üretimini karşılayacak bir talep yetersizliğinin meydana gelmiş olmasıdır.

Krizle birlikte herkes parasını yastık altında saklama yoluna gitmiş, yatırımlar durmuş, işsizlik görülmemiş düzeyde artarak kitlesel boyutlara erişmiş, dünya ölçeğinde fiyatlar düşmüş, üretim daralmış ve inşaat ve madencilik gibi sektörler başta olmak üzere bazı sektörlerde tamamen durma noktasına gelmiştir. 

İşin bir diğer ilginç yanı ise, tarım ürünleri fiyatlarında %60'lara varan düşüşlerin meydana gelmiş olmasıdır.

Peki, o dönemin ülkeleri bütün dünyayı etkisi altına alan söz konusu ekonomik krizin etkilerinden, hangi yolu izleyerek kurtulmayı başarabilmiştir?

Elbette ki devletin ekonomiye müdahalesi sayesinde bu derin ekonomik krizden çıkılabilmiştir.

Ekonomi bilgisi olmayanların pek fazla dikkatini çekmeyen bu çok ilginç gelişme şu şekilde yaşanmıştır.

ABD'de Roosevelt yönetiminin New Deal uygulamasında, yaşanan küresel ekonomik krize devletin etkin şekilde düzenleyici bir aktör olarak müdahil olması gündeme gelmiştir. 

Çünkü neden derseniz, mevcut kapitalist sistemi geliştirenlerin aynı zamanda ABD'nin müesses nizamın sahipleri olması dolayısıyla, daha ilk başta nerede yanlış yaptıklarını çok iyi bildiklerinden olacak ki, devletin ekonomiye müdahalesinin bir zorunluluk ve tek çözüm olduğunu en iyi onlar kavramışlardır.

Aynısını İngiltere yapmıştır.

İngiltere'de ise yıkıntıya uğramış olan ülke ekonomisini ayağa kaldırabilmek için, ithalatın sınırlandırılıp ihracatın teşvik edilmesi, durma noktasına gelmiş sektörlerde devlet aracılığıyla istihdam yaratılması, İngiliz parasının uluslararası değerinin istikrarsızlığa uğramasının önlenmesini sağlayacak mekanizmaların işletilmesi gibi tedbirler aracılığıyla krizden çıkmayı başarmıştır.

Genel olarak ileri düzeyde sanayileşmiş kapitalist ülkeler 1930'lara damgasını vuran bu makro yapısal krizi aşabilmek ve tam istihdamı sağlamak için talebin arttırılmasının kaçınılmaz olduğunu, bunun için de devlet ekonomiye müdahalesinin gerekli ve şart olduğunu kabul etmişlerdir.

Aslına bakılırsa daha o dönem kapitalist sistemin işlevsel olmadığı ve ekonomi bilimi ile de taban tabana zıt olduğu, yaşanan büyük buhranla ancak gün yüzüne çıkmıştı.

Peki ya Atatürk Türkiye'si bu derin ekonomik buhranı hangi politikalarla atlatmıştır ve acaba bugün bu gerçeği kaçımız biliyoruz!?

Bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi, Türkiye'de krizden olumsuz şekilde etkilenmiştir.

Türk lirası değer kaybetmiş, tarım fiyatlarındaki devasa düşüş ihracatı büyük 1927 yılında 12 kuruş olan buğday fiyatı, 1932 yılında 3 kuruşa düşmüştür. 1929-1933 yılları arasında tahıl ürünlerinin fiyatı ortalama %60 oranında düşmüştür.

Cumhuriyetin kuruluşundan beri zaten uygulamaya konulmuş olan karma bir model olarak devletin ekonomiye müdahalesi söz konusuydu.

Ayrıca Atatürk sayesinde millileştirmeler ekseninde yapılandırılan Türkiye ekonomisi,  Batılı kapitalist ülkelerin aksine devletin piyasalardaki varlığı yeni bir olgu da değildi. 

Atatürk Cumhuriyeti krizi aşabilmek için Merkez Bankası'nın kurulması başta olmak üzere, devletin ekonomiye başından beri çeşitli düzeylerde zaten gerçekleşmekte olan müdahalesini sistematik ve kurumsal hale getirecek resmi ve yarı resmi kurumların oluşturulması şeklinde tedbirler almıştı. 

Devletin para piyasasını denetleyici enstrümanlara kavuşturulmasının yanı sıra, dış ticaret alanında etkin bir varlık göstermesine olanak sağlayacak şekilde ithalat alanında gümrük vergileri arttırılmıştır.

Atatürkçü düşüncenin devletçilik ilkesi, Kurtuluş Savaşı'ndan ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra, memleketin en kısa zamanda kalkınması sürecinde, özellikle ekonomik alanda bireylerin yapamayacağı bazı işleri devletin üzerine alması esasına dayanır.

Mesel bu kadar açık ve nettir.

Mesela bütün dünya Kovit döneminde ekonomik açıdan yaşanan olumsuzlukları nasıl atlatmıştır diye sorulacak olursa, herkesin bildiği üzere devletçi bir ekonomi veya devletin ekonomiye doğrudan müdahalesi sayesinde bu başarı elde edilmiştir diyebiliriz.

Peki, neden bugün devletin veya devletlerin ekonomiye müdahale etmesine şiddetle karşı çıkılmaktadır diye hiç düşündünüz mü?

Ulus devlet yapılarının zayıflatılması ve ülkelerin tam bağımsızlık anlayışlarından vaz geçirilmeleri,  küresel finans kapitallerinin en temel amentüleri sayılmaktadır.

Eşsiz önderimiz Atatürk'ün inşa ettiği Cumhuriyetin dayandığı en temel esas, şüphesiz ki, tam bağımsızlıktır ve tam bağımsız Türkiye anlayışıdır.

Bağımsız bir ülke olmamızı istemeyenlerin asıl korkusu, devletin ekonomiye müdahale etme ihtimalidir.

Demek oluyor ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Mustafa Kemal Atatürk'ten sonra tam bağımsızlığını Batı'ya ve birkaç küresel kapitalist şirkete gönüllü olarak teslim etmiştir.

Bu zaviyeden bakıldığında bugün erken seçim veya demokratikleşme gibi tartışmalardan çok daha evvel, Türkiye'nin tam bağımsızlığının yeniden elde edilmesi için büyük gürültüler koparılmalıdır.

Siyasetin rotası Atlantik ötesi değil, Mustafa Kemal Atatürk'ün en temel şiarı olan, tam bağımsız Türkiye ideali olmalıdır.

Türkiye, jeopolitiği ve sahip olduğu sınırsız kaynakları bakımından herkesin gözünü diktiği bir coğrafyadır.

Bu bakımdan sadece ekonomik açıdan kalkınmışlık yetmeyecek, Türk ordusunun dünyanın en güçlü ordusu olmak gibi bir mecburiyeti söz konusudur.

Ancak bunu gökteki yıldızlar gibi parlayan ve "Mustafa Kemal'in Askerleri" olan Teğmenlerimizi ordudan ihraç ederek, asla gerçekleştiremezsiniz.

Bize lazım olan iki şey vardır.

1- Atatürk'ün izinden asla ayrılmayacak bir siyaset ve siyasetçiler.

2- Devletin ekonomiye müdahalesini şart koşan ve müellifi Prof. Dr. Haydar Baş olan "Milli Ekonomi Modeli" tezine mutlaka uyulama fırsatının verilmesi.

Haydi eyvallah.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
 
Hacı Gaydan / diğer yazıları
Suriye karıştıkça İsrail'e fırsat doğuyor!
17 hava saldırısı düzenledi
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio
"Ukrayna, topraklarından taviz vermek zorunda"
İsrail'in Doha'ya gönderdiği heyet 'fos' çıktı
"Kalıcı ateşkesi görüşme yetkisi yok"
Musk, X'te yaşanan erişim sorununu açıkladı
"Ukrayna kaynaklı siber saldırı"
Beşiktaş'a Gaziantep şoku
Sahasında 6 maç sonra kaybetti
Şara ile Ferhad Abdi anlaşma imzaladı
SDG artık Suriye yönetiminin bünyesinde
Trabzon'da Şenol Güneş dönemi sona erdi
Kötü sonuçlar ayrılık getirdi
Emeklilerin beklediği haber geldi
Bayram ikramiyesi zammı belli oldu
Mayıs ayında mahkemeye çıkacaklar
5 yıl 3 aya kadar hapis talep ediliyor
Boykot listelerinin üst sıralarındaydı
Ünlü deterjan markası Ariel'e 2.2 milyon lira ceza
Şok, BİM ve Migros'a inceleme başlatıldı
Hisse senetleri düştü
DEM Parti turları bugün başlıyor
Heyet bugün CHP ile görüşecek
Fethi Gürer sordu Cevdet Yılmaz topu taca attı
TRT’ye yönelik sorular boşlukta kaldı
Kaset komplosu şüphelisi yakalandı
Deniz Baykal olayı da var
İsrail Dürzilerin peşini bırakmıyor
1 milyar dolarlık yatırım paketi
Suriye karıştıkça İsrail'e fırsat doğuyor!
17 hava saldırısı düzenledi
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio
"Ukrayna, topraklarından taviz vermek zorunda"
İsrail'in Doha'ya gönderdiği heyet 'fos' çıktı
"Kalıcı ateşkesi görüşme yetkisi yok"
Musk, X'te yaşanan erişim sorununu açıkladı
"Ukrayna kaynaklı siber saldırı"
Beşiktaş'a Gaziantep şoku
Sahasında 6 maç sonra kaybetti
Şara ile Ferhad Abdi anlaşma imzaladı
SDG artık Suriye yönetiminin bünyesinde
Trabzon'da Şenol Güneş dönemi sona erdi
Kötü sonuçlar ayrılık getirdi
Emeklilerin beklediği haber geldi
Bayram ikramiyesi zammı belli oldu
Mayıs ayında mahkemeye çıkacaklar
5 yıl 3 aya kadar hapis talep ediliyor
Boykot listelerinin üst sıralarındaydı
Ünlü deterjan markası Ariel'e 2.2 milyon lira ceza
Şok, BİM ve Migros'a inceleme başlatıldı
Hisse senetleri düştü
DEM Parti turları bugün başlıyor
Heyet bugün CHP ile görüşecek
Fethi Gürer sordu Cevdet Yılmaz topu taca attı
TRT’ye yönelik sorular boşlukta kaldı
Kaset komplosu şüphelisi yakalandı
Deniz Baykal olayı da var
İsrail Dürzilerin peşini bırakmıyor
1 milyar dolarlık yatırım paketi
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.