Bütün insanlığın evrensel ve doğuştan getirdiği hakların koruma altına alınması ve sağlaması noktasında vazifeli olan en tepe kurum, hiç şüphesiz ki devlettir.
Devletin işletilmesini ise yasalara bağlı olmak kaydıyla yerine getiren unsur, siyaset kurumu ve hükümettir.
Bugün insanlığın en temel sorunu haline gelmiş olan temel hak ve hürriyetler konusunda ülkemizin içerisinde bulunduğu durum ve tablo, çok ama çok acı vericidir.
Adeta nefes alana soruşturma başlatıldığı hissinin uyandığı bir dönemi yaşıyor olmamız dolayısıyla bir Cumhuriyet çocuğu ve Atatürk aşığı olarak, derin bir teessür içindeyim.
İnsanlık tarihinde bugün yaşadıklarımıza benzer çok sayıda hadise yaşanmış olmakla birlikte, bu olaylara sebebiyet verenlerin tarihi süreçte nasıl ve ne şekilde anıldıklarını da, akıllardan çıkarmamak gerekir.
Adalet konusuna ilişkin ulu Ata'mız o kadar veciz ifadeler sarfı nazar etmişlerdir ki, ben de aşağıda kıymeti sonsuz bu veciz açıklamalara yer vermek istedim.
Atatürk diyor ki;
"Adalet, bir devletin esası olduğuna göre, mahkemelerin sözde değil gerçekten tarafsızlığını temin, her işin başında bulunmalıdır.
Hak sahiplerine güçlük çıkarmak, resmî dairelerde işlerini izleyen kimseleri bugün git, yarın gel diye birtakım zorluklara uğratmak, hükümet otoritesi maskesi altında halka zorbacasına durum almak, yakışıksız davranışlara kalkışmak gibi durumlar kesinlikle önlenmelidir.
Bir hükümet, ancak adalete dayanabilir. Bağımsızlık, gelecek, özgürlük her şey adaletle vardır.
Hâkimler ve adliye mensuplarının, hizmetlerinin şerefiyle orantılı üstün yeteneğe sahip bulunmaları adliyemizin ruhu değerindedir.
Hükümet, memlekette yasayı egemen kılmak ve adaleti iyi dağıtmakla görevlidir. Bu itibarla adalet işi pek önemlidir.
Bu sebeple adalet siyasetimizi de açıklamayı faydalı buluyorum. Adliye siyasetimizde izlenecek amaç, evvelâ halkı yormaksızın hızla, isabetle, güvenle adaleti dağıtmaktır.
İnsanlar huzur ile, vicdan özgürlüğü ile çalışmak gereksinimindedir. Bu ise toplumu yöneten devlette ve hükümette adaletin kesin şekilde egemen olmasıyla mümkündür.
Bunu temin edecek şey, adliyemizdir. Bir memlekette adalet olmazsa, o memlekette anarşi var demektir, orada hükümet yok demektir. Adalet yasalarla yerine getirilir.
Herhalde bağımsızlığın temel direği olan adalet dağıtımında bir yabancı parmağı bulundurmayacağız. Bu noktadaki kararımız kesindir."
Evet, sevgili okurlarım…
Konuşanı bırakın, farklı düşünenin başına nelerin geldiğini hep birlikte müşahede ettiğimiz günümüz Türkiye'sinde, artık sözü Cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk'e bırakalım istedim.
Bu arada Atatürkçü olduğunu ileri süren kesimlerin, adeta ses bombasından etkilenmişçesine darmadağınık bir görüntü içinde olmaları, izahtan vareste bir durumdur.
Zaman, 'benim partimin üyesi çok, oyum diğerinden daha fazla, neden küçük partilere gideyim' şeklinde kaprisli tavırların sergileneceği bir zaman olmanın çok ötesinde, yaşanmakta olan vaziyet doğrudan ve tartışmasız bir şekilde beka sorunu haline dönüşmüştür.
Eğer bunu beceremeyecek olursanız, ahirette Atatürk'ün yüzüne bakamazsınız!
- MHP’den 100 yılın çözüm önerisi! / 26.02.2025
- ‘Yüzde 50 birleşmeli’ / 25.02.2025
- Demokrasi yoksa sen de yok olursun! / 21.02.2025
- Alın size “dindar” nesil! / 20.02.2025
- Atatürk’e kim dil uzatırsa haindir! / 19.02.2025
- ‘İfadeye yalnız gittiğim günü unutmayacağım!’ / 18.02.2025
- SWIFT’e karşı SPFS ve ‘MEM’ / 17.02.2025
- Erken seçimin kilit partisi BTP olacak / 12.02.2025
- Erken seçimin hukuki formülü / 11.02.2025