Genelkurmay'ın, Yılmaz'ın Kongre'de yaptığı konuşma ile ilgili basın açıklamasını okuyunca şöyle bir arkama yaslandım, gözlerimi okuduğum metinden ufka kaydırdım.
Çok sıcak, çok rutubetli bir akşamüzeri balkonundaydım. Karadeniz ıssız bir büyüklükte, uçsuz bucaksız ve hareketsiz, önümde uzanıyordu.
Keyifle şöyle bir Giresun, sonra Rize tarafına baktım. Denizdeki iki-üç balıkçının yeknesak pıtpıtlı keyiflerine inat, içeriye bir orta kahve seslendim.
Ve az sonra dünyanın en güzel Karadeniz'inde, dünyanın en güzel orta şekerli kahvesinden dünyanın en zevkli höpürtüsüyle kocaman bir yudum aldım.
Demokrasi, egemenlik ve bağımsızlık neşesini böyle kutladım. Çünkü başlangıcından beri benim bu köşede ve Yenimesaj-Meltem ekibinin de okuyucu ve dinleyici karşısında her gün gazete ve ekranlarda savunduğu ilkeler hemen hemen aynı ifade ve üslupla Genelkurmay'ın metninde yer almıştı.
O halde espriyi patlatmanın tam zamanıydı. Genelkurmay'ın açıklamasını ya Yenimesaj yazarları yazmıştı, yahut açıklamayı yazan kalem(ler) her gün Yenimesaj okuyorlardı.
İstanbul'dan telefon eden bir dostla paylaştım bu düşüncemi, gülüştük.
* * *
Önümde hem Yılmaz'ın, hem Genelkurmay'ın tam metinleri duruyor. Yâni yorum ve tepkiyi, Akarcalı'nın yumuşatma taktiğinde ileri sürdüğü gibi tamamını okumadan yapma durumunda değilim. Dolayısı ile yanlış anlama ihtimalim de bulunmuyor.
Öyleyse önce Yılmaz'ın ne dediğine bakalım:
"AB'ye uyum çalışmaları sırasında karşılaştığımız bir güçlüğü de sizlerle ve milletimizle paylaşmak istiyorum. AB uyum çalışmalarındaki engelleyici rolü konusunda herkesin az çok bilgi sahibi olduğu, ancak üç maymunları oynadığı bir tabu var..Ulusal güvenlik gerekleri.... Ya da daha doğru bir isimlendirmeyle ulusal güvenlik sendromu. Bugün bu tabunun üzerindeki perdeyi çekip almanın zamanı gelmiştir...
UG, bir devletin bekasını sağlamayı amaçlayan son derece gerekli bir kavramdır..Bu kavramın bugünkü kullanım tarzı, tam aksi yönde cereyan etmektedir. UG kavramı, devletimizin geleceğini sağlamlaştırıcı her adımın engelleyicisi konumuna getirilmiştir...Devletin bekasını sağlayacak bir kavramı, devletin can damarlarını keser hale getirmeyi dünya üzerinde yalnız Türkiye becerebilirdi.... Nitekim de öyle olmuştur..Türkiye'de değişimin anahtarı, ulusal güvenlik kavramında saklıdır.UG gerekçesiyle devletimizin bekasını sağlamlaştıracak, milletimizi rahat ve huzura erdirecek adımlar atılması adeta imkansızlaştırılmaktadır. Türkiye, eğer bir adım ileriye gitmek istiyorsa bu sendromdan kurtulmalıdır. UG kavramının muhtevası ve gerekleri, kamuoyunun tartışmasına açılmalıdır...
Değişime adım atmanın, rotamızı Avrupa'ya çevirmenin gerçek anahtarı, şartı UG kavramının kapsam ve sınırlarını belirlemektir. UG ulusun bütününü ilgilendirir ve ulusun bu gereklere de dikkat etmesini gerektirir.
Bu noktada Anavatan olarak üniter devlet yapımız ile rejimimizin laik karakterinin korunması vazgeçilmez bir şart olarak gördüğümüzün altını çiziyorum. ..Ancak, biz ulusal bütünlüğümüzü ve laik rejimimizi muhafaza ederek, hak ve özgürlüklerin alanının genişletilebileceğine bütün samimiyetimizle inanıyoruz..Bundan da öte, hak ve özgürlük alanı genişledikçe toplumsal barışın kökleşeceğine devletimizin yapısının da
sağlamlaşacağına inanıyoruz...
Bölücü terör ve irtica tehlikesine ilişkin yakın zamana kadar yaşadıklarımızı unutmadık.Devletimizin bu iki tehlike karşısında da uyanık ve tedbirli olmasını elzem görüyoruz..Ancak bu iki alanda yaşanan sıcak mücadelenin yaralarını sarmamızın zamanı gelmiştir. Bu yaraları sarmamız, devletimizin karşısındaki tehlikeyi büyütmez, aksine vatandaşlarımızın gönüllerinin kazanılmasına imkan sağlar...
Bunu da ancak, ulusal güvenliği bir sendrom olmaktan çıkarıp, geleceği kucaklayan çağdaş bir anlayışa kavuşturarak yapabiliriz...
Bir milletin kendi ulusal güvenlik gereklerine riayet etmemesi ve kayıtsız kalması düşünülemez. Ancak, bu ülkenin geleceği için atılması gerekli her ileri adımın
ulusal güvenlik gerekçesiyle kesilmesini de kabul etmek mümkün değildir.
Ülke olarak tarihte yaptığımız bir yanlışlığı sanki bugün yine tekrarlıyoruz... Geçmişte hiç de doğru olmayan ve dine de zarar verecek bir şekilde her yeniliği 'din elden gidiyor' diye önlemeye çalışmak, ülkeye de dine de büyük zarar vermiştir.
Endişemiz o dur ki, her açılımın önünün ulusal güvenlik elden gidiyor gerekçesiyle kesilmesi, hem ülkemizin geleceğine hem de ulusal güvenliğimize büyük zararlar verecektir.
Kamuoyumuz, ulusal güvenlik kavram ve anlayışına sahip çıkmak, bununla da kalmayıp bu kavramın yerinde ve doğru kullanılmasını denetlemek yükümlülüğüyle karşı karşıyadır."
Yâni Yılmaz;
1. UG gerekleri, "daha doğrusu sendromu" AB'ye uyum çalışmalarını engellemektedir.
2.Bunu herkes bildiği halde bilmezden gelmektedir.
3.Bu bir tabudur ve üzerindeki perdeyi bu gün burada çekip alacağım, dedi.
Yılmaz UG'nin ne olduğunu şöyle tarif etti;
1. UG, bir devletin bekasını sağlamayı amaçlayan son derece gerekli bir kavramdır.
2.Bu kavramın bugünkü kullanım tarzı ise tam aksi yönde cereyan etmektedir, devletimizin geleceğini sağlamlaştırıcı her adımın engelleyicisi, can damarlarını
kesici bir konuma getirilmiştir.
3. Türkiye'de değişimin önündeki engel ulusal güvenlik kavramında saklıdır.UG gerekçesiyle devletin bekasını sağlamlaştıracak, milleti rahat ve huzura erdirecek adımlar atılması adeta imkansızlaştırılmaktadır.
Ve son olarak da çözümün şöyle olmasını önerdi Yılmaz;
1.Türkiye, eğer bir adım ileriye gitmek istiyorsa bu sendromdan kurtulmalıdır. UG kavramının muhtevası ve gerekleri, kamuoyunun tartışmasına açılmalıdır.
2.Değişime adım atmanın, rotamızı Avrupa'ya çevirmenin gerçek anahtarı, şartı UG kavramının kapsam ve sınırlarını belirlemektir.
3.UG ulusun bütününü ilgilendirir ve ulusun bu gereklere de dikkat etmesini gerektirir.
Çok sıcak, çok rutubetli bir akşamüzeri balkonundaydım. Karadeniz ıssız bir büyüklükte, uçsuz bucaksız ve hareketsiz, önümde uzanıyordu.
Keyifle şöyle bir Giresun, sonra Rize tarafına baktım. Denizdeki iki-üç balıkçının yeknesak pıtpıtlı keyiflerine inat, içeriye bir orta kahve seslendim.
Ve az sonra dünyanın en güzel Karadeniz'inde, dünyanın en güzel orta şekerli kahvesinden dünyanın en zevkli höpürtüsüyle kocaman bir yudum aldım.
Demokrasi, egemenlik ve bağımsızlık neşesini böyle kutladım. Çünkü başlangıcından beri benim bu köşede ve Yenimesaj-Meltem ekibinin de okuyucu ve dinleyici karşısında her gün gazete ve ekranlarda savunduğu ilkeler hemen hemen aynı ifade ve üslupla Genelkurmay'ın metninde yer almıştı.
O halde espriyi patlatmanın tam zamanıydı. Genelkurmay'ın açıklamasını ya Yenimesaj yazarları yazmıştı, yahut açıklamayı yazan kalem(ler) her gün Yenimesaj okuyorlardı.
İstanbul'dan telefon eden bir dostla paylaştım bu düşüncemi, gülüştük.
* * *
Önümde hem Yılmaz'ın, hem Genelkurmay'ın tam metinleri duruyor. Yâni yorum ve tepkiyi, Akarcalı'nın yumuşatma taktiğinde ileri sürdüğü gibi tamamını okumadan yapma durumunda değilim. Dolayısı ile yanlış anlama ihtimalim de bulunmuyor.
Öyleyse önce Yılmaz'ın ne dediğine bakalım:
"AB'ye uyum çalışmaları sırasında karşılaştığımız bir güçlüğü de sizlerle ve milletimizle paylaşmak istiyorum. AB uyum çalışmalarındaki engelleyici rolü konusunda herkesin az çok bilgi sahibi olduğu, ancak üç maymunları oynadığı bir tabu var..Ulusal güvenlik gerekleri.... Ya da daha doğru bir isimlendirmeyle ulusal güvenlik sendromu. Bugün bu tabunun üzerindeki perdeyi çekip almanın zamanı gelmiştir...
UG, bir devletin bekasını sağlamayı amaçlayan son derece gerekli bir kavramdır..Bu kavramın bugünkü kullanım tarzı, tam aksi yönde cereyan etmektedir. UG kavramı, devletimizin geleceğini sağlamlaştırıcı her adımın engelleyicisi konumuna getirilmiştir...Devletin bekasını sağlayacak bir kavramı, devletin can damarlarını keser hale getirmeyi dünya üzerinde yalnız Türkiye becerebilirdi.... Nitekim de öyle olmuştur..Türkiye'de değişimin anahtarı, ulusal güvenlik kavramında saklıdır.UG gerekçesiyle devletimizin bekasını sağlamlaştıracak, milletimizi rahat ve huzura erdirecek adımlar atılması adeta imkansızlaştırılmaktadır. Türkiye, eğer bir adım ileriye gitmek istiyorsa bu sendromdan kurtulmalıdır. UG kavramının muhtevası ve gerekleri, kamuoyunun tartışmasına açılmalıdır...
Değişime adım atmanın, rotamızı Avrupa'ya çevirmenin gerçek anahtarı, şartı UG kavramının kapsam ve sınırlarını belirlemektir. UG ulusun bütününü ilgilendirir ve ulusun bu gereklere de dikkat etmesini gerektirir.
Bu noktada Anavatan olarak üniter devlet yapımız ile rejimimizin laik karakterinin korunması vazgeçilmez bir şart olarak gördüğümüzün altını çiziyorum. ..Ancak, biz ulusal bütünlüğümüzü ve laik rejimimizi muhafaza ederek, hak ve özgürlüklerin alanının genişletilebileceğine bütün samimiyetimizle inanıyoruz..Bundan da öte, hak ve özgürlük alanı genişledikçe toplumsal barışın kökleşeceğine devletimizin yapısının da
sağlamlaşacağına inanıyoruz...
Bölücü terör ve irtica tehlikesine ilişkin yakın zamana kadar yaşadıklarımızı unutmadık.Devletimizin bu iki tehlike karşısında da uyanık ve tedbirli olmasını elzem görüyoruz..Ancak bu iki alanda yaşanan sıcak mücadelenin yaralarını sarmamızın zamanı gelmiştir. Bu yaraları sarmamız, devletimizin karşısındaki tehlikeyi büyütmez, aksine vatandaşlarımızın gönüllerinin kazanılmasına imkan sağlar...
Bunu da ancak, ulusal güvenliği bir sendrom olmaktan çıkarıp, geleceği kucaklayan çağdaş bir anlayışa kavuşturarak yapabiliriz...
Bir milletin kendi ulusal güvenlik gereklerine riayet etmemesi ve kayıtsız kalması düşünülemez. Ancak, bu ülkenin geleceği için atılması gerekli her ileri adımın
ulusal güvenlik gerekçesiyle kesilmesini de kabul etmek mümkün değildir.
Ülke olarak tarihte yaptığımız bir yanlışlığı sanki bugün yine tekrarlıyoruz... Geçmişte hiç de doğru olmayan ve dine de zarar verecek bir şekilde her yeniliği 'din elden gidiyor' diye önlemeye çalışmak, ülkeye de dine de büyük zarar vermiştir.
Endişemiz o dur ki, her açılımın önünün ulusal güvenlik elden gidiyor gerekçesiyle kesilmesi, hem ülkemizin geleceğine hem de ulusal güvenliğimize büyük zararlar verecektir.
Kamuoyumuz, ulusal güvenlik kavram ve anlayışına sahip çıkmak, bununla da kalmayıp bu kavramın yerinde ve doğru kullanılmasını denetlemek yükümlülüğüyle karşı karşıyadır."
Yâni Yılmaz;
1. UG gerekleri, "daha doğrusu sendromu" AB'ye uyum çalışmalarını engellemektedir.
2.Bunu herkes bildiği halde bilmezden gelmektedir.
3.Bu bir tabudur ve üzerindeki perdeyi bu gün burada çekip alacağım, dedi.
Yılmaz UG'nin ne olduğunu şöyle tarif etti;
1. UG, bir devletin bekasını sağlamayı amaçlayan son derece gerekli bir kavramdır.
2.Bu kavramın bugünkü kullanım tarzı ise tam aksi yönde cereyan etmektedir, devletimizin geleceğini sağlamlaştırıcı her adımın engelleyicisi, can damarlarını
kesici bir konuma getirilmiştir.
3. Türkiye'de değişimin önündeki engel ulusal güvenlik kavramında saklıdır.UG gerekçesiyle devletin bekasını sağlamlaştıracak, milleti rahat ve huzura erdirecek adımlar atılması adeta imkansızlaştırılmaktadır.
Ve son olarak da çözümün şöyle olmasını önerdi Yılmaz;
1.Türkiye, eğer bir adım ileriye gitmek istiyorsa bu sendromdan kurtulmalıdır. UG kavramının muhtevası ve gerekleri, kamuoyunun tartışmasına açılmalıdır.
2.Değişime adım atmanın, rotamızı Avrupa'ya çevirmenin gerçek anahtarı, şartı UG kavramının kapsam ve sınırlarını belirlemektir.
3.UG ulusun bütününü ilgilendirir ve ulusun bu gereklere de dikkat etmesini gerektirir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002