Hafta sonları bakanlarımıza bir haller oluyor. Herkes Ankara'ya en uzak yurt köşesinde tribünlere oynuyor, Ankara'da söyleyemediklerini açık havada, deniz kıyısında dillendirme fırsatı buluyor.
Kimse 3 Kasım tarihini verdi diye Bahçeli'nin "Hodri meydan" çektiğini zannetmesin.
Amerika'dan aldığı işarete göre en az iki aydır seçim sinyalleri veren şahıs, Derviş.
Ekonominin önünü siyasi belirsizlik yıkıyor diyen, seçimin maliyeti 2.5 milyar dolar, fakat belirsizliğin ise 8.5 milyar dolar, yapalım kurtulalım diyen o.
İsrail savaş içinde seçim yaptı, Filistin bile seçim kararı aldı da biz neden yapamıyoruz diye iki senedir soran da bu satırların yazarı.
Ve tam iki sene önce bu köşede, "muhtemel bir seçim AB karşıtlarıyla AB taraftarları arasında geçecektir, safları sıklaştıralım" diyen de yine biz.
Sorumlu olduğu bir genel başkanı, hesap vereceği bir parti grubu, dayanacağı bir tabanı olmayan Derviş tek kişilik bir parti gibi ülke politikasını yönlendirirken diğerleri onun hamlelerini savuşturmakla, çoğu zaman gönülsüz destek, bazen köstek olmakla gün doldurdular. Herkes ne kadar inkâr ederse etsin Derviş'in bu koalisyonun dördüncü ve en büyük ortağı olduğu, Amerika'dan işaret almadan da hareket etmeyeceği açıkça biliniyor.
Gene yazmıştık, Amerika bu hükümetin misyonun tamamladığına karar verdi ki Derviş'e işaret verdi, o da seçimi yüksek sesle dillendirmeye başladı diye..
Amerika için esas olan elbette Amerika'nın çıkarları.. Afganistan olayında oldu bittiye getirdiği 57'inci hükümetin sonbahar veya en geç gelecek ilkbaharda yapılacağı davul zurna ile ilan edilen Irak harekâtı için kararlı bir partner olamayacağını anladı.
Yıpranmamış, halk desteği olan, Derviş kontrolunda yeni kredilerle desteklenecek dinamik bir hükümet lâzım ona. Malûm, yeni süpürge iyi süpürür.
Düğmeye bastı, Derviş konuştu ve ortalık karıştı.
Hafta sonu Bahçeli Bursa'da "3 Kasım" derken, Çiller "olur ama 3 Kasım'a kadar Kopenhag'ı kabul edelim (kabul edilecek nesi kaldı ki!)" derken, Cem ile Özkan Göcek'te yat gezisi yaparken kimse Derviş'in ne yaptığına dikkat etmedi.
Derviş Papndreu'nun başkanı olduğu bir vakfın Avrupalı sosyal demokratları bir araya getiren "toplantısı" için hafta sonunu Catherine yengemizle beraber Sisam'da geçirdi.
Derviş Sisam'a Amerikan bayraklı "Vahşi ve Özgür= Wild & Free" adlı tekneyle gitti.
Kuşadası'ndaki muhabirlerimizin yoğun çabalarına rağmen teknenin CIA'e mi, Amerikan Elçiliğine mi (ne fark eder ki) yoksa Yunan asıllı bir Amerikalı'ya mı ait olduğunu öğrenemedik. Ankara'daki muhabirlerimiz de bu yurt dışı seyahati için Derviş'in kimden izin aldığını, daha doğrusu alıp almadığını da öğrenemedi. Derviş başbakan'la görüşmüş müydü, Dışişlerinin haberi var mıydı, eline bir bilgi notu tutuşturulmuş muydu?
Yoksa kendi parti, kendi genel başkan, kendi bakan olan Derviş "kendi" özgün politikasını mı yürütecekti?
Devlet, gerekliyse ve devlet politikasının bir uzantısı olarak görev yapılacaksa koca bir bakanına Türk bayraklı bir tekne tahsis edemez miydi?
Okuyucu kusura bakmasın, Sisam'da muhabirimiz olmadığı için Derviş'in kimlerle konuştuğunu, Papandreu ile ne konuştuğunu, konuşurlarken yanlarında bir Dışişleri görevlisi olup olmadığını, tutanak tutulup tutulmadığını öğrenemedik.
Derviş'in Amerika'dan buraya getirdiği danışmanı, biliyorsunuz bir diğer bakan Fikret Ünlü'nün kızıydı. İşte o Fikret Ünlü de hafta sonunu Nevşehir'in Gülşehir ilçesinde katıldığı bir gençlik kampında gençlerle sohbet ederek geçirdi.
Sohbetten sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin bu bakanı sohbet ettiği gençleri ilçedeki St. Jean kilisesine götürdü.
Mehmet Barlas diyor ki; "Halkın % 70'i AB taraftarı. MHP anlaşılan diğer % 30'a oynayacak." Kendi mantığı içinde utarlı bir hesap.. %70 oy AB müşevviği on parti arasında paylaşılınca geri kalanı tek başına alan malı, sandığı götürür.
Hesap Bağdat'tan mı, Diyarbakır'dan mı döner bilemeyiz ama AB'nin zararlarını halka iyi anlatacak bir parti tek başına % 40 oy alır.
MHP meydanlarda kime, ne söyleyecek ki?
Kimse 3 Kasım tarihini verdi diye Bahçeli'nin "Hodri meydan" çektiğini zannetmesin.
Amerika'dan aldığı işarete göre en az iki aydır seçim sinyalleri veren şahıs, Derviş.
Ekonominin önünü siyasi belirsizlik yıkıyor diyen, seçimin maliyeti 2.5 milyar dolar, fakat belirsizliğin ise 8.5 milyar dolar, yapalım kurtulalım diyen o.
İsrail savaş içinde seçim yaptı, Filistin bile seçim kararı aldı da biz neden yapamıyoruz diye iki senedir soran da bu satırların yazarı.
Ve tam iki sene önce bu köşede, "muhtemel bir seçim AB karşıtlarıyla AB taraftarları arasında geçecektir, safları sıklaştıralım" diyen de yine biz.
Sorumlu olduğu bir genel başkanı, hesap vereceği bir parti grubu, dayanacağı bir tabanı olmayan Derviş tek kişilik bir parti gibi ülke politikasını yönlendirirken diğerleri onun hamlelerini savuşturmakla, çoğu zaman gönülsüz destek, bazen köstek olmakla gün doldurdular. Herkes ne kadar inkâr ederse etsin Derviş'in bu koalisyonun dördüncü ve en büyük ortağı olduğu, Amerika'dan işaret almadan da hareket etmeyeceği açıkça biliniyor.
Gene yazmıştık, Amerika bu hükümetin misyonun tamamladığına karar verdi ki Derviş'e işaret verdi, o da seçimi yüksek sesle dillendirmeye başladı diye..
Amerika için esas olan elbette Amerika'nın çıkarları.. Afganistan olayında oldu bittiye getirdiği 57'inci hükümetin sonbahar veya en geç gelecek ilkbaharda yapılacağı davul zurna ile ilan edilen Irak harekâtı için kararlı bir partner olamayacağını anladı.
Yıpranmamış, halk desteği olan, Derviş kontrolunda yeni kredilerle desteklenecek dinamik bir hükümet lâzım ona. Malûm, yeni süpürge iyi süpürür.
Düğmeye bastı, Derviş konuştu ve ortalık karıştı.
Hafta sonu Bahçeli Bursa'da "3 Kasım" derken, Çiller "olur ama 3 Kasım'a kadar Kopenhag'ı kabul edelim (kabul edilecek nesi kaldı ki!)" derken, Cem ile Özkan Göcek'te yat gezisi yaparken kimse Derviş'in ne yaptığına dikkat etmedi.
Derviş Papndreu'nun başkanı olduğu bir vakfın Avrupalı sosyal demokratları bir araya getiren "toplantısı" için hafta sonunu Catherine yengemizle beraber Sisam'da geçirdi.
Derviş Sisam'a Amerikan bayraklı "Vahşi ve Özgür= Wild & Free" adlı tekneyle gitti.
Kuşadası'ndaki muhabirlerimizin yoğun çabalarına rağmen teknenin CIA'e mi, Amerikan Elçiliğine mi (ne fark eder ki) yoksa Yunan asıllı bir Amerikalı'ya mı ait olduğunu öğrenemedik. Ankara'daki muhabirlerimiz de bu yurt dışı seyahati için Derviş'in kimden izin aldığını, daha doğrusu alıp almadığını da öğrenemedi. Derviş başbakan'la görüşmüş müydü, Dışişlerinin haberi var mıydı, eline bir bilgi notu tutuşturulmuş muydu?
Yoksa kendi parti, kendi genel başkan, kendi bakan olan Derviş "kendi" özgün politikasını mı yürütecekti?
Devlet, gerekliyse ve devlet politikasının bir uzantısı olarak görev yapılacaksa koca bir bakanına Türk bayraklı bir tekne tahsis edemez miydi?
Okuyucu kusura bakmasın, Sisam'da muhabirimiz olmadığı için Derviş'in kimlerle konuştuğunu, Papandreu ile ne konuştuğunu, konuşurlarken yanlarında bir Dışişleri görevlisi olup olmadığını, tutanak tutulup tutulmadığını öğrenemedik.
Derviş'in Amerika'dan buraya getirdiği danışmanı, biliyorsunuz bir diğer bakan Fikret Ünlü'nün kızıydı. İşte o Fikret Ünlü de hafta sonunu Nevşehir'in Gülşehir ilçesinde katıldığı bir gençlik kampında gençlerle sohbet ederek geçirdi.
Sohbetten sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin bu bakanı sohbet ettiği gençleri ilçedeki St. Jean kilisesine götürdü.
Mehmet Barlas diyor ki; "Halkın % 70'i AB taraftarı. MHP anlaşılan diğer % 30'a oynayacak." Kendi mantığı içinde utarlı bir hesap.. %70 oy AB müşevviği on parti arasında paylaşılınca geri kalanı tek başına alan malı, sandığı götürür.
Hesap Bağdat'tan mı, Diyarbakır'dan mı döner bilemeyiz ama AB'nin zararlarını halka iyi anlatacak bir parti tek başına % 40 oy alır.
MHP meydanlarda kime, ne söyleyecek ki?
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002