Ankara'da yoğun bir "iş" trafiği var. Herkes birbiriyle görüşüyor, Derviş ise en, boy, yükseklik ve protokol gözetmeden herkesle görüşüyor.
Vazifesi; geçmiş, halihazır ve gelecekteki bütün hükümetlerin içinde bulunarak vesâyet ve velâyet makamının gerektirdiği görevleri "usülüne uygun" tarzda yerine getirmek.
Vazifesinin "inceluklarına" ise ayak izlerini takibederek ulaşmak mümkün.
Amerikan bayraklı, fakat Kuşadası'ndaki muhabirlerimizin bütün gayretlerine rağmen; CIA'e mi, Amerikan hükümetine mi, yoksa sadece herhangi bir Amerikan vatandaşına mı ait olduğunu bir türlü öğrenemediğimiz "Wild&Free" yatıyla gittiği Sisam adasındaki uluslar arası bilmem ne sempozyumundan itibaren iyi gözlemek gerek ayak izlerini.
Şu anda yine "tesadüfen" İstanbul'da bulunan Amerika'nın eski Başkanı Clinton ile neler görüştüğünü de eklemek kaydıyla.
Ortalıkta bir sürü parti "lideri", birbiri ardına yapılan "Liderler Zirveleri" zırvaları varken asıl mal sahibi kendisi imiş gibi çelik çarık, çelik asa dolaşıp duruyor.
Asıl mekik diplomasisini o yapıyor.
Ilgaz Zorlu'nun son derece tehlikeli cumhuriyet modeline gidişin ipuçlarını sezdikçe de tüylerimiz diken diken oluyor.
"Zorlu prodüksiyonu"nun hiç olmazsa askerle ilgili bölümünün gerçekleşme ihtimali olmamasından dolayı da memnuniyet duyuyoruz.
Zaten şüpheleniyorduk ve diken üstündeydik ama endişelerimizi destekleyen ilk emâreyi Çiller-Derviş görüşmesinden sonra Çiller'in, Bilkent'teki evinin kapısında ağzından kaçırdığı bir cümlede yakaladık.
Çiller dedi ki "Derviş'in aklında ilkbaharda bir seçim var"... Bingo..
"Görevimiz Tehlike"nin ilk ayağı; teşkil eden partiler ve sandalye sayısı değişse de bitkisel hayattaki, serumlarla ömrü uzatılmaya çalışılan bu hükümetin miadını ilk bahara kadar, hâttâ mümkünse daha da ileri uzatabilmek.
Ecevit başta, Derviş mutlaka içinde, programında muhaliflerin "erken seçim" elma şekeri ile uyutulmuş olduğu bir acayip "seçim hükümeti" modeli uygulanacak.
Demek ki Bush Irak operasyonunu 2003 ilkbaharından 2002 sonbaharına çekti.
Çekti ve "üsleri ve askeri dolayısı ile" vazgeçilmez müttefik Türkiye'nin, sonbaharda seçimle vakit kaybetmesine tahammülü yok.
"Bizimkiler" Derviş'in seçimi ilk seslendirdiği bir buçuk ay öncesinde o gözü karalığı gösterip seçime gidebilseydi plân uygulanacaktı.
Plân şimdi gene uygulanacak, "a.1" alternatifi ile.
Cem'in yerine Gürel'in atanmasını da bu açıdan değerlendirmek lâzım. Gürel, Cem ve AB politikalarının temelde olmamakla birlikte üslûpta muhalifi.. MHP de öyle. O halde "kötünün iyisi"; Gürel'li, belki mesut Yılmaz'ın dışlanıp Çiller'in dahil edileceği bir "Alaamerikan hükümet modeli."
Ölümlerden ölüm beğen.. AB'cilere karşı Amerikancılar.. Bize biçilen rol de oturup seyretmek.
Uyanık olursak tekere çomağı sandıkta sokabilir; tercihimizi Bağımsız Türkiye Partisi'nden yana yaparak oyunu bozabilir; milletin başına örülmek istenilen çorabı engelleyebiliriz.
Sandık son şans kıymetli okuyucu.
Anayasa'nın "Türkiye Büyük Millet Meclisi Seçimlerinin geriye bırakılması" ile ilgili 78'inci maddesinin ilk cümlesi aynen şöyledir:
"Madde 78- Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmezse TBMM seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilir".
Akıllı ol ey vatandaş.
2003 ilkbaharına kadar icazet aldılar.. Sonbahar'da veya en geç 2003 ilkbaharında Bush Saddam'ın böğrüne çöktü. Meclis derhal toplanıp o bir yıl uzatmayı kavga dövüş oyladı.
Etti mi 2004 ilkbaharı? Eh zaten Helsinki'de verilen Kıbrıs-Ege-Güneydoğu konulu "miatlı görevler"in süresi ve bu hükümetin anayasal ömrü de 2004'te bitmiyor muydu?
Tabiî her şey bir de Ecevit'in, ömrü konusunda "yukarısı" ile yaptığı pazarlığa bağlı.
Hemen dellenmeyin, "siyasi ömrü"nü ve "941 râkımlı tepe"yi kastettim.
Vazifesi; geçmiş, halihazır ve gelecekteki bütün hükümetlerin içinde bulunarak vesâyet ve velâyet makamının gerektirdiği görevleri "usülüne uygun" tarzda yerine getirmek.
Vazifesinin "inceluklarına" ise ayak izlerini takibederek ulaşmak mümkün.
Amerikan bayraklı, fakat Kuşadası'ndaki muhabirlerimizin bütün gayretlerine rağmen; CIA'e mi, Amerikan hükümetine mi, yoksa sadece herhangi bir Amerikan vatandaşına mı ait olduğunu bir türlü öğrenemediğimiz "Wild&Free" yatıyla gittiği Sisam adasındaki uluslar arası bilmem ne sempozyumundan itibaren iyi gözlemek gerek ayak izlerini.
Şu anda yine "tesadüfen" İstanbul'da bulunan Amerika'nın eski Başkanı Clinton ile neler görüştüğünü de eklemek kaydıyla.
Ortalıkta bir sürü parti "lideri", birbiri ardına yapılan "Liderler Zirveleri" zırvaları varken asıl mal sahibi kendisi imiş gibi çelik çarık, çelik asa dolaşıp duruyor.
Asıl mekik diplomasisini o yapıyor.
Ilgaz Zorlu'nun son derece tehlikeli cumhuriyet modeline gidişin ipuçlarını sezdikçe de tüylerimiz diken diken oluyor.
"Zorlu prodüksiyonu"nun hiç olmazsa askerle ilgili bölümünün gerçekleşme ihtimali olmamasından dolayı da memnuniyet duyuyoruz.
Zaten şüpheleniyorduk ve diken üstündeydik ama endişelerimizi destekleyen ilk emâreyi Çiller-Derviş görüşmesinden sonra Çiller'in, Bilkent'teki evinin kapısında ağzından kaçırdığı bir cümlede yakaladık.
Çiller dedi ki "Derviş'in aklında ilkbaharda bir seçim var"... Bingo..
"Görevimiz Tehlike"nin ilk ayağı; teşkil eden partiler ve sandalye sayısı değişse de bitkisel hayattaki, serumlarla ömrü uzatılmaya çalışılan bu hükümetin miadını ilk bahara kadar, hâttâ mümkünse daha da ileri uzatabilmek.
Ecevit başta, Derviş mutlaka içinde, programında muhaliflerin "erken seçim" elma şekeri ile uyutulmuş olduğu bir acayip "seçim hükümeti" modeli uygulanacak.
Demek ki Bush Irak operasyonunu 2003 ilkbaharından 2002 sonbaharına çekti.
Çekti ve "üsleri ve askeri dolayısı ile" vazgeçilmez müttefik Türkiye'nin, sonbaharda seçimle vakit kaybetmesine tahammülü yok.
"Bizimkiler" Derviş'in seçimi ilk seslendirdiği bir buçuk ay öncesinde o gözü karalığı gösterip seçime gidebilseydi plân uygulanacaktı.
Plân şimdi gene uygulanacak, "a.1" alternatifi ile.
Cem'in yerine Gürel'in atanmasını da bu açıdan değerlendirmek lâzım. Gürel, Cem ve AB politikalarının temelde olmamakla birlikte üslûpta muhalifi.. MHP de öyle. O halde "kötünün iyisi"; Gürel'li, belki mesut Yılmaz'ın dışlanıp Çiller'in dahil edileceği bir "Alaamerikan hükümet modeli."
Ölümlerden ölüm beğen.. AB'cilere karşı Amerikancılar.. Bize biçilen rol de oturup seyretmek.
Uyanık olursak tekere çomağı sandıkta sokabilir; tercihimizi Bağımsız Türkiye Partisi'nden yana yaparak oyunu bozabilir; milletin başına örülmek istenilen çorabı engelleyebiliriz.
Sandık son şans kıymetli okuyucu.
Anayasa'nın "Türkiye Büyük Millet Meclisi Seçimlerinin geriye bırakılması" ile ilgili 78'inci maddesinin ilk cümlesi aynen şöyledir:
"Madde 78- Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmezse TBMM seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilir".
Akıllı ol ey vatandaş.
2003 ilkbaharına kadar icazet aldılar.. Sonbahar'da veya en geç 2003 ilkbaharında Bush Saddam'ın böğrüne çöktü. Meclis derhal toplanıp o bir yıl uzatmayı kavga dövüş oyladı.
Etti mi 2004 ilkbaharı? Eh zaten Helsinki'de verilen Kıbrıs-Ege-Güneydoğu konulu "miatlı görevler"in süresi ve bu hükümetin anayasal ömrü de 2004'te bitmiyor muydu?
Tabiî her şey bir de Ecevit'in, ömrü konusunda "yukarısı" ile yaptığı pazarlığa bağlı.
Hemen dellenmeyin, "siyasi ömrü"nü ve "941 râkımlı tepe"yi kastettim.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002