Ankara'da oyun içinde oyun var. Aydın Doğan'ın Almanya'da çektiği AB ailesi fotoğrafında bir araya gelen AB koalisyonu iş başında.
Piyasanın iki gözde aktörü var. Biri Derviş; çat kapı orada politikası uyguluyor. Herkes zannediyor ki nabız yoklayıp ondan sonra nerede yer alacağına karar verecek. İşin aslı başka.. Halihazır ve muhtemel bütün güç odaklarını ayrı ayrı ziyaret ederek "programa" kayıtsız şartsız itaatlerini teminat altına alıyor. Tarafsız ve "partiler üstü-uluslararası hakem" veya "barış gücü gözlemcisi" rolünü-görevini hakkıyla oynuyor.
Program deyince parti veya hükümet programını anlamayın; IMF'nin, Dünya Bankası'nın, AB'nin programı..
Geçici hükümet de kurulsa, geçiş hükümeti de kurulsa, seçimden sonra yeni hükümet de kurulsa içinde yer alacak. Çiftliğin esas kâhyası o. O görev biçilmiş.
İkinci aktör, uyumsuz ve istikrarsız hükümette sallanan MHP...
Kendisini üç yıl önce sahneye kabul eden rejisörler kurulunun, artık misyonunu tamamlayarak dışladıkları düşüncesinde. MHP görevini yaptı, en zor kararların altına imzasını attı, Helsinki'yi, KOB'ni, Ulusal Programı, Tahkim, Enerji, tarım, Endüstri Bölgeleri gibi kapitülasyon ve sömürge yasalarını çıt çıkarmadan tek tek imzaladı ve artık misyonunu tamamladı. Senaryoya göre artık sahneden çekilmesi lâzım. Bundan sonraki perdelerde rolü yok.
Halbuki MHP şimdiye kadar senaryonun yazılmasına da katkıda bulunduğunu zannediyordu.
Öncelikli görev, bundan sonra çatlak sesleri asgaride tutmak için süratle MHP ve benzeri partilerin dışarıda bırakılacağı bir sahne düzenlemek. Çünkü bundan sonraki perdelerin ana konusu "kayıtsız şartsız AB".. İdamsız, anadilli, güneydoğusuz, Kıbrıs ve Egesiz bir Türkiye..Topluma çaktırmadan kabul ettirilebilecek safhalar MHP ile aşıldı ama artık ona ihtiyaç yok.
En sıkı demokrasi mücahitleri bile Eylül'e kadar geçecek sürede Meclis'in seçim kararı alırken iki arada bir derede ve el çabukluğu ile AB uyum yasalarını çıkarması gerektiğini öne sürüyorlar. Çünkü sonra ne olur ne olmaz.. Ya millet uyanır da AB işbirlikçilerine hayır deyip elinin tersi ile iterse!
Bu "demokrasi mücahitleri", toplum desteğini yitirmiş, çökmüş, kırık kaburgalı, çelik korseli, uzatmaları oynayan, bitkisel hayattaki bu geçici hükümetin; toplumun gelecek yüzyıllarına şekil verecek kararları almasını içlerine sindirebiliyorlar..
Ne sindirim sistemi ama? Mide değil, işkembe mübarek..
Demek ki korktukları bir şey var.. Demek ki milletin seçimde "tam bağımsızlık, vatan, millet ve bayrak" yolunda karar vereceğinin işaretini gördüler. Kuvay-ı Milliye ruhunun şahlanışını ve Bağımsız Türkiye sevdasının coşkusunu gördüler.
Ekonomi cahili güdümlü ekonomistler bile "bakın" diyorlar, "piyasalar tepki verdi, onlar da AB yasalarının çıkmasını istiyor".
Demek modern çağda işgal, önce siyasi ve ekonomi kadrolarının beyinlerinin ele geçirilmesiyle başlıyor; liman ve tersanelerin işgali ile değil..
Yılmaz tüyleri diken diken edecek itiraflarda bulunuyor, "Teke-tek"te Altaylı'ya açıkça "AB için hükümet engeli kalktı" diyordu. Yâni Yılmaz hükümeti AB için engel olarak görüyordu.
Çiller de aynı tavanın balığı.. Ecevit'le yaptığı kritik görüşmenin ardından aynı Yılmaz gibi "AB için kritik bir döneme giriyoruz. Sayın Ecevit'e AB yolunda Kopenhag kriterleri doğrultusunda alacakları tüm kararlara da şartsız destek vereceğimiz yönünde görüşlerimizi bildirdik" diyordu.
"Genel koordinatör" Derviş'in söyledikleri zarfın kapatılıp mühürlendiğinin itirafı idi. O da Cem'le yaptığı görüşmenin ardından "Önümüzdeki aylarda Avrupa konusunda yapılacaklar ekonomi ve Türkiye için çok önemli" dedi.
Millet önümüzdeki dönemde felâket tellallığı yapacak bu AB işbirlikçilerine ve onların söyleyeceklerini allandırıp pullandırarak yansıtacak mütareke basınına dikkat etmeli. Şimdiye kadar "uyum ve istikrar" adına hükümet edip de şimdi dışlanınca feryadı basan "perdeli AB'cilere" de itibar etmemeli...
Piyasanın iki gözde aktörü var. Biri Derviş; çat kapı orada politikası uyguluyor. Herkes zannediyor ki nabız yoklayıp ondan sonra nerede yer alacağına karar verecek. İşin aslı başka.. Halihazır ve muhtemel bütün güç odaklarını ayrı ayrı ziyaret ederek "programa" kayıtsız şartsız itaatlerini teminat altına alıyor. Tarafsız ve "partiler üstü-uluslararası hakem" veya "barış gücü gözlemcisi" rolünü-görevini hakkıyla oynuyor.
Program deyince parti veya hükümet programını anlamayın; IMF'nin, Dünya Bankası'nın, AB'nin programı..
Geçici hükümet de kurulsa, geçiş hükümeti de kurulsa, seçimden sonra yeni hükümet de kurulsa içinde yer alacak. Çiftliğin esas kâhyası o. O görev biçilmiş.
İkinci aktör, uyumsuz ve istikrarsız hükümette sallanan MHP...
Kendisini üç yıl önce sahneye kabul eden rejisörler kurulunun, artık misyonunu tamamlayarak dışladıkları düşüncesinde. MHP görevini yaptı, en zor kararların altına imzasını attı, Helsinki'yi, KOB'ni, Ulusal Programı, Tahkim, Enerji, tarım, Endüstri Bölgeleri gibi kapitülasyon ve sömürge yasalarını çıt çıkarmadan tek tek imzaladı ve artık misyonunu tamamladı. Senaryoya göre artık sahneden çekilmesi lâzım. Bundan sonraki perdelerde rolü yok.
Halbuki MHP şimdiye kadar senaryonun yazılmasına da katkıda bulunduğunu zannediyordu.
Öncelikli görev, bundan sonra çatlak sesleri asgaride tutmak için süratle MHP ve benzeri partilerin dışarıda bırakılacağı bir sahne düzenlemek. Çünkü bundan sonraki perdelerin ana konusu "kayıtsız şartsız AB".. İdamsız, anadilli, güneydoğusuz, Kıbrıs ve Egesiz bir Türkiye..Topluma çaktırmadan kabul ettirilebilecek safhalar MHP ile aşıldı ama artık ona ihtiyaç yok.
En sıkı demokrasi mücahitleri bile Eylül'e kadar geçecek sürede Meclis'in seçim kararı alırken iki arada bir derede ve el çabukluğu ile AB uyum yasalarını çıkarması gerektiğini öne sürüyorlar. Çünkü sonra ne olur ne olmaz.. Ya millet uyanır da AB işbirlikçilerine hayır deyip elinin tersi ile iterse!
Bu "demokrasi mücahitleri", toplum desteğini yitirmiş, çökmüş, kırık kaburgalı, çelik korseli, uzatmaları oynayan, bitkisel hayattaki bu geçici hükümetin; toplumun gelecek yüzyıllarına şekil verecek kararları almasını içlerine sindirebiliyorlar..
Ne sindirim sistemi ama? Mide değil, işkembe mübarek..
Demek ki korktukları bir şey var.. Demek ki milletin seçimde "tam bağımsızlık, vatan, millet ve bayrak" yolunda karar vereceğinin işaretini gördüler. Kuvay-ı Milliye ruhunun şahlanışını ve Bağımsız Türkiye sevdasının coşkusunu gördüler.
Ekonomi cahili güdümlü ekonomistler bile "bakın" diyorlar, "piyasalar tepki verdi, onlar da AB yasalarının çıkmasını istiyor".
Demek modern çağda işgal, önce siyasi ve ekonomi kadrolarının beyinlerinin ele geçirilmesiyle başlıyor; liman ve tersanelerin işgali ile değil..
Yılmaz tüyleri diken diken edecek itiraflarda bulunuyor, "Teke-tek"te Altaylı'ya açıkça "AB için hükümet engeli kalktı" diyordu. Yâni Yılmaz hükümeti AB için engel olarak görüyordu.
Çiller de aynı tavanın balığı.. Ecevit'le yaptığı kritik görüşmenin ardından aynı Yılmaz gibi "AB için kritik bir döneme giriyoruz. Sayın Ecevit'e AB yolunda Kopenhag kriterleri doğrultusunda alacakları tüm kararlara da şartsız destek vereceğimiz yönünde görüşlerimizi bildirdik" diyordu.
"Genel koordinatör" Derviş'in söyledikleri zarfın kapatılıp mühürlendiğinin itirafı idi. O da Cem'le yaptığı görüşmenin ardından "Önümüzdeki aylarda Avrupa konusunda yapılacaklar ekonomi ve Türkiye için çok önemli" dedi.
Millet önümüzdeki dönemde felâket tellallığı yapacak bu AB işbirlikçilerine ve onların söyleyeceklerini allandırıp pullandırarak yansıtacak mütareke basınına dikkat etmeli. Şimdiye kadar "uyum ve istikrar" adına hükümet edip de şimdi dışlanınca feryadı basan "perdeli AB'cilere" de itibar etmemeli...
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002