Prof. Dr. Haydar Baş Hocam, 'insanın arayışı doğum ile başlar' der ve bu arayışın, Allah'ı bulana kadar arayış devam edeceğini, vurgulardı.
Nedenini de açıklardı;
"Bugün insanlığın aradığı Allah'tır. Neden? Çünkü O'ndan geldik ve mutlaka O'na gideceğiz. Allah, "Ben, ona ruhumdan üfledim" diyor. O'nun cevherini taşıyoruz. O'nu bulana kadar bu sevda devam eder, bu arayış devam eder. Bu arayışı bitirmek istiyorsak, bilmemiz lazım ki, bunun yolu dış tabiatımızda değil, iç tabiatımızda, kalptedir.
"Ben Allah'a yürümek istiyorum…"
Doğru! Güzel! Peki, nerede yürüyeceksin? Kalp caddesinde… O'nu şu veya bu caddeden gidip bulamazsın. Kalpten gidip, bulacaksın. Niye? İnsan, o ibadetle, o zikirle Allah'a yürüyor. Allah'a yürüdükçe O'na yaklaşıyor.
Allah ile konuşuyor, sohbet ediyor, arkadaş oluyor. Bizim için mutlak örnek olan Allah'ın Sevgilisi ve Ehl–i Beyt'in hayatına baktığımızda bu halin zirvesini müşahede ediyoruz."
Dağlara çıktım
Bu arayış içerisinde bir kul olarak dağlara çıktım. Gökyüzü sonsuzluğu hatırlatırken dağlar heybeti adeta 'haline bak ey fani' diyor.
Yanıma aldığım cihazdan son ses Yunus Emre'nin, Mevlana'nın, Hz. Şems'in dizeleri yankılanırken ben yürüyorum. O dizeler yadıma yine Hocamı düşürdü. O dizelerde O vardı. O satır aralarında O'nun öğrettikleri var. Gerisini dizelere bırakayım!
Sevmek dedim.
Yoluna ölmek, dedi.
Yol, dedim.
Alıp başını gitmek, dedi.
Gitmek dedim.
Bir ahh çekip dostlardan ayrılmak dedi.
Dost dedim.
Durdu, bana baktı, dost diye mırıldandı. Yüreğime nasıl koysam bilemediğim, dedi.
Yürek, dedim.
Dünyaları içine sığdıramadığım, dedi.
Dünya, dedim.
Hayatın bir yüzü, dedi.
Yüz, dedim.
Ardında ne gizli bilemediğim, dedi.
Giz, dedim.
Hep çözmeye çalıştığım, dedi.
Çalışmak, dedim.
Bitmeyecek öykü, dedi.
Öykü, dedim.
Binlercesini içimde gizliyorum, dedi.
Gizlemek, dedim.
İşte, her şeyin bitimi, dedi.
Sevda, dedim.
Ellerimde bir çiçekle peşinden koştuğum, dedi.
Koşmak, dedim.
Hayat, bir maraton, dedi.
Hayat, dedim.
Öyle kısa ki! dedi.
Niçin kısa, diye sordum.
Yaşanacak çok şey var, zaman yok, dedi.
Yaşanması gereken ne var, diye sordum.
Aşk, dedi.
Kaç kere, diye sordum.
Bin kere dedi, milyon kere aşk...
Neden bir kere değil, diye sordum.
Bütün aşkların toplamı, en yüce ve tek aşk, dedi.
Önce ona varsan olmaz mı, diye sordum.
Keşke olsa dedi, ama önce yoğrulmak gerek.
Acı çekmek mi, diye sordum.
Evet, aşk acısında yok olmak, dedi.
Yok olunca, dedim.
İşte gerçek aşkta o zaman yaşamaya başlarsın, dedi.
Gerçek aşk, dedim.
Büyük o, dedi.
Durdum. Durdum. Ve sustum!
Neden sustun, diye sordu.
Yüreğim titredi sanki dedim.
Neden, diye sordu.
Bilmiyorum dedim. Büyük, O!"
Evet, dedi. Büyük, O!
Nerede, diye sordum.
Her yerde, dedi.
Nasıl, diye sordum.
Yüreğini aç, dedi.
Yüreğimi açmak, dedim.
Bir tebessümle bak her şeye, dedi.
Tebessüm, dedim.
Her kapının anahtarı, dedi.
Kapı, dedim.
Girmeden bilemezsin, dedi.
Ya korku, dedim.
Bilinmeyenden korkar insan, dedi.
Ben kimim, diye sordum.
Sevgiyle beslenensin, dedi.
Durdum. Durdum. Yine sustum. Kimsin, diye sordum.
Sen'im, dedi.
Seni Seviyorum, dedim
Ben de, Seni, dedi." (Şems-i Tebrizi)
Ruhun şad olsun Hocam…
- Abdullah Öcalan, Bahçeli’den de, Erdoğan’dan da basiretliymiş / 02.12.2024
- Sosyal devlet ancak BTP ile mümkün / 01.12.2024
- Sosyal devletten demokratik krallığa / 30.11.2024
- Kıbrıs’a NATO kılıfı / 29.11.2024
- Jennifer Lopez, Sudeysi, Kabe ve Erdoğan / 28.11.2024
- AKP ve MHP, Türkiye’nin gerçek düşmanını perdeliyor / 27.11.2024
- Tam bağımsız Türkiye için vakit tamam, söz konusu vatandır / 25.11.2024
- Sinirde Avrupa’da birinci dünyada ikinci olmuşuz / 24.11.2024
- Tarımı bitirdiler… Şahidim Sayın Erdoğan’dır / 23.11.2024