Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde 26.09.2014 tarihli yayımlanan yazısıdır
Türkiye bir ateş çemberinde. Sınır ötemizde bizim de dahil edileceğimiz bir savaşın çıkması an meselesi. Tampon bölge ve kara harekâtı konuşuluyor.
Tam bu esnada Milli Eğitim'den ortaöğretime devam eden kız öğrencilere başörtüsü takma serbestliği getiriliyor.
On iki yıldır iktidarda olan, üstelik 'minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz olacak' diyerek, inanan kesimin oylarıyla iktidara taşınan bir partinin bugün sergilediği başörtüsü serbestliği çıkışını samimi bulmaya imkan yoktur.
Tıpkı, yıllarca başörtüsü mağdurlarına karşı "yaptırmıyorlar" bahanesinin arkasına sığınıldığı gibi.
Laik Türkiye cumhuriyeti devletinde başörtüsü kullanımı, inanç hürriyetinden kaynaklanan anayasal bir haktır.
Siz bunu kamu adına icra ettiğiniz göreviniz esnasında ve kamu adına takmadığınız sürece de inanç hürriyeti kapsamında kalır.
Öğrenciler kamu görevlisi olmadıklarına ve örtüyü kamuda icra ettikleri vazifenin gereği olarak takmadıklarına göre başörtüsüyle okula gitmek tamamen kişi hürriyetlerine dâhil bir konudur. Yani anayasaya aykırı değildir.
Oysa Ak Partisi iktidara geldikten sonra bir yönetmelik ile kolayca halledeceği başörtüsü mevzusunu, bugüne kadar çeşitli icraatların halkın nazarından gizlenmesinin kalkanı yapmıştır.
Başörtüsü bugün de Ak Partisi'nin desteği ile çıkması muhtemel savaşın, "cambaza bak" oyunudur.
Yoksa iktidara gelmelerinden kısa bir süre sonra, 2004 senesinde Urfa'da Halilürrahman'ın karşısında Dinler Bahçesi'ni; Antalya'da, başka bir Dinler Bahçesi'ni açan;
2005'te yapılan TCK değişikliği ile zinayı suç olmaktan çıkaran;
2007'de Kasımpaşa'da Büyük Piyale Kuran Kursu'nun yıkımına karar veren;
2005'te onaylanan din kültürü kitaplarında Kelime-i Tevhidi Muhammedür Resulullah kısmını çıkararak yalnızca, "la ilahe ilahtır" şeklinde yazdıran bu hükümetin on iki yıldır elini sürmediği meseleyi bu karışık ortamda halletmesinin başka bir izahı olamaz.
Ak Partisi döneminde yabancılara toprak satışının önündeki tüm engeller kaldırılmıştır.
Madenler peşkeş çekilmiştir, ekonomi batma noktasındadır.
Ülkemiz kimsenin istemediği Suriyeli mültecilerin akınına uğramıştır.
Bu keşmekeşin halline çalışmak yerine, vatandaşın gözünü boyamak için yapılan çok geç kalmış hükümet iyileştirmelerini "din devletine giden yol " olarak yorumlayan kimi köşe yazarlarını da anlamak mümkün değildir.
Gazetecilik olayları doğru okumayı gerektirir. Kamu vicdanına seslenen ve kamuyu yönlendiren bu meslek grubunun hamasi duygularla ve yanlı bakış açısıyla objektif olmasına imkân bulunmamaktadır.
Prof. Dr. Haydar Baş / diğer yazıları
- Başörtüsü cambaza bak mı oluyor? / 04.12.2024
- İnsanlığın kurtuluşu MEM / 03.12.2024
- Delilleriyle Atatürk'ün soyağacı / 02.12.2024
- Kurtuluşun birinci şartı imandır / 01.12.2024
- Merhamet ve merhamette ölçü -2 / 30.11.2024
- Merhamet ve merhamette ölçü -1 / 29.11.2024
- Tiyatro / 28.11.2024
- İmam Ali'nin Ahidname'sinde adalet / 27.11.2024
- Arayış / 26.11.2024
- Birlikten vazgeçmeyin / 25.11.2024
- İnsanlığın kurtuluşu MEM / 03.12.2024
- Delilleriyle Atatürk'ün soyağacı / 02.12.2024
- Kurtuluşun birinci şartı imandır / 01.12.2024
- Merhamet ve merhamette ölçü -2 / 30.11.2024
- Merhamet ve merhamette ölçü -1 / 29.11.2024
- Tiyatro / 28.11.2024
- İmam Ali'nin Ahidname'sinde adalet / 27.11.2024
- Arayış / 26.11.2024
- Birlikten vazgeçmeyin / 25.11.2024