Dünkü yazımda kitaplarda yazan 'sosyal devlet' tanımı ile 22 yıllık tek parti iktidarının ortaya koyduğu yönetim anlayışı ile kitaplardaki sosyal devlet tanımının nasıl çaresiz bırakıldığını ve sosyal devletten demokratik krallığı evrildiğimizi anlatmaya çalıştım.
Her şey bir tarafa 22 yıl önce vatandaşın karşısına, 'yoksulluğu bitireceğiz, yasakları kaldıracağız, yolsuzlukla mücadele edeceğiz' dediler.
Gelinen noktada 'çalıyor ama hem çalışıyor hem de namaz kılıyorlar' algısı kabul gördü.
Yasaklar konusunda Kenan Evren ile yarışıyorlar. Yargı artık hükümet için yerine göre kalkan yerine göre cop.
Yoksulluk mu? 22 yılsonunda bizzat Erdoğan bir taraftan nasıl büyüdüklerini anlatırken diğer taraftan milyonlarca yoksula yaptıkları yardım ile övünüyorsa, aldatılmışsın kardeşim!
Geldiğimiz noktayı BTP Lideri Hüseyin Baş iki cümle ile özetledi;
1- Milli geliri büyüdükçe milleti fakirleşen tek ülkeyiz. Ekonomi yönetimi anlayışı yerlerde sürünüyor.
2- Alt gelir grubunun harcama gücünün zayıf olduğu bir ülkede hiç kimse mutlu olamaz. Zenginin servetine servet katma çabası asgari ücretliyi, emekliyi, işçiyi bitirdi. Alt gelir grubu mutlu olursa tüm vatandaşlar mutlu olur."
Sosyal devlete gelirsek
Sosyal devlet kavramı hem inancımızın hem de kültürümüzün bir gereğidir. 'Baba devlet' derler ya! Ha! İşte o.
'Baba devlet' nedir, nasıldır, ne iş yapar, sorularının cevaplarını unuttuysanız sizlere 2001 yılını hatırlamanızı tavsiye ederim.
Birileri, size 3Y derken Prof. Dr. Haydar Baş, 'Baba Devlet' profilini ortaya koyuyor ve hem devlet kurtulsun hem de siz, diye çağrı yapıyordu.
İşte Merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın 'baba devlet' profili:
1-Sosyal Devlet olmak devletin, vatandaşlarına karşı bir ikramı değil, onun varlığının gereği ve vazifesidir.
2- Yaşamak isteyen devlet, vatandaşlarını yaşatmak durumundadır.
3-Devlet, vatandaşlarına iş bulmak zorundadır.
4-Eğer bir birey iş bulamıyorsa, bunun sorumluluğu devlete aittir.
5-Devlet bu eksiğini telafi edinceye kadar vatandaşına işsizlik maaşı vermek zorundadır.
6-Devletin, gelirlerinin vatandaşına hizmet olarak geri döndürmesi ve milletinden topladığından daha fazlasını milletine vermek zorundadır.
7-Devlet, bireylerin haklarının önündeki engelleri kaldırmakla yükümlüdür. Bu sayede sosyal adaletin de oluşmasını sağlamaktadır.
8-Devletin bekası, bireylerin doğuştan gelen haklarının yaşanmasında saklıdır ve bu haklar kullandırılmalıdır.
9-Devlet, mutlu bir azınlığın çıkarları için değil milletin bütün fertlerinin menfaatlerini ve haklarını korumak için projeler hayata geçirilmeli, düzenlemelerini bu ölçü ile yapmalıdır.
10-Devlet, kapitalist anlayışlarda olduğu gibi başkalarının elindekileri sömürerek büyüyen değil, aksine vererek, hizmet ve ikram ederek büyüyen bir devlet olmalıdır.
11- Asgari ücret ve en düşük emekli maaşı fakirlik sınırı üzerinde olacaktır.
12- Ev kadınları işçi statüsünde emekli edilecektir.
13- Üniversite harçları kaldırılacaktır. Gençlere uzun vadeli faizsiz evlenme kredisi verilecektir. Doğum yapan her anneye doğum ikramiyesi verilecektir.
14- Kimsesiz yaşlılara maaş bağlanacaktır. Şehit yakınları, dul ve yetimlere devlet sahip çıkacaktır.
15- KOBİ'lere ve esnaf kesimine uzun vadeli faizsiz kredi verilecektir.
16- Tarım kesimine ürününe karşılık avans ve ürün alım garantisi verilecektir.
17- Nakliyecilere uzun vadeli faizsiz kredi verilecektir. Sanayicilere proje mukabili faizsiz kredi verilecektir.
Ama nasıl?
Milli para ile milli ekonomi modeli ile
Prof. Dr. Haydar Baş'a göre para;
1) Para, faiz ve borçlanma yoluyla maliyetli bir şekilde değil, devletlerin senyoraj hakkıyla maliyetsiz bir şekilde üretilmelidir.
2) Para, sosyal devlet projeleri ile birlikte kılcal damar misali halkın tamamına ulaşmalı, bu sayede artacak tüketim ile ekonomide sürekli büyüme sağlanmalıdır.
3) Para, emeğin ve üretimin karşılığı olarak basılmalıdır.
4) Para, ekonomik dinamikleri harekete geçiren bir tahrik unsudur.
5) Paranın tasarruf aracı olarak kullanılması faiz yoluyla, paradan para kazanma şeklinde değil, üretimi artıracak şekilde yatırım aracı olarak kullanılması ile olmalıdır.
6) Devletlerin senyoraj hakkıyla basmış oldukları paralar ile birlikte kendi aralarında milli paralarıyla ticaretlerini yapmaları gerekmektedir.
Senyoraj hakkı
Senyoraj, insanımızın emek ve üretiminin karşılığı olan paranın, devletin hükümranlık hakkını kullanarak, Merkez Bankası'nda emisyonunu genişletmesiyle karşılanması demektir.
Modelimizde, devlet borçlanmayacak, senyoraj hakkını kullanarak emisyonunu genişletecek; yani kendi insanının emek ve üretiminin karşılığı olan parayı, kendisi basacaktır.
Bunlar için değeri 3 katrilyon dolar olan madenlerimizin devlet - millet eli ile işletilmesi yeterli bir kaynaktır…
Milli Ekonomi Modeli'nde biz şunun altını çiziyoruz:
Üretimin tetiklenmesi, eksik kalan tüketimin devreye konması için devletlerin senyorajı kullanması şarttır.
Senyoraj, Milli Ekonomi Modeli'nin sosyal devlet anlayışında tüketicinin tetikleyicisi olacaktır.
Senyoraj geliri maaş olarak halka verildiğinde işçi, memur, çiftçi vs. tüketici sınıfın tüketim kabiliyeti artacaktır.
Buna mukabil, üretici de talep olduğu için daha çok üretecektir.
Bu iki unsur emme-basma tulumba gibi birbirini harekete geçirecek ve ekonomide istenilen denge sağlanacaktır.
Kapitalist düzenin kuralları bir kenara bırakılarak Milli Ekonomi Modeli'nin adil paylaşımı sunan, sürekli büyümeyi formülize eden, tam istihdamı sağlayan sistemine geçmeden Türkiye ekonomideki dar boğazı aşamaz."
Bu ve daha nice projeler şimdi Hüseyin Baş'ın elinde. Tercih sana kalmış…
- Sosyal devletten demokratik krallığa / 30.11.2024
- Kıbrıs’a NATO kılıfı / 29.11.2024
- Jennifer Lopez, Sudeysi, Kabe ve Erdoğan / 28.11.2024
- AKP ve MHP, Türkiye’nin gerçek düşmanını perdeliyor / 27.11.2024
- Tam bağımsız Türkiye için vakit tamam, söz konusu vatandır / 25.11.2024
- Sinirde Avrupa’da birinci dünyada ikinci olmuşuz / 24.11.2024
- Tarımı bitirdiler… Şahidim Sayın Erdoğan’dır / 23.11.2024
- Ümmü'l-Benin gibi Ehl-i Beyt’i sevmek / 22.11.2024
- Mevzu kılıç kaldırmak değil, Atatürk / 21.11.2024