Yıllarca 'bu iktidar tarımı bitiriyor' dedik. 'Hadi oradan' dediniz. 'Anasını alıp, giden, tarlasını satıp gelen' çiftçileri örnek gösterdik. İnanmadınız.
Rakamları ortaya koyduk, güvenmediniz. Kanada'dan gelen mercimeği, Çin'den gelen fasulyeyi, nohutu, İskoçya'da gelen tereyağını, Suriye'den gelen zeytinyağını, Yunanistan'dan gelen pamuğu, Irak'tan gelen patatesi, Rusya, Ukrayna'dan gelen buğdayları, Uruguay'dan, Brezilya'dan gelen inekleri, Fransız ve Sırp kasaplarından gelen löp etleri şahit gösterdik. Şahitliklerini kabul etmediniz.
Son şahidim Sayın Erdoğan. Çıkıp dedi ki; "Vatandaş kırmızı ete uygun fiyatlarla ulaşabilsin diye, 'gerekirse süratle Uruguay'dan, Brezilya'dan büyükbaş hayvan ithali yapalım' talimatı verdim."
Ona da mı inanmıyorsunuz?
AKP'den önce bu ülkede kırmızı et, canlı hayvan, buğday, arpa, saman, zeytinyağı, pamuk kısaca gıda sorunu var mıydı? Yoktu. Çünkü tarımda kendi kendine yetebilen yedi ülkeden biriydik.
Demek ki 22 yılda tarım ve hayvancılığı bitirmişler. Yine mi inanmıyorsunuz?
2010 yılından bu yana Erdoğan ve görev yapan tarım bakanlarının hepsi tarımda yapılan hamleleri, şaha kalkışları anlattılar. Hatta 'Avrupa'da birinciyiz' bile dediler.
2010'dan bugüne 'et ithalatını bitiriyoruz, artık ithalata gerek kalmayacak' iddiasında bulundular.
İddialarını ispat yerine çürütme yöntemini kullandılar tam 14 yıldır et-hayvan ithalatı artarak devam ediyor.
Son 14 yılda canlı hayvan ve et ithalatına ödedikleri para tam 11 milyar 357 milyon 207 bin dolar.
Şimdi Sayın Erdoğan 'et ithalat müjdesi' veriyor.
Bunun ne demek olduğunu BTP Lideri Hüseyin Baş tek cümlede özetledi; "Devlet adamı, vatandaş kırmızı ete uygun ulaşsın diye kendi çiftçisini destekler, milletin parasıyla yabancıyı zengin etmez. Bugün ucuza ithal ettiğin et, bugününü kurtarır ama yarını yok eder."
Ettiler zaten
Son 20 yılda sadece buğday ithalatına ödedikleri para 20 milyar dolardan fazla.
TBMM'nin sahadaki ender vekillerinden bir olan Ömer Fethi Gürer; "Çiftçilerin bankalara olan toplam borçları, son verilere göre 714 milyar 981 milyon 699 bin TL'ye ulaşmış durumda. Bu borç miktarına ek olarak, ödenemeyen ve takibe alınan borç tutarı da 2 milyar 821 milyon 838 bin TL seviyesine çıktı' açıklamasını yaptı.
Ne demek bu? Avrupalı, Amerikalı, Asyalı çiftçileri ihya eden AKP iktidarı, kendi ülkesinin çiftçisini borca batırmış, bitirmiş demektir.
Ama bitirilen sadece çiftçiler değildir. Senin, benim, bizim çocuklarımızın geleceğidir.
Tarımı nasıl mı bitirdiler?
Ellerinde Kuran, dillerinde iman ile geldikleri iktidar koltuğunda, Türklerin kanını içmeye ant içen Papa'nın heykeli altında AB'ye tam üyelik imzası attılar.
O dönem bizzat Sayın Erdoğan tarafından baş müzakereci olarak atanan Ali Babacan atılan o tam üyelik imzaların mahiyetini şöyle dile getiriyordu:
"Müktesebatın yüzde 40'ı tarım... Bu alanda yasalar, tebliğler, kararlar çıkması lazım… Ben, AB'nin milli bir politika olması gerektiğini düşünüyorum. Aslında müzakere dediğimiz konu içerikle ilgili değil. Müktesebat neyse Türkiye er, geç uyacak."
O müktesebatta, 'büyük ve küçükbaş hayvan sayısını şu rakamlara düşüreceksin' dediler, düşürdüler.
Şu kadar patates, şu kadar tütün, şu kadar fındık, şekerpancarı, pirinç, çay vs. üreteceksin' dediler. Bizimkiler hemen üretime kota koydu.
Hatırlayın! Karadeniz'de fındık bahçelerini sökenlere destek verdi bu hükümet. Üretilen çayın tamamını almadı. Bizzat AKP'li yetkililer 'zeytin ağacını' lanetli olarak gösteren açıklamalarda bulundu.
Yerli tohumu yasaklayan, İsrail'den o çok tartışılan kısır ve hastalıklı tohumları senelerce ithalatına izin veren de bu hükümetti.
Hükümetin, yabancı ülkelere verdiği tarım ithalat garantisi, ülkemizdeki maliyet enflasyonu ve daha bir çok sebeple köylü toprağını terk etti, üretmekten vazgeçti.
Bugün Sayın Erdoğan ne diyor? 'Vatandaş kırmızı ete uygun fiyatlarla ulaşabilsin…'
Neden ulaşamıyoruz ki? Asıl soru bu!
Erdoğan, AB'ye imza attığı günlerde Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş ise 'buğday, silahtan daha stratejik öneme sahiptir. Silahsız savaşabilirsiniz ama aç, savaşamazsınız' diyerek hem iktidarı hem de insanımızı uyarmaya çalıştı.
Aynı basiret sahibi Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş ise; "Tarım esasında bir stratejik güçtür. Kurtuluş Savaşı'nda en çok şehit verme sebeplerimizden birisi nedir biliyor musunuz? Açlık ve kıtlıktır.
Şimdi bunlar 20 yıldan bu yana planlı ve sistemli şekilde bizi açlığa, kıtlığa mahkum etmenin altyapısını hazırlıyorlar. Bunu, benim babam yıllarca anlattı ama çiftçi kardeşim sahip çıkmadı. Bu ülkede tarımı da düzeltecek bilgi, birikim bizdedir" diyordu.
Sayın Baş, ülke tarımının bitirildiğini ifade ederek bunun nedenini de açıklıyordu: "Avrupa'ya yamanacağız diye bütün ülke ekonomisini yerle bir ettiler. Tarımı bilerek, isteyerek stratejik olarak bitirdiler Biz yıllardan beri aynı şeyi söylüyoruz. Ne AB, ne ABD, tam bağımsız Türkiye."
Evet, tamda öyle oldu. Milli ve manevi değerlerimizde olduğu gibi tarım ve hayvancılığımızı da AB için kurban ettiler.
Şimdi siz söyleyin! Tarımı kim bitirdi? Benim şahidim Sayın Erdoğan. Ya sizin?
- Ümmü'l-Benin gibi Ehl-i Beyt’i sevmek / 22.11.2024
- Mevzu kılıç kaldırmak değil, Atatürk / 21.11.2024
- AKP, Türkiye’de fakirliği bitiren partidir! / 20.11.2024
- Türk Milleti nasıl sıradanlaştırıldı? / 18.11.2024
- AKP’den önce Suriye’de PYD yoktu / 17.11.2024
- Siyasetin gündeminde sen yoksun kardeşim / 16.11.2024
- İİT-İsrail ve Erdoğan / 15.11.2024
- MHP ile başlatılan süpernova / 14.11.2024
- Sayın Erdoğan’ın 10 Kasım açıklamaları / 13.11.2024