Yaşanan
“Gezi Parkı” olaylarında Başbakan’ın, AKP’li yetkililerin ve MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli’nin duruşu dikkat çekicidir.
Yapılan
söylemlere ve tavırlara bakıldığında, “Halkın demokratik hakkını kullanarak
isyan etmesi, AKP’nin icraatlarına tepki göstermesi üzerine acaba ABD siyasilerimizi
devreye koyarak farklı bir planı devreye koymaya mı yönelmiştir?” sorusunu
sormaktan kendimizi alamıyoruz.
Her
zaman ifade ettiğimiz gibi, “Gezi Parkı” eylemleri CHP’nin ya da marjinal
gruplarının tertiplediği eylemler değildir.
Görüntülere ve fotoğraf karelerine baktığımızda eylem gayet demokratik bir
eylemdir ve eyleme katılanlar da halkın kendisidir.
O
halkın içinde sağ sol ayrımı yapmadan bütün siyasi hareketlerin tabanı
mevcuttur, akademisyeni, işçisi, memuru,
emeklisi, kadını, çocuğu, erkeği, yaşlısı, genci mevcuttur, Alevisi, Sünnisi,
kapalısı, açığı, dindarı, az dindarı, ateisti, türbanlısı, takkelisi, küpelisi,
dövmelisi, kısa
saçlısı,
uzun saçlısı mevcuttur.
Kısaca
toplumun her kesiminden insanlar bu eylemlerde mevcuttur.
Hatta
iktidar partisi AKP’nin ve de “Biz eylemlerde yoktuk” diyen Devlet Bahçeli’nin
partisine oy verenler de mevcuttur.
Aklınıza
şu soru gelebilir, “İyi ama provokatif eylemlere ne diyorsunuz?”
100
kişiden 99’unun tencere çaldığı, halay çektiği, şarkı söylediği, taleplerini
demokratik olarak ilan ettiği, masum sloganlar attığı, masum pankartlar
taşıdığı bir ortamda 3 kişinin kalkıp da provokatif eylemler yapması 99’un da
aynı olduğunu gösterir mi?
Bir
sepette bir çürük elma var diye bütün bir sepet çöpe atılır mı?
En
basit parti eylemlerinde bile provokasyon olabilirken, bu tür organizatörü
belli olmayan tepki eylemlerinde provokasyon olmayacağını düşünmek mantıksız
olur.
Üstelik
bu tür provokasyon eylemlerini bu masum eylemleri farklı bir noktaya çevirmek
isteyenler hiç olmaz mı? Mesela iktidar partisi ya da ona koltuk değneği
olanlar bu tür provokasyonlarla masum eylemleri karartmak istemiş olamazlar mı?
Bir
yargılamada bulunurken bunların hepsi dikkate alınmalıdır.
Bu
arada yaşanan son gelişmeler çok dikkat çekici…
Başbakan,
“Bize destek veren yüzde 50’yi evlerinde zor tutuyoruz” cümleleriyle bazı
sinyaller veriyor, eylemcilere müdahale eden polislerin yanlarında ise
ellerinde sopalarla bazı siviller eylemcilere tekme tokat saldırıyor. Buna
benzer olaylar Başkent Ankara’da ve Trabzon’da yaşandı.
Hatırıma,
akil adamlara protesto eylemleri yapılırken Sayın Bahçeli’nin tabanına
söylediği sözler geldi.
Ajansların
haberine göre, 23 Mart’ta Bursa mitinginde, mitinge katılan vatandaşlardan bir
grup Bahçeli’nin konuşması sırasında “Vur de vuralım, öl de ölelim” diye tempo
tuttular. Bahçeli de gruba, “Merak etmeyin, onun da zamanı gelecektir” yanıtını
verdi.
O
gün akil insanlara tepki eylemlerinde tutulan bu enerji acaba bugün AKP’nin
icraatlarına yönelik eylemlere karşı mı açığa çıkarılıyor?
PKK
yandaşlarına değil de, ellerinde Türk bayrakları olan, Atatürkçü olan,
içlerinde her kesimden insanın bulunduğu hakkını arayan masum sivillere mi?
Masum
eylemlere yönelik sert müdahale, bazı sivil unsurların bu sertliğe iştirak
etmesi acaba ABD adına Arap Baharı’na benzer bir Türk Baharı’nın temellerine mi
işaret ediyor?
Bu
tür projelerle bir iç çatışmanın zemini mi hazırlanıyor? Böyle bir kaosla
masabaşında gerçekleştirilemeyen federatif yapı oldubittiye mi getirilecek?
Prof.
Dr. Haydar Baş’ın önemle vurguladığı gibi ABD’nin hedefi Suriye’den önce
Türkiye mi?
Sürece
bilerek ya da bilmeyerek duruşlarıyla alet olan siyasilerimiz acaba böyle bir
çatışmanın kendilerini de bir Şerif Hüseyin, Bir Saddam yapacağını görmüyorlar
mı?
“Gezi Parkı” olaylarında Başbakan’ın, AKP’li yetkililerin ve MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli’nin duruşu dikkat çekicidir.
Yapılan
söylemlere ve tavırlara bakıldığında, “Halkın demokratik hakkını kullanarak
isyan etmesi, AKP’nin icraatlarına tepki göstermesi üzerine acaba ABD siyasilerimizi
devreye koyarak farklı bir planı devreye koymaya mı yönelmiştir?” sorusunu
sormaktan kendimizi alamıyoruz.
Her
zaman ifade ettiğimiz gibi, “Gezi Parkı” eylemleri CHP’nin ya da marjinal
gruplarının tertiplediği eylemler değildir.
Görüntülere ve fotoğraf karelerine baktığımızda eylem gayet demokratik bir
eylemdir ve eyleme katılanlar da halkın kendisidir.
O
halkın içinde sağ sol ayrımı yapmadan bütün siyasi hareketlerin tabanı
mevcuttur, akademisyeni, işçisi, memuru,
emeklisi, kadını, çocuğu, erkeği, yaşlısı, genci mevcuttur, Alevisi, Sünnisi,
kapalısı, açığı, dindarı, az dindarı, ateisti, türbanlısı, takkelisi, küpelisi,
dövmelisi, kısa
saçlısı,
uzun saçlısı mevcuttur.
Kısaca
toplumun her kesiminden insanlar bu eylemlerde mevcuttur.
Hatta
iktidar partisi AKP’nin ve de “Biz eylemlerde yoktuk” diyen Devlet Bahçeli’nin
partisine oy verenler de mevcuttur.
Aklınıza
şu soru gelebilir, “İyi ama provokatif eylemlere ne diyorsunuz?”
100
kişiden 99’unun tencere çaldığı, halay çektiği, şarkı söylediği, taleplerini
demokratik olarak ilan ettiği, masum sloganlar attığı, masum pankartlar
taşıdığı bir ortamda 3 kişinin kalkıp da provokatif eylemler yapması 99’un da
aynı olduğunu gösterir mi?
Bir
sepette bir çürük elma var diye bütün bir sepet çöpe atılır mı?
En
basit parti eylemlerinde bile provokasyon olabilirken, bu tür organizatörü
belli olmayan tepki eylemlerinde provokasyon olmayacağını düşünmek mantıksız
olur.
Üstelik
bu tür provokasyon eylemlerini bu masum eylemleri farklı bir noktaya çevirmek
isteyenler hiç olmaz mı? Mesela iktidar partisi ya da ona koltuk değneği
olanlar bu tür provokasyonlarla masum eylemleri karartmak istemiş olamazlar mı?
Bir
yargılamada bulunurken bunların hepsi dikkate alınmalıdır.
Bu
arada yaşanan son gelişmeler çok dikkat çekici…
Başbakan,
“Bize destek veren yüzde 50’yi evlerinde zor tutuyoruz” cümleleriyle bazı
sinyaller veriyor, eylemcilere müdahale eden polislerin yanlarında ise
ellerinde sopalarla bazı siviller eylemcilere tekme tokat saldırıyor. Buna
benzer olaylar Başkent Ankara’da ve Trabzon’da yaşandı.
Hatırıma,
akil adamlara protesto eylemleri yapılırken Sayın Bahçeli’nin tabanına
söylediği sözler geldi.
Ajansların
haberine göre, 23 Mart’ta Bursa mitinginde, mitinge katılan vatandaşlardan bir
grup Bahçeli’nin konuşması sırasında “Vur de vuralım, öl de ölelim” diye tempo
tuttular. Bahçeli de gruba, “Merak etmeyin, onun da zamanı gelecektir” yanıtını
verdi.
O
gün akil insanlara tepki eylemlerinde tutulan bu enerji acaba bugün AKP’nin
icraatlarına yönelik eylemlere karşı mı açığa çıkarılıyor?
PKK
yandaşlarına değil de, ellerinde Türk bayrakları olan, Atatürkçü olan,
içlerinde her kesimden insanın bulunduğu hakkını arayan masum sivillere mi?
Masum
eylemlere yönelik sert müdahale, bazı sivil unsurların bu sertliğe iştirak
etmesi acaba ABD adına Arap Baharı’na benzer bir Türk Baharı’nın temellerine mi
işaret ediyor?
Bu
tür projelerle bir iç çatışmanın zemini mi hazırlanıyor? Böyle bir kaosla
masabaşında gerçekleştirilemeyen federatif yapı oldubittiye mi getirilecek?
Prof.
Dr. Haydar Baş’ın önemle vurguladığı gibi ABD’nin hedefi Suriye’den önce
Türkiye mi?
Sürece
bilerek ya da bilmeyerek duruşlarıyla alet olan siyasilerimiz acaba böyle bir
çatışmanın kendilerini de bir Şerif Hüseyin, Bir Saddam yapacağını görmüyorlar
mı?
Murat Çabas / diğer yazıları
- BTP lideri Hüseyin Baş Türk milletinin sesidir / 27.12.2024
- BTP lideri Hüseyin Baş Türk milletinin sesidir / 27.12.2024
- Asgari ücreti kim belirliyor; komisyon mu, yabancılar mı? / 25.12.2024
- ‘Terörist’ kıyafet değiştirip ‘siyasetçi’ oluveriyor! / 24.12.2024
- Suriye’yi HTŞ vekaletiyle ABD yönetecek! / 21.12.2024
- Asgari Ücret Komisyonunda işçiler temsil edilmiyor! / 20.12.2024
- Bayram değil, seyran değil, Trump bizi niye öptü? / 18.12.2024
- Asgari ücrette ‘kabullenilmiş çaresizlik’ yaşanıyor / 17.12.2024
- Yeni Suriye’nin net kazananları ABD ve İsrail / 14.12.2024
- Suriye’de fotoğrafın büyüğünü görmek! / 13.12.2024
- BTP lideri Hüseyin Baş Türk milletinin sesidir / 27.12.2024
- Asgari ücreti kim belirliyor; komisyon mu, yabancılar mı? / 25.12.2024
- ‘Terörist’ kıyafet değiştirip ‘siyasetçi’ oluveriyor! / 24.12.2024
- Suriye’yi HTŞ vekaletiyle ABD yönetecek! / 21.12.2024
- Asgari Ücret Komisyonunda işçiler temsil edilmiyor! / 20.12.2024
- Bayram değil, seyran değil, Trump bizi niye öptü? / 18.12.2024
- Asgari ücrette ‘kabullenilmiş çaresizlik’ yaşanıyor / 17.12.2024
- Yeni Suriye’nin net kazananları ABD ve İsrail / 14.12.2024
- Suriye’de fotoğrafın büyüğünü görmek! / 13.12.2024